Yazar Bertha Von Suttner, dünyayı etkisi altına alan savaş karanlığına karşı verilen mücadelenin simgelerinden oldu. Nobel Barış Ödülü’ne layık görülen ilk kadın da oydu.
“Aklı başında hiç kimsenin aklına mürekkep lekesini mürekkeple, yağ lekesini yağla çıkarmak gelmez ama kan lekesi hep kanla çıkarılmaya çalışılır. Savaşa hayır!”
Avusturya-Macaristan İmparatorluğu‘nda doğan Bertha von Suttner tüm dünyaya fısıldadı çığlıkla: ‘Silahları Bırakın!’ Onun barış için yaktığı meşale elden ele iletilerek yanıyor hala. Von Suttner, Silahları Bırakın/Waffen Nieder romanıyla Nobel Barış Ödülü‘nü alan ilk kadın oldu. Bu roman, Erich Maria Remarque‘ın „Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok“ romanı yazılıncaya kadar savaş konusunda yazılmış en iyi romandı.
Bertha, 9 Haziran 1843’te Prag’da aristokrat bir ailede dünyaya geldi. Babası Avusturya-Macaristan Mareşali olan Bertha’nın annesi, Sophie von Körnerise ise zengin bir ailenin çocuğuydu. Bertha, ailesi tarafından mensup olduğu sınıfın ‘gerektirdiği’ şekilde yetiştirildi. İyi bir eğitim aldı, birkaç dil öğrendi ve sanat okumaları yaptı. Bertha gençliğinde savaşsız bir dünyanın mümkün olmayacağına inanıyordu. Savaşlar ‘hoş değil fakat gerekliydi’. Öyle ki “Dünyadan savaşların tümüyle ortadan kalkması olasılığını düşünmek bile hayaldir” demişti.
Bakıcılık yaptığı Avusturyalı baron von Suttner’in evinde ailenin oğlu Arthur Gundaccar’a aşık oldu. Ancak aile Bertha’nın oğullarından büyük olduğunu gerekçe göstererek bu ilişkiye onay vermedi ve Bertha’nın işine son verdi. Hem sevdiği insandan hem de işinden ayrılmak zorunda kalan Bertha, Paris’e giderek iş aramaya başladı. Gazete ilanıyla kendisi için sekreterlik ve ev işleri yapacak bir kadın arayan İsveçli bir erkeğin ilanına başvurdu. Bu erkek daha sonraları Nobel Vakfı’nı kuracak olan İsveçli kimyager Alfred Nobel’den başkası değildi. Bertha, Nobel’in yanında yalnızca 8 gün çalıştıktan sonra geride bir mektup bırakarak Viyana’ya, Arthur’un yanına döndü.

Aşkın yarattığı hüznü yaşayan herkesin anlayacağı karışık duygularını şöyle anlatır Bertha o günlerde: „Çok değerli pırlanta bir haçım vardı. Onu bozdurmaya gittim. Aldığım parayla otel faturasını ödedim, bir sonraki Viyana ekspresine bilet aldım ve bir miktar da naktim kaldı. Dayanılmaz bir baskı altında, rüyadaymışım gibi hareket ediyordum. Delilik olduğunun farkındaydım, belki de bir mutluluktan kaçıp bir mutsuzluğun kollarına atıyordum kendimi. Tüm bunlar bilincimde şimşek gibi çakıyordu, fakat yapamıyordum, başka türlü davranamıyordum…“ Bertha, Nobel’in kendisini anlayışla karşılacağını ummuştu, nitekim öyle de oldu. Birlikte geçirdikleri kısa vakte rağmen Bertha ile Nobel’in yolları daha sonra da kesişti ve hayat boyu arkadaş olarak kaldılar.
Arthur ile Bertha ise ailelerinden gizli evlenerek Kafkasya’ya gidip orada yaklaşık 10 yıl yaşadılar. Bertha Kafkasya’da yaşadığı dönemde 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı’na tanıklık etti. Savaşa dair fikri ise hala aynıydı bu ‘tarihsel bir süreçti’ olağandı. 1885 yılının Mayıs ayında aileler ile ‘barış yapan’ Bertha ile Arthur, Güney Avusturya’daki Harmannsdorf çiftliğine yerleşti. Yazarlığa devam eden çift, 1886-87 kışını geçirdikleri Paris’te edebiyatçılar, hukukçular ve politikacılarla tanışarak uzun tartışmalar gerçekleştirdiler. Tartışmaların odağındaki konu ise bir savaşın yaklaşıp yaklaşmadığıydı. Gündemin odağını savaş oluştururken bir tanıdığı Bertha’ya 1880’den beri Londra’da bir “Uluslararası Uzlaşma ve Barış Birliği”nin, yani barış hareketinin olduğunu anlattı. Bu fikirden heyecanlanan Bertha hemen barış birliği hakkında bilgi sahibi olmak için kolları sıvadı. Okuduklarından oldukça etkilenen Bertha, içindeki yaşadığı değişimle yetinmedi ve bu düşüncelerini herkese yaymak istedi. Ve böylece dört savaş yaşamış (1859, 1864, 1866 ve 1870-71) ve sonunda kendisinden tamamen emin bir biçimde barış savaşçısı haline gelen Bertha, kalemini barış için oynatarak ‘Silahlan Bırakın! romanını yazdı. Savaşın yüceltildiği bir dönemde Bertha’nın yazdığı kitap, egemenlerin düzenine bir başkaldırıydı da aynı zamanda. Üstelik bir kadın tarafından yazılmıştı. Bertha bu kitabı ile 1905 yılında Nobel Barış Ödülü’ne layık görülen ilk kadın oldu. „Savaşa dair eski düşüncelerini fırtlatıp atan Bertha, yaşadığı bu dönüşümü ise şu sözlerle anlattı: Kitabım sayesinde edindiğim deneyler ve çevreler beni bu hareketin içine daha fazla itti. Öyle ki başlangıçta düşündüğüm gibi yalnızca kalemimle değil, tüm benliğimle kendimi bu işe adadım.“ Bazı kesimler tarafından ‘sersem barış havarisi’ denen, ‘gayri ciddi’ karşılanan Bertha zamanla saygıdeğer bir yazar ve gazeteci olarak anılmaya başladı.
1891 yılında Viyana’da “Barış Derneği”nin Avusturya kolunu kuran Bertha, uzun süre bu derneğin başkanlığını yaptı. Ardından Bertha ilk kez bir uluslararası barış kongresine katıldı ve “Bern Barış Bürosu”nun kurulabilmesi için çalışmalar başlattı. Bu çalışmaların ışığında da 1892’de Berlin’de “Barış Derneği”ni kuruldu. Barış için savaşmayı kendine şiyar edinen Bertha, 1899 yılında yapılan Lahey Barış Konferansı’na katılan tek kadın oldu. Bertha ayrıca dönem tarihine ilişkin eleştiriler de yazdı ve yayınladı. Bertha’nın yazdığı bu eleştiriler ölümünden sonra 1917 yılında, iki ciltte toplandı ve ‘Dünya Savaşının Önlenebilmesi İçin Verilen Savaş’ başlığıyla yayınlandı. Ancak onun eleştirileri yalnızca savaş – barış karşıtlığı üzerine değildi. Bertha kadınların oy hakkı mücadelesini de gündeme getirdi. Kadınların eşitlik mücadelesine de dokunan Bertha, 1911’de Avusturyalı işçi kadınlar hareketinin bir eylemi üzerine şu değerlendirmede bulundu: „İşçi kadınlar Viyana’da kadınların oy hakkı için dev bir gösteri düzenlediler. Binlercesi, büyük bir düzen ve sessizlik içinde caddelerden geçtiler. Gartenbau salonunda konuşma yaptılar. Bu arada Adelheid Popp da şunları söyledi: ‘Aynı zamanda cinayetlere, kardeşin kardeşi vurduğu savaşlar için milyonların harcanmasına karşı da savaş vermek istiyoruz. Ölümcül silahlanmanın son bulmasını ve bu milyonların halkın ihtiyaçları için harcanmasını istiyoruz!’ Kadınca politika mı? Hayır: İnsanca politika!“
Barış savaşçısı Bertha, yakalandığı ağır bir hastalık nedeniyle 21 Haziran 1914’te hayatını kaybetti. Son anlarında yanında bulunan uzun yıllar arkadaşlığını yapan, Alman barış hareketinden Alfred Hermann Fried’e göre, Bertha’nın son sözleri şunlardı: “Silahları bırakın! Bunu herkese söyleyin… herkese…”
Kaynakça: Kadın Eserleri Kütüphanesi, Wikipedia, Fembio