İstanbul, 06.01.2024
Sevgili Zehra,
Koskoca bir yıl geride kaldı ve yine bir umutla 2024 yılına girdik. Mektubunu okuduğumda, 2023 yılında yaşadığın tüm olumsuzlukları da bildiğim için her şeye karşın hayata ne kadar olumlu baktığını, üretken ve keyifli zamanlar geçirdiğini fark ettim. Yazarken bunların öne çıkması, en azından güzel bir denge yaratması senin kişilik özelliklerini de bir şekilde yansıtıyor. Bunun için gösterdiğin bir bireysel çaba var tabii, ama belli ki bir şekilde içindeki çocuk da bir yerlerden sana destek oluyor. Keşke herkes o çocuğu öldürmeden yetişkinliğe adım atabilse ve gerektiğinde ondan destek alabilse. Gülmek ve kahkaha atabilmek çocuklar için ne kadar doğal ve hesapsız bir eylem! Dışarıdaki ortam, ülkemizde ve dünyada yaşanan korkunç olaylar ve gelişmeler belli ki içindeki çocuğu da boğmaya başlamış ve ancak rüyalarında kahkahalarla gülebiliyorsun. Bilinçaltında, rüyalarına yansıyan o özlediğin kahkahalar ne yazık ki gerçek dünyada karşılığını bulamıyor.
Benim için 2023 seninki kadar parlak geçmedi ama şu ânıma bakınca da belleğim olumsuz şeyleri silmeye başlamış bile. Oysa daha üç ay önce dizimdeki bir sorun yüzünden iki ay kadar evden çıkamadım ve yürüyemedim. Çok zor bir dönemdi. Yürüme eyleminin ve evden çıkabilme özgürlüğünün ne kadar önemli olduğunu öyle bir biçimde fark ettim ki engelli bireylerle kurduğum empati ve ülkemizde bu alandaki eksikler gözüme iyice görünür oldu. Kısmen yürüyebildiğim ilk gün, Nazan İpşiroğlu’nun 100 yaşını kutlama etkinliğinde hepimizi sarmalayan yapıcı ve sanat üretimi odaklı paylaşımlarımız beni ruhsal anlamda sağalttı. Diğer yandan yılın başlarına gittiğimde ne yazık ki aklıma ilk olarak deprem geliyor. O süreçteki durma anı, metaforik olarak yürüyememe haline ne kadar çok benziyormuş! Birisi fiziksel diğeri ise ruhsal bir engellilik durumuydu sanki. Ancak bu süreci de yine harekete geçerek aşmaya çalıştık. Oyun Dergimizin farklı kuşaklardan ve sadece kadınlardan oluşan ekibiyle bir araya geldik ve geniş çapta ‘’Nasıl’’ sorusunu sorarak ve bu soruya yanıt arayan özel bir deprem sayısı üreterek bu ruhsal durgunluğu aştık ve yeniden başlama gücü kazandık. Sonrasında da açık havada, yazarlarımızla ve bu süreci bizlerle paylaşan herkesle bir buluşma düzenleyerek, birbirimize ilâç olduk.
Ben, sanırım daha çok kolektif üretimlerin insanıyım. Sanatı ve tiyatroyu sosyal sorumluluk alanında ve bir çok kişiyle birlikte paylaşarak, birlikte üreterek mutlu oluyorum. Atölye çalışmalarını da bu yüzden çok seviyorum. ÇYDD’de yetiştirdiğim öğrencilerim şimdilerde dernek için drama ve sanat atölyeleri yapmaya başladılar. Ardımda yetiştirdiğim bir kuşak var artık, bu beni mutlu ediyor. Dergi için de gençlerle yola devam etmek sanki üretim sürecinin uzun yıllar sürdürülebilir olmasının garantisi gibi. Sonuçta 2023’te daha çok bu yolda emek harcadığımı ve ardımdan gelecek gençleri yetiştirmekle, onlara yol açmakla uğraştığımı düşünüyorum.
SEVGİLİ AYLA ALGAN BİZİ YİNE BULUŞTURDU
Yaşamımda bir dönüm noktası 1994 yılında seninle tanışmaksa, ikincisi de bütün hayatımı değiştiren 2003 yılı olmuştu. Bu dönüşümü biraz da Ayla Algan’a ve onunla birlikte çalıştığım sanat okulundaki sanat insanlarına borçluyum. İki gün önce kaybettiğimiz çok renkli ve çok yönlü sanatçımız Ayla Algan’la ve onun etrafında toplanan yaratıcı bir grupla paylaştığım ve ürettiğim süreç bana bambaşka bir yaşam alternatifi sundu. Şehir Tiyatroları içinde küçücük bir vâha olarak kurulan çağdaş tiyatro yolundaki araştırma laboratuarı TAL, yönetimin kapısına kilit vurması sonucu Ayla ve Beklan Algan ortada kalmıştı. Onlar da son öğrencileri ve bazı eğitmenlerle birlikte bu sanat okunda yollarına devam etmeye başlamışken, benzer arayışlar içinde yollarımız kesişti. Ayla Algan’ın etrafında yarattığı aura, aşırı pozitif enerjisi ve hiç düşmeden yola devam etme azminden örnek alarak o kadar çok üretim ve paylaşım ortaya çıkardık ki! Bu sanat okulundaki karşılaşma, Beklan ve Ayla Algan’ın çekim gücü ve sanat aşkı bizleri de içine alarak çağdaş tiyatro, çağdaş dans ve performans alanında disiplinlerarası işler üretmemizi, hatta bir dernek kurmamızı sağladı ve sadece Ege köylerinde halkla bütünleşen sanat ortamlarına değil, Marsilya, Lizbon ve İstanbul’a yayılan disiplinler arası ve kültürlerarası buluşmalara da neden oldu. Ayla Algan yaratıcı çalışmaları sonuna kadar destekler, buluşturduğu insanların, kendi içinde olmasa bile birlikte çalışmalarına öncü olur ve hepimizi motive ederdi. O okulda gençlerle yaratıcı drama sürecinde ortaya çıkan bir çalışmamda oyuncu olarak sahneye çıkacak kadar da mütevaziydi. Onun etrafındaki, çoğu TAL’den gelen yaratıcı grupla bu sefer ne yazık ki cenaze töreninde neredeyse eksiksiz olarak bir araya geldik ve onu sevgiyle ve neşeyle uğurladık. Aynı Nazan İpşiroğlu etkinliğindeki gibi…
Yeniden TAL’i ve onun yapmak istediklerini önce arşiv ayağı, sonrasında atölyelerle nasıl devam ettireceğimizi konuşmaya başladık. Bir anda ölüm evi bambaşka bir yere dönüştü ve Ayla Algan’ın bulunduğu her yeri atölyeye, tartışma ortamına dönüştürmesi yokluğunda bile gerçekleşti. Ayla Algan’ın evinin salonu bugün başlayacak bir sinema atölyesine ev sahipliği yapacakmış. Bu nedenle heyacan içindeymiş. Gerçekten de sadece sanatla yaşayan, sanatı yaşamından hatta özel alanından bile ayıramayan çok özel sanatçılardan biriydi.
Ayla Algan bir sanatçı ve birey olarak dişil ve eril enerjiyi bedeninde müthiş bir şekilde dengeleyebilen özel bir kadındı. Hem çok güçlü hem anaç, bir yandan hayatı espri ve neşeyle algılayan; etrafındakileri bir şekilde gülümseten; biraz da deli dolu, diğer yandan açtığı tiyatro tartışmalarıyla düşündüren ve hemen eyleme geçebilecek kadar ciddi ve disiplinliydi. Öyle ki sanat aşkı ve heyecanı 1999 depremi sırasında bile Beklan Algan’la girdiği tiyatro tartışmasını durduramamış, kızı Sevi de hayretler içinde bu âna şahit olmuş.
Son yıllarda senin de yolun onunla kesişti ve Leyla Lena ve Diğerleri oyununu o yönetti. Ayla Algan’la farklı tiyatro anlayışlarınız olsa da olumlu, yapıcı ve hemen harekete geçen ve yaptığı işten müthiş heyecan duyan, üretken ve yapıcı kişiliğiniz oldukça benziyor. Bir de etrafınızda yarattığınız ve gençlere yol açan, cesaret veren, birlikte üretime açık tavrınız… Biri akademisyen ve yazar, diğeri çok yönlü yaratıcı bir sanatçı, oyuncu Ayla Algan ve onların sayesinde tanıştığım ve birlikte ürettiğim insanlar hayatıma çok büyük bir değer kattı. İkinize de sevgim ve saygım sonsuz. İyi ki sizinle yollarım kesişmiş. Senin yazdığın, Ayla Algan’ın yönettiği Lena, Leyla ve Diğerleri oyunuyla ilgili düşünürken ve bir şeyler karalarken üçümüzün enerjisi de aynı yerde buluştu. Işıklar içinde uyusun ve hiç unutulmasın sevgili Ayla Algan.
SANAL DÜNYADA TECAVÜZ
Mektubumu daha olumlu bitirmek isterdim ancak feminist gözlüklerim bu haberi görmezden gelemedi. Beni gerçekten çok şaşırtan ve etkileyen bu haberi seninle de paylaşmak istedim. Şöyle ki eril şiddetin sınırı fiziki dünyayı aşmaya başlamış. 16 yaşındaki bir genç kız, bir grupla oynadığı sanal bir oyun sırasında kendi yaşlarında altı erkeğin tecavüzüne uğramış. Diyeceksin ki ‘’nasılsa gerçek değil fiziki anlamda bir zarar görmemiş’’. Evet ama psikolojik açıdan tamamen gerçek anlamda tecavüze uğramış biri kadar etkilenmiş ve ruhundaki hasar gerçek tecavüzün yarattığıyla tamamen eşdeğer ölçüdeymiş. Bu bilimsel sonuç bence oldukça çarpıcı ve eril şiddetin etkilerinin sanal dünyada da aynen devam edeceğinin kanıtı gibi. Yapay zeka, sanal dünya ve sosyal medyanın olumlu yönlerini öne çıkarırken bir de bu açıdan değerlendirmekte yarar var ki zaten özelikle sosyal medyanın olumsuz sonuçlarını bu anlamda çoktandır yaşıyoruz.
2024’ün hepimiz için o sürekli umut ettiğimiz yıl olmasını dileyerek sana veda ediyorum.
Sevgiyle kal
Tijen