- – Ferit Özen için
‘Hapishanelerde kapılar tokmaksız, özgürlük alınmış el altından’
Diyor Berin,
Ölüm gibi olmalı. Kavuşmak yasak.
Bu bir metafor diye düşündük birlikte
Sokakları ve dağları karıştıran genç gönüllerdik biz
Bir damla olsun tarihten pay verilmemiş çocuklar
Ne çok mutluyduk o Bandırma vapurunda mesela, güneşin köşesinden bir gülüş çalarken
Dik yürürdük, ölümler çoğaldıkça daha dik yürüdük.
İnkara çalıştıkça bizi gerçek
Bir yurdun koynunda gül besledik
Suçun kendisiydik harem ağalarının gözünde
Safça sevmenin sırrını çaldılar ceplerimizden
Oysa ay beyazdı, güneş karanlıktan doğardı.
Tokmaksız kapılardan da özgürlüğe kaçmanın yolunu arardık
İmdi
Ölümün kucağından geçtiğimiz o sandalda azalıyor bir şarkıya katılanların sesi
Yoksa ayrılıyor muyuz?
Hayır.
Gecikiyoruz. Uzun yaşamanın kederiyle
Bir yağmur türküsü kekeleyerek.
Kalıyoruz.
Sadece ölüm özgür bizi seçmede.
Bir ruhu var gemilerin ve onlarla konuşan mavilerin
Karadeniz’in kokusu ve isyanı gözü kara iki kadının gözyaşında gizli
Sonra Cide Dağları, bir mahzunluğun açık tarihi
Çocuk çobanlar sonra
Bir akasya mesela Zonguldak’ta, ağacı kessen kokusu kalır
Çocukluktan bir hatıra hep kokusuyla kalır
Dostlar gibi hayatımızda
‘Ölmek uyumak’ diyor Shakespeare
Ah rüyasını anlatmak için hiç değilse
Biri uyansa…