FEMTRAK – Dünya Dişidir, Dişi Dişlidir.

BALIKLI BİR BEYOĞLU GECESİ

BALIKLI BİR BEYOĞLU GECESİ

 
   Yüksel eve neşe ile geldi. Kadir gelmiş Ankara’dan, yarın gece bizde balık yapıp bebeğinin doğuşunu kutlayacağız dedi. 
 Üzüntü ile, ama benim  İlçede  toplantım var dedim. Biliyorum, biz her şeyi ayarladık diye cevapladı.
 Benim de Mimarlar Odası yönetim kurulu toplantım var. Seninki daha önce biter. Kadir Karaköy’den balığı alıp sana gelecek siz ikiniz eve gidip hazırlanmaya başlarsınız. Ben de işim biter bitmez gelirim. 
   Tamam dedim, oldu o zaman. İşten çıkıp Beyoğlu İlçe Binasına gittim. Nuri Ziya Sokakta… Baktım Kadir henüz yok ortalıkta. Sıradan, yağmurlu  bir kış akşamı.  Arkadaşların hepsi gelince toplantımız başladı. İlçe çalışmalarını tartışıyoruz. Buraya kadar her şey olağan akışında. 
  
  Birden, dışardan sert tartışmalar duyuldu ve bizim kapı bir tekmeyle açıldı. içeri silahlı bir yığın emniyet görevlisi hücum etti.  Üzerimize sert komutlar yağmaya başladı. 
 
 KALKIN, DUVARA DÖNÜN…ELLERİNİZİ YUKARI,DUVARA DAYAYIN !…
 
 Neye uğradığımızı şaşırmış bir şekilde uyduk emirlere…Her yer didik didik arandı. Ne oldu diyoruz, cevap veren yok. Nihayet anlaşıldı olay.
 
İKİ ER SİLAH KAPTIRMIŞ
 
 İki zavallı er getirdiler. Korkudan titriyor ikisi de… Birileri silahlarını kapıp kaçmış. Başları dertte. Askerlikte silah kaptırmak büyük suç. En yakın bizim ilçe binası olduğu için polis bizi basmış.
 Emniyet Amiri, söyleyin dedi, hangisi aldı silahınızı. Çocuklar korkuyorlar, kimseyi teşhis edemiyorlar. En sonunda ITÜ mimarlık öğrencisi Bekir’i gösterdiler. Bekir benim gibi gözlüklü müydü diye sordu, onu da bilemediler. Biz hep birlikte itiraz ettik, arkadaş iki saattir bizimle diye. İnanmadı bize, Bekir’i almaya niyetlendi. İçimizden birisi akıl etti, arkadaşımız yapmış olsa üstü ıslak olurdu, dışarda şiddetli bir yağmur var diye. Emniyet Amirinin yüzü güldü birden. Evet dedi, tabii ya. Yoklayın herkesi, En ıslak olanı bulun bana…
 
EN ISLAK KİM İSE, SUÇLU ODUR!..
 
Ve hepimiz ıslaklık kontrolünden geçtik. Sonunda ne oldu dersiniz… Dışarda bekleyen bizim zavallı Kadir en ıslak kurban olarak seçildi. Karaköy’den elinde bir torba balıkla bizim sokağa kadar yürümüştü ve gerçekten sırılsıklamdı. Durumu anlatmaya çalıştık Amir’e, ama asla dinlemedi. Ben otuz kere kendimi önüne atıp, arkadaşın bu konu ile ilgisi olamaz, o benim misafirim, beni bekliyordu. Bakın elinde balıklar var, biz eve yemeğe gidecektik,  bebeği yeni doğdu, yazık ediyorsunuz diye tekrarladım. Ama kararını vermişti Amir Bey, eli boş çıkmayacaktı oradan. Aldılar Kadir’i gittiler…
 
Ne kadar üzgündüm, anlatamam. Biraz ilçede oyalandıktan sonra çıktım sokağa… Hiç eve gidesim yok. Ayaklarım beni Beyoğlu Emniyet Amirliği binasına sürükledi. Kapıdan baktım Emniyet Amiri içerde birileri ile konuşuyor. Ani bir kararla daldım birden içeri. Kapıdaki polis nereye, derken, Amir Beyle konuşmam lazım diye uçtum. ( İşte burada, ilk anı yazımda sözünü ettiğim ”vay be! onlar bizler miydik? cümlesini hatırlıyorum ister istemez… Beni yakından tanıyanlar bilir, öyle pervasız bir tip değilim ben, hatta biraz çekingenimdir… ama başka çare bulamamıştım o üzüntü ile) Ben TİP ilçeden geliyorum, biraz önce arkadaşımı getirdiniz buraya. Çok yazık ediyorsunuz diye başlayıp daha önce anlattığım her şeyi tekrar anlattım. Amir yüzüme bakıp yürüdü. ben peşinden yürüyüp tekrar tekrar, bozuk plak gibi anlatmaya devam ettim. En sonunda sabrı taştı, getirin şu  TİP ‘ten aldığımız adamı dedi. 
 
HEYECANLA BEKLEDİM NE OLACAK DİYE…
 
Kadir gelince, balıklarını da al, bu kızı da al, götür dedi.  Gidin başımdan. Susmak bilmedi, sizinle uğraşamam ve yolladı bizi. Sevinç içinde, zafer kazanmış gibi çıktık oradan. Aslında yaptığı işin saçmalığının o da farkındaydı, hiç bir delili yoktu ve  beni bahane etti vaz geçmek için. Biliyorduk bunu…                                                                                                                                                                     
Eve gidişimiz gece yarısını bulmuştu. Ev Kazasker’de  o yıllarda… Yüksel çoktan gelmiş, sofrayı kurmuş bizi bekliyor ve meraktan ölmek üzere. Keyifle kızartıldı balıklar ve çifte kutlama yapıldı o gece.
 
SON KARŞILAŞMA ( İYİ Kİ !…)
 
Dört beş ay sonra ikinci karşılamamızı yaşadık. Tepebaşı, Kazablanka Düğün Salonunda bir toplantımız vardı. Salona amblemli bayraklarımızı, pankartlarımızı asıyor, ortalığı düzenliyorduk. Ekibi ile teftişe geldi. Dayanamadım gittim yanına, buyurun amirim, nasıl yardımcı olabilirim diye sordum. Yüzüme baktı ve hatırladı beni. Sen hala buralarda mısın diye sordu.
Evet efendim, her zaman, diye bir cevap çıktı benden. İkimiz de birbirimize olabilecek en şirin (!) gülümsememizle baktık.
 
Nesteren Silivrili
 
Resim; Nesteren Silivrili
Picture of Nesteren Silivrili

Nesteren Silivrili

Tüm Yazıları