
Canan Kayışlı
„Dün sabaha karşı kendimle konuştum”
Ben kendimle DE konuşurum, dinlerim, duyarım, bakarım, kızarım, küserim; kendimi, kendime, kendimle. Başkalarının yaptığı haksızlıkların nedenlerini, niçinlerini sorgular, onlara bahaneler ararım. Zamanım çokmuş gibi, o “insanlar” bunu istiyor gibi. Atalar “iyilikten maraz doğar” derken, aslında “onu bunu boşver, kendini kayır” demişler de, zihin oyunları bazen mağlup ediyor insanı.
“Kendi bahçesinde dal olamayanın biri.
Girmiş bahçeme ağaçlık taslıyor” duygusuyla yeniliyoruz, zihnimize ve kendimize, zaman zaman.
Bana 2024 yılını anlat deseler, kendimi bulduğum bir yıl derdim. Kendimi bulduğum, küsüp içine kaçmaktan daha çok, tırnaklarımı çıkarıp kendimi kayırdığım bir sevgili yıl 2024!
Bir resim çizsem, beni bana anlatan,
kaybolmak, kaçmak değil ama, kendine çekilmek o resmin ana kelimeleri olurdu; eskiden, çok eskiden. Bu yıl içime başka “bir şey” kaçtı ve kaybolmaktan vazgeçtim. Kendime dedim ki:
Kaybolmak, keşfetmeyi bilmeyenlerin bahanesidir.
İnsanın kendi içinde kaybolması, derin bir içsel sorgulamayla birlikte, anlam arayışı da demektir.
Bu zorlayıcı ve hatta acıtan bir deneyim olsa da, aslında büyüme ve dönüşüm yolunda önemli bir fırsattır.
Kaybolmak, bazen doğru yolu bulmanın ilk adımı, daha önce farkedilmeyenleri görmenin bir anahtarıdır.
Kaybolmak bazen de, “bulun beni” demenin bir yolu; yıllarca farkedilmemiş olmanın sancısıyla, görün beni çığlığı. Ama en çok acıtan. “Kayboldum, bulun beni, görün beni ” demek isterken görülmemek ve duyulmamak çok yaman!
“sensen bu benim gönlüm, asıl kimsin sen?
gönlümde gezen kimdir, gönlüm sensen?
cananla gönül karıştı, gönlüm canan
canan acaba kim ki, gönül kim ya da ben?”
“Hayat bize sunulmuş bir sorudur. Cevabını sadece bizler verebiliriz.” Cevap vermek, verebilmek hayata anlam yüklemektir; soruyu anlama ve cevap verme yetisi için bilgi şarttır, derin bilgi!
Bilgi, bazen sadece hamallığını yaptığımız; çünkü bilmek yapmak demek değil ki! İdrak etmediğini/edemediğini yapamıyor, hayatına katamıyor insan!
Olduğun gibi olmak, kendin olma cesareti göstermek… İşte asıl fark burada gizli. Dünyanın dayattığı kalıpları, başkalarının beklentilerini bir kenara bırakıp aynadaki kişiyi olduğu gibi kabul edebilmek.
Belki de asıl mesele bu; kendi ışığını bulmak, onu korumak ve başkalarının gölgesine sığınmadan yaşamaya devam etmek.
Biliriz ki, olduğun gibi olmak cesaret ister. Göz alıcı olmak değil, göz kamaştıran olmak değil, yalnızca kendin gibi olmak. Asıl farklılık, herkese ve her şeye rağmen kendi hikâyeni yazabilmektir.
Farkında mıyız acaba, tam gün çalışıyoruz da, tam gün yaşamıyoruz. Bizi kısa zam/an/larda tüketen insanları tutuyoruz hayatımızda…
Tam zamanlı yaşamadığımız hayatımızdan arta kalanı da “birilerine” peşkeş çekiyoruz. Hayat gailesi tam zamanlı çalışmayı zaruri kılıyor; fakat tam zamanlı yaşamak zorunluluk, kendine karşı sorumluluktur.
İnsan zamanla, yaşadıkça yaşlandığını sanıyor, oysa yaşamamaktır yaşlandıran. Sırtımızda, heybemizde ve yürekteki yüklerdir ihtiyarlatan; ertelenen, havada asılı bırakılan ve keşkelere saklanan; bizi yaşamaktan alıkoyan, yoran.
2024 geride kalıyor, geçmişe gömülmek üzere zamanını bekliyor.
Geçmiş bugünün, bugün ise yarının belirleyicisi. Zamanında yapılması gerekirken yapılmayanlar, bir pranga gibi elde ve ayakta; dün, bugün ve yarınlarda.
Geçmiş, geçememiş oluyor bazen, bir iz değil, bir yara bırakıyor, kabuk bağlasa da, zaman zaman kanıyor; acısa da, acıtsa da bizi büyüten, geliştiren ve adına tecrübe dediklerimizle olgunlaştırandır da yaşadıklarımız, geçmiş.
Ahhh ,”Yoruldum varılmayan yolculuklardan, galiba bir şeyleri silmiyor zaman.”
Hayat bir yolculuktur. Bazı istasyonlarda dinlensek de, oyalansak da hayat yolda olma halidir.
Yolda iki lafın belini kıracağımız, kahkahanın, ama gözyaşının da hüznünde kaybolacağımız, gerçek insanı arıyor herkes. Aynı pencereden olmasa da, aynı göğe baktığımız, etten, kemikten, duygudan, akıldan olduğunu bildiğimiz, insan olma soyluluğunu yaşayan insanı kâmil arıyoruz.
Yanyana yürürken, can cana olduğunu bilmenin duygusuyla, kaybolmaktan, düşmekten ve uçmaktan korkmadığımız, kalbiyle, ruhuyla sarıp sarmalayan, birbirini geliştiren, öven, “döven” insanlar, dostlar arıyoruz. “Şu kalabalık dünyada ancak birbirimize iltica etmekle serinlediğimiz yol ehli.”arıyoruz.
Aramak, olmakla başlar. Biz aradığımız değilsek, bulduğumuzu nasıl anlayacağız, tanıyacağız?
“O kadar çok anlattım ki
Kendime kaldım anlatmaktan…
Bunaldım kendisiyle boğuşmasını
Başkalarında çözmeye çalışan insanlardan.”
2025 olmak ve d/olmak, taşmak ve aşmak tahtarevallisi üzerinde geçen, büyüten, çoğaltan, öğreten bir yıl olsun hepimiz için. Az yorulduğumuz, kolaylıkla geçen.
İyi seneler.
Canan Kayışlı 30/12/2024