Tek kaşımı kendim aldım
Annem; ‘ kaşlarını yolma, daha erken’ diyor. Onun zamanında kaşlar belli bir yaştan sonra alınırmış.
Gördük onun annesinin kaşlarını.
Eski albümü açtım: ‘Bak, anneannemin evlilik kaşlarına, daha 16 yaşında, bir kıl göster, ellerinden öpeyim.’
Efendim, o zaman moda öyleymiş. Peki, canım annem, şimdi de moda böyle. Aynen, döndük dolaştık anneannemin taş, pardon kaş sokağına geri geldik. Ne güzel işte…
Yüksek sadakatten on numara!
Siz alamadınızsa tek kaşınızı, ben ne yapayım?
Yalvardım yakardım. Annem taş gibi, ‘kızım’ diyor, ‘kaş’ demiyor.
‘Saçımı, başımı yolarım’ dedim.
– Saç-ma-la-ma. Babana söylerim.
Babam kaş sorumlum mu?
– Önce para kazan, sonra konuş.
– Konuyu sıçratma, olayı dağıtma anne.
– Odanı topla, öyle konuş.
‘Devran döndü, şimdi özgürce kaş ve taş alma çağı’ diyorum.
‘Sen şarkılara inanma. Benim zamanımda ne şarkılar vardı’ diyor.
Olmadı. Gece yarısı girdim tuvalete, tek kaşımı kendim aldım tabe.
Tam, diğer kaş faslına geçeceğim, aynada ikinci görüntü; Anneeeem.
Bir şey demedi, yoluk tek kaşıma baktı. Dudağını ısırdı.
– Düş önüme.
Düştük açık alınla… Salondaki koltuğa yatırdı başımı. Çaresiz, öbür kaşımı yolmaya başladı.
Rezalet sona erdi ona göre. Buyurdum, baktım kaşlarıma… Aynı anneannem.
Beni böyle görse gurur duyardı.
Konsere gittim, bağırdım işte: ‘Tek kaşımı kendim aldım, girmesinler havaya…’
Annem, konser resmime bakıp bakıp niye ağladı anlamadım.