Ben o fotoğrafın en arkasındaydım
Dört nala koşan atlara dedim ‘durun!’
Gençliğimi okuyacağım siyah beyaz ve hatta sepya
Öyle bir renk işte kuş cıvıltısı tadında yüzlerce yürekli çocuk
İstanbul Meydanı’nda
Ceketim süt beyaz ve isyankâr boynumda kızıl eşarp
Cebi sökük ecdadımın izinde dik bakıyor gözlerim
Gökkuşağı yalanmış ışık yağmuru tanımasa
Yumruğum umutlu ışığa doğru
Bir bayrakları hatırlıyorum bir de o ateş bakışlı çocuğu
Benden çok uzun, gömleği temiz, gözleri mavi
ferah bir gülümseme, dilinde kızıl bir şarkı
Bayraklar göğü yırtacak sanki öyle kararlı
Giderek büyüyor ezgilerin çemberi
Meydan güneşin rengi
Göğe yükseliyor şarkılar, marşlar
Baharın şavkı gözlerimizde herkes bir bütün
Dünyayla birlikte, dünyaya karşı
İşte o anda
O karanfilin devrildiğini gördüm bayraklar arasında
Akan kanın gençliğini ayak ucuma doğru
Bir başın düşüşünü avuçlarıma kirpikleri kapalı
Gözyaşlarımla yıkadığım o taze fidana sarıldım.
İnsan tarihten önce de ağlıyordu yağmur alfabesiyle
Hayatın resmi avuç içlerimde genç bir acı
Okudum
Pirinç tarlalarında doğan ve meydanlarda açan
o kızıl karanfilin gözlerini
hiç unutmadım
Bir daha hangi gemiler yelken açacak o denize
Hangi korsan yürekler başkaldıracak zulme
Böyle güzelken rüzgârı arkana almak mesela Taksim şehrinde
Badem çiçekleri pes pembe kokarken
Yağmur suyundan bir nehrin yolunda
Ölümsüzlüğün yatağı akıyor
Geriye bakma!
Sil gözlerinden akan tuzları
Kuraklığın ortasından varılacak güneşe
Bir gün dünyayı kucaklayacak emeğin şarkıları
Unutma aydınlığın ismini sen bıraktın göğüne sabahın
Senin de son bir sözün var elbet karanfil kadar vakur
yeryüzüne
Yelda Karataş
Duygularımı Oraya Sakladım
Scala Yayınları, 2024