FEMTRAK – Dünya Dişidir, Dişi Dişlidir.

Benim Fridam!!?

Benim Fridam!!?

Frida Kahlo’yu bilmeyen herhalde yoktur. Geçtiğimiz yüzyılın ve hala günümüzün en ikonik karakterlerinden biridir Frida. Çektiği acılar kadar, yaşam sevinciyle dolu filmlere konu olmuş hayat hikayesi; evliliği, mücadelesi, şimdi müze olan doğduğu ve öldüğü mavi ev; giysileri, modaya ilham veren tarzı, doğallığı ve özgür yaşamı, sözleri, mektupları; yani her şeyi tekrar tekrar gündeme gelen, getirilen bu sıra dışı sanatçının görüntüsü mutlaka bir yerde, bir şekilde herkesin karşısına çıkmıştır. Frida fotoğrafları her yerdedir. Kimi sonradan renklendirilen, çoğu siyah beyaz fotoğrafların çoğunda doğrudan gözünüzün içine bakar Frida. Olduğu gibi doğaldır yüzü. Berrak ve kararlıdır bakışları. Acılıdır, üzgündür, çocuk gibidir, neşelidir, kararlıdır, gizemlidir ancak hep kadındır. Onun ikonik bir figür haline gelmesinde bu fotoğraflarının çok etkisi olduğunu düşünürüm.

Sonra, 15-20 yıl önce bir gün Frida’nın bu farklı fotoğrafı önüme çıktı. Çok düşünülerek çekilmiş profesyonel bir fotoğraf. Fotoğrafın kim tarafından ne zaman çekildiği bilgisine internetten bugün ulaşamıyorum. Frida’nın Paris sergisi sırasında gerçekleştirilmiş bir fotoğraf olduğu, Vogue için filan çekildiği aklımda kalan. Öyle ya da değil, size bu fotoğrafla olan hikayemi anlatmak istiyorum.

Bu fotoğraf benim ilk gerçek yağlı boya tabloma konu oldu. Bir ressam arkadaşımda misafirdim. Bana küçük bir tuval uzattı, “hadi sen de bir şeyler yap” diye. Ev atölyesi çok güzeldi. Bu amaçla inşa edilmiş bir köy evi. Kartal yuvası gibi, tepede, çoğu kayalık bir yer olan eğri büğrü arazide. Girişi köyün yokuşundan. Diğer taraf dağ ve deniz manzaralı, Adaların ve gün batımının harika göründüğü panoramik bir manzara. Geniş ancak düz olmayan, yörenin kimi ağaç ve çiçekli çalılarıyla bezeli bir bahçe. Orta yerinde doğal taş döşenmiş, içinde kırmızı balıkların yüzdüğü nilüferli ufak yuvarlak havuz. Üstünde, insan, balık, kedi, bitki, yani bahçenin tüm canlılarını güneyin sıcak güneşinden koruyan gölgelik… Ağaçlı, sarmaşıklı ve aralarına gerilmiş dallarla doğal bir pergolada, pervanesi rüzgarla dönen ahşap bir maket uçak asılı, sanki Antoine de Saint-Exupery’nin uçağı. Bahçenin sınırlarını belirleyen ve sizi aşağıya düşmekten koruyan alçak, doğal taş duvar. Oturmanız için yer yer kalaslar konmuş, uçta da horoz şeklinde bir rüzgar gülü dönüp duruyor. Her yıl, en geç ağustos başında, bu duvarın dibine dizilen üç ton şöminelik meşe odunu ve kokusu. Yan bahçeden taşlardan sekerek gelen, ressamın pek sevdiği Barış adlı köy çocuğu ve Sepya. Ressamın kedisi. Bahçe giriş kapısında bir ikaz: “Dikkat kedi var!”

Yani bahçede o tuvalde yer alabilecek, o kadar çok obje, detay ve doğa varken ben içerde, şimdi bu beyaza ne boyayacağım, diye düşünmekteyim. İçeriye geniş bir cumba-antreden giriyorsunuz. Sonbahar ve kış sizi ve içinizi sıcacık ısıtan bir sera görevi de görüyor. Geniş atölyenin orta yerinde devasa döküm soba, dışarıdaki meşelerle besleniyor ve görevi içindeki korla sabaha kadar etrafındaki geniş alanı ılık tutmak. Ve o güzelim heybetli şövale – ki şimdi bende, dostumdan bir hatıra. Tabureye oturmuş önümdeki defter boyutundaki tuvale, boyalara, fırçalara bakıp duruyorum, aklıma bir şey gelmiyor. Ressam arkadaşım yan bölmede gazete okuyor. Ben de -muhtemelen Radikal gazetesi- ekini alıp ara veriyorum ki, bu fotoğrafı gördüm. „Beni boya o tuvale“ diye göz kırpıyor. Böylece  fotoğrafı detaylı incelemeye de başlıyorum. Düşünülmüş bir kompozisyon, stüdyo ışığında gerçekleştirilmiş bir kadını, duruşunu ve güzelliğini aktarmaya çalışan, duru ve aydınlık bir fotoğraf. Neredeyse, Frida’nın yüzünden boynuna düşen dışında hiç gölge yok. Poster gibi.  Fonu Frida’ya uyumlu olsun diye, çiçekli ve bezeli yapmışlar ancak pek bir batı dünyasını yansıtıyor. Yeşil üzeri beyaz çiçekli fon, daha çok yatak odalarında rastlanan. Duvar kağıdı izlenimi veriyor. Alttaki yoğun beyazlık ferforje bir bank gibi oymalı, kakmalı. Renk ve detaylarla fonun öndeki kişiye tezatlığı hoş. Fon bitti, bugünlük yeter.

İkinci gün: Frida’nın detaylarını inceliyorum. Fonun renklerine ve izlenimine tezat, sakin duruşuyla anlatıma uyumlu ve kesinlikle başka bir kıtayı yansıtan kendi giysileri içinde Frida. Siyah giysileri ve omuzlarındaki siyah şalıyla yas içinde sanki. Buna tezat yüzündeki parlak renkler… Kırmızı dudağı, yanakları ve simsiyah saçlarını çevreleyen kıpkırmızı, iri çiçekler,  bunu yalanlıyor ve çarpıcı bir gücü, duruşunu simgeliyor sanki. Açık renklerden başlıyorum, yüzü, boynu, içindeki çiçekli parlak sarı gömleği, kolun arasından görünen kolları, eller. Yüzün detaylarına sonra döneceğim, elleri çok zamanımı alıyor ve bir o kadar da şaşırtıyor beni. Ellerini bedeninin üzerinde kavuşturmuş ancak ressama ya da fotoğrafçıya poz verenlerden alışık olduğumuz şekilde değil. Sol eli sanki sağ elini korumak için kavramış yaralı bir kuş gibi gergin. Oldukça zorluyor beni, Bugünlük de bu kadar.

Üçüncü gün: Frida’nın yüzü. Sıra, yüzüyle çok orantılı o tipik, arası biraz seyreltilmiş kaşlarında ve  sürmeli gözlerinde. Yine objektife bakıyorsa da Frida, göz göze gelemiyoruz. Bakışları beni delip geçiyor, uzaklara kilitlenmiş, neredeyse boş bakan; belli ki sıkılmış bir insanın bakışları. En ufak bir pırıltı yok. Zaten tüm yüzünde hiç bir hareket, en ufak bir tebessüm, bir ifade yok. Sanki bir maske. Yüzünü tuvale geçirirken bilinçsizce ifade katmaya çalışırken Fridam, Frida’ya benzemekten çıkıyor, Fridamtrak oluyor. Can havliyle siyahları da sürüp tabloyu bitiriyorum.

İlk bakışta beni çarpan fotoğraftaki Frida’nın, benim algımda yer alan Frida olmadığını anlayınca, tabloma her bakışta Frida’nın çoğu siyah beyaz, farklı yaşlarda, farklı yerlerde, yalnız, eşi ve arkadaşlarıyla çekilmiş kanlı canlı fotoğraflarına sığındım. O güzelim acılı, dirençli, aşık, kırgın, güzel gülüşlü kadının fotoğraflarına. Geçmişine sahip çıkan, yeniliğe açık o öncü mini minnacık güçlü kadının fotoğraflarına… O, doğa sever, hayvan sever bulunduğu her yeri, her şeyi güzelleştiren kadının fotoğraflarına ve tabii ki sanatına!

Birnur Akan

25 Kasım 2021

Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele günü

Direnen tüm kadınlarımıza sevgi ve dostlukla…

Not: Frida’nın sanatı da benim için çok çok özel ve önemlidir. Onu da isterseniz bir sonraki sayıda ele alalım.

Birnur Akan

Birnur Akan

Tüm Yazıları