FEMTRAK – Dünya Dişidir, Dişi Dişlidir.

Bizimkisi Büyük Aşk

Bizimkisi Büyük Aşk

Erkek uzun süren yalnızlığından sonra genç bir kadınla tanışır. Kadın buluşma yeri olan çay bahçesine annesiyle birlikte gelir. Annesi buluştukları erkekten 2 yaş daha küçüktür.

Evlenme kararını annelerine açıklarlar. Nikâhtan sonra nerede yaşayacaklarını konuşurlar. Sonunda şirin bir tatil kasabasında yaşamaya karar verirler. Anne Ankara’ya evine döner.

Erkek, evlenmeden önce kadının gözünü boyamak istediğinden mal varlığından feragat etmesi gerektiğini anlar. Evlilik sonrası boşanmaları halinde mal varlığının paylaşımı sorun olacağı için evlilik öncesinden evini kadına tapulamayı düşünür.

Ancak, halen oturduğu evi satamaz. Eski eşiyle ortak mülkiyettir ve oturduğu evin sadece kullanım hakkını almıştır. Evlenmesi durumunda evde kalamayacağının bilincindedir. O nedenle evlendiği gün taşınmak zorundadır.

Genç kadınla buluşurlar ve erkeğin daha önce satın aldığı araziye bakmaya giderler. Burası taşlık ve çorak bir yerdir ve tek bir ot bile yoktur. Satışı ise olanaksızdır. SİT alanı olduğu için, deyimi yerindeyse, değil inşaat yapmak çivi dahi çakılamamaktadır.

Kadının morali bozulmuştur. Erkek bu kez arabasını devretmek ister. Kadın “Olur, bakabilirim.” Der, arabanın başına gelirler.

Araba, çok eski bir modeldir, pert olmuş ve çürümeye yüz tutmuştur. İyice paslanmış üzerini toz toprak örtmüştür. Aracı belki hurda fiyatına satarım diyerek ruhsatı sorar kadın… “Ruhsat kayıp.” Der erkek. Muayenesi geçince ruhsatı nereye koyduğunu bilememiştir…

Kadının iyice sinirlendiğini gören erkek, kadını bankaya götürerek önemli bir miktar kredi çeker ve kadına verir. Kadın sesini çıkartmaz ama bu parayı da yeterli görmez. Bir de başka bankaya giderek kredi çektirmek isterse de erkeğin uçan kuşa borcu olduğu için bunu başaramazlar.

Derken kadın yerleşmeyi düşündükleri kasabaya giderek iki katlı bahçeli bir evi kiralar. Erkek, evi bile görmeden gerekli tüm ev eşyaları kamyona yükleyerek yeni eve gider. Kadının ağabeyi ve yengesi de evdedir. Ağabey içeriden yeni çıkmış, belalı birisidir. Bu duruma rağmen kız kardeşinin böyle birisiyle evlenmesini istemez. Bu kez kadın evleneceği erkeği ağabeyine kamyon şoförü diye tanıştırır. Kamyonu boşaltırlar, erkek kös kös geriye döner.

Aradan zaman geçer. Kadının talepleri bir türlü bitmez. “Eve şu gerekli, bu gerekli” diye liste yaparak getirmesini ister. Erkek, kadının tüm isteklerini yerine getirir.

Erkek, evlilik öncesi tüm hazırlıklar bittiğinde kadının kaldığı eve giderek kimlik belgelerini ister. Nikâh işlemlerini başlatacaktır.

Defalarca çaldığı halde kapı bir türlü açılmaz. Açılmaz ama içeriden de kahkahalar gelmektedir. Bir ara balkona tırmanarak içeriye dalmayı düşünürse de gözü kesmez. Hem de haneye saldırı olacağı için karakolluk olması işten bile değildir.

Erkek bekler… Bekler… Bekler…

Tam evden ayrılacağı zaman üst kattaki odanın penceresi açılır. Kadın kafasını çıkartarak seslenir. “Ben seninle evlenmekten vazgeçtim. Annemi Ankara’dan çağıracağım. Artık annemle beraber yaşayacağız.” der.

Erkek sarsılır. Duyduklarına inanamaz. Oracıkta yığılıverir. Kadın aşağıya bile inmez. Bir ambulans çağırır, bir kaç dakika sonra gelen ilk yardım ekibi erkeği götürür.

Erkek, hastaneden çıkınca beni aradı. Ne de olsa eski arkadaşıydım. Yaklaşık 43 yıldan beri kendisini tanıyordum. Buluştuk. “Ben artık boğazıma kadar borca battım. Bundan sonra ne yapacağımı bilemiyorum. Bu kadar borcum varken yurtdışına da kaçamam. Kalırsam başıma neler geleceğini hayal bile edemem” diye durumu anlattı. Çok perişan görünüyordu.

“Geçmiş olsun. Umarım dersini almışsındır.” diyecektim ki… O gayet sakin bir ifadeyle “Bizimkisi büyük değil çok büyük bir aşktı.” dedi.

 

Züleyha Akın

Züleyha Akın

Tüm Yazıları