Birbiriyle aynı görünen bu iki sözcük arasında bana kalırsa, yerle gök kadar mesafe vardır.
Alışılageldiği gibi bakarsak, her iki kelime de sanki bir sonlanmayı bildiriyor. Ama ben ezbere yaslanmadan, başka bir yerden bakmak istiyorum bu sözcüklere.
Bitmek, kesin, soğuk ve sabittir, milim oynamaz yerinden. Oysa her an her şeyin değiştiği bu dünyada bir şeyler esnemeden nasıl durabilir ki? Mesela gün akşam oldu metaforunu alalım. Ya da şafak söktü. Normal akıl, yani günlük kullandığımız dil bize diyor ki gün bitti yahut gece bitti bu kadar. Lâkin durum hiç böyle değildir. Cümlenin söylediğinin aksine burada bir bitişten söz edilemez. Çünkü zaman bitebilen bir şey değildir. ‘Her nesnenin bir bitimi olsa da’ zamanın bitimi yerine tamamlanmak üzere döngüleri olabilir ancak. Tamamlamak sözcüğünde buz gibi bir bitiş yoktur. Döngüler aracılığıyla yumuşacık bir geçiş vardır. Yani sürdürülebilirliği içerir.
Bir örnek daha vereyim: Kadın tabağından son kaşık çorbayı alarak yemeği tamamladı. Burada kadın açısından bir tamamlanmak söz konusu olsa da tabak açısından dramatik bir bitişi görürüz.
Özetleyecek olursam: Bitmek nicel olarak sonlu bir tükeniştir. Tamamlamaksa, sonsuzluk içinde hep yeniden başlayan bir varoluştur.