Yaşadın mı iyi yaşayacaksın
Ne üstünkörü olacaksın
Ne kene gibi yapışacaksın
Sıcak kaloriferin üstünde dolaşan karınca misali ince narin naif duracaksın
Damla damla damıtıp yudum yudum tadacaksın
İyi yiyeceksin
İyi içeceksin
İyi giyeceksin
İyi gezeceksin
İyiliğin her tonuyla dans edeceksin
Kıskanmadan, kinlenmeden, hırslanmadan, elde etmeye çalışmadan seveceksin
Aklın geride kalmayacak
Zamanın kıymetini en iyi sen bileceksin
Her anın koca bir armağan olduğu bilinciyle yaşayacaksın
Yağmurlar biriktireceksin avuçlarında
Öyle çocuklara filan da değil ha
İçindeki büyütmediğin çocukluğuna
Vara yoğa, olur olmaz, yerli yersiz onurlandıracaksın onu
Sevgilinin avuç içlerinden öpercesine şehvetle öpeceksin çocukluğunun ellerini
Onun yüreğinin ceplerinden şeker, çikolata, çiklet, lokum, leblebi eksik etmeyeceksin
Cepleri tıka basa dolu olacak her daim
Telaşsız, koşturmadan, aceleye getirmeden keyfine varacaksın hayatın
Ah! Yârini sevgiyle öpeceksin
Hem de o uyurken
Haberi bile olmadan hem de
Öpüşlerini bir sır gibi saklayacaksın
Ta ki onun uyanık bir anına denk düşene dek
Lüzumlu hiçbir işi yapmayacaksın
Gökten düşen kar taneleri gibi aldırmayacaksın hiçbir şeye
Maydanoz, nane büyüteceksin
Bir gün hayatının bir yerine bir ağaç dikmek istersen
Zeytini Nazım dikti
Sakızı Yaşar Kemal
Eh vişneyi de ben dikmiştim çocukken
Sen haziranda kokacak bir şeyler seçmelisin
Bir ıhlamur ya da iğde mesela
Gelip geçen aşıklar afrodizyaktan kudurmalı
Aşıklar arasında diktiğin ağacın adı çıkmalı
O ağacın altında o ağacın dibinde diye
Hatta aşıklar çocuklarını o ağacın yamacında peydahlamalı
Sen ne dersin bilmiyorum ama
Ben kuruyorum sadece