Fotoğraf: Cengiz Yavuzak
Babasının kızı olmak ağırdır, amcalar, dayılar… ve hatta teyzeler
Tarih, suçunda yalnız değildir çünkü. gece korkuları başladığından bu yana cinsiyetsiz çocuklar ortaokula bile gidememiştir. Belki dikiş nakış kursları
En yakınımızın acımasız eli uzanır karanlığın kızıl korkularında
Bu eli neden tanımaz ve unutur çocukluğunu anne ve babalar
Kırmızı kurdeleli gelin kızları hiç görmemişler midir, fırının açık ağzında yakılmaya atılan
Nasıl fark etmezler
Korkuyla titrediğini o amcaya kapıyı açan cılız kolların
Her şafak çocukluğunun altında kalan bu ince beden babasının kızı değil mi? Masa altına saklanarak, ya da parmak uçlarında yükselerek, koruyamaz ki kendini bu parmak kadar yürek
Tacizin vahşetini sürdürür kuzu postuna bürünmüş modern kurt
Orman sessiz kimsesizliğim korkum kadar büyük, sen neredesin baba?
Evet, evet… Orman sessiz kimsesizliğim korkum kadar büyük, sen neredesin baba?
Bu çığlığı ne çok duydum, yatılı okul yatakhanelerinde ince yorgan altında
Sonra, vücuduyla birlikte acıları da büyümüş kaç teyze, kaç hala ve hatta büyükannenin dinmeyen gözyaşlarında
Ama kimin umuru? Böylesi ortada kalması o kırılgan çocukluğun, sokak köpekleri gibi, başını sokacak yer arayan ıslak gözleriyle … yazık değil mi?
Benim babam iyiydi şükürler olsun, hafif sıyrıklarla yırttım komşu amcalardan, senin çocukluğun nasıldı diye sormaya korkuyorum artık
Benim kızım okusun yalanlarıyla gitmiyor ölüm düşü, diplomalar kalp ağrısına iyi gelmiyor, amcalar, büyük babalar ve hatta halalar!
Mağara dibi korkuları nesilden nesile, babadan oğula değil haşa, babadan kıza… bir sürgün gibi, güneşsiz bir mevsime koşuyor
En karanlık kırmızı kuşağı takıyorlar her gece rüyalarımızda
Bakımevleri yalan söylüyor, iyileşmez hiçbir yaşta parçalanmış ince bileklerin yüreğindeki kelepçe
Evrensel bir açgözlülüğün cinayet imzasıdır babamızın soy adı, anamızı koynuna aldığı ilk geceden beri, ömür boyu tenin isteği ölsün diye
Kadınlar, mağaraya o bizonları çizdiğinden bu yana vahşeti parlatıyor savaşlar, çocuklar ve analar kavruluyor… ateşi tutan eller dişi, yakan erkek.
Ritmi bozuk bu vahşet halayı gerçeğin en baba yerinde sürekli tökezliyor
Analar büyümüş gözlerle fısıldıyor hala; ‘babana söyleme, tükürükle geçer yavrum’ ritmini
Dünya kız çocuklarını evlat edinmiştir çünkü her çağda ve yaşta başlarına çok şey gelsin diye
Bilemezdi bizon avlayan dokunduğu dişinin hamile kaldığını
Rahmi olan doğurabildiğinde bir güzel farkına vardı mülkiyetli tarih, rahman, dişi
Hakların kabaca avuçlandığı bu dünya denen tımarhanede Lilith’i unutup, Yusuf’un kuyusunu kazdılar
Büyük hata; adına Yusuf konan kız çocuklarını kimse görmedi ki. Yorgun gözler, mutfakla, ölüm arasında bir döşeklik ömür geçirdi.
Kuyudan ses verenin ismi hep ‘çaresiz’ kaldı. Oysa belki onun da memeleri açtı
Neden Edip’ten başkası karıştırmadı
Biz anasının kızıydık, babamız- ın idam kurdelesini belimize takana kadar
Babasının olamamış kız çocukları babalar tarafından katledilir çünkü
Ölüm yarası mı?
Lilith başkaldırır, Adem bilmezliğe gelir, Havva elmayı koparır, bilmenin sırrı Tanrı’nındır