Sevgili Zehra,
Bu mektup herhalde sana yazdığım en umut dolu ve içinden sevinç kuşları geçen ilk mektup. Kişisel mutluluklarımız, anlık sevinçlerimiz ve hüzünlerimiz tabii ki mektuplarımıza yansıyor ama böylesine toplumsal bir sevinç dalgası maalesef 22 yıl sonra geldi. Bir de tabii 11 yıl önce Gezi Direnişi bir anda bir şimşek gibi ülkeyi aydınlatıp, ardından koyu bulutlar ve yağmurlar getirmişti. Ama o bir anlık aydınlık bile o karanlıkta hepimize umut olmuştu. Ancak ne yazık ki Gezi Direnişi’nin aydınlık yüzleri hala nedensiz ve saçma gerekçelerle hapislerde.
Bu kez dalga dipten geldi ve dipten gelen dalgaların önünde hiçbir güç tutunamaz. Evet nihayet ülkemiz ana muhalefet partisinin başarısıyla, yerel yönetim yarışının galibi oldu. Ülkenin kurucu ideolojisini ve değerlerini olabildiğince temsil etmeye çalışan bu parti tüm eksiklerine, yanlışlarına ve geçmişteki hatalarına karşın hala lâik, demokratik ve hukuk devletinin ve bir şekilde sosyal devletin güvencesi konumunda. Ama bu başarının arkasında halkın, Brecht’in ünlü oyunu Üç Kuruşluk Opera’da ifade ettiği gibi ‘’önce ekmek gelir, sonra ahlak’’ isyanı var. Tabii daha bir sürü yoksunluk ve talep bu cümlenin altına yerleşti ve yerel yönetim şemsiyesi altında kendini ifade etti. Bu ülkenin gençlerinin geleceğini bunca karartan, emekçisini,emeklisini değersiz kılan, kadınların hayatlarını zindana çeviren, eğitimi muhafazakarlaştırıp kadını ev içlerinde görünmez kılan, çocuk gelinlerin, kadın cinayetlerinin artmasına neden olan bu şahıs iktidarı ve diktatörlüğü böylece ilk büyük tokatını yedi.
11 il ve 61 ilçenin yerel yönetimi kadınlara emanet
Yerel seçimlerin bence en çarpıcı sonuçlarından biri sayısal olarak yeterli olmasa bile beklenmeyecek sayıda kadının belediye başkanı olmasıydı. Bu kadınların ortak özelliği, kendi ayakları üzerinde durabilen, mesleklerinde başarılı ancak kendi tercihleriyle idealistçe politika alanına geçmiş ve bir şeyleri değiştirmeye çalışan, hizmet aşkıyla dolu olmaları. Beyin cerrahından, gemi mühendisine, mimardan avukata geniş bir yelpazede meslek gruplarında yer alan bu kadınların büyük olasılıkla kadınlara yönelik konularda da, özellikle toplumsal cinsiyet eşitliğine özen göstermesini, daha fazla kadın sığınma evi, çocuk yuvası/ kreş, oyun alanları sağlamasını, eğitim hakkı konusunda daha fazla çalışmasını ve aile içi şiddet ve çocuk tacizi konularında daha etkin bir mücadele sürdürmesini ve son olarak çevreye ve diğer canlılara daha duyarlı olmalarını beklemek hakkımız. Göründüğü kadarıyla da bu taleplerimiz karşılıksız kalmayacak gibi. Umalım gelecekte hem siyasette hem de yerel yönetimlerde daha fazla kadın aday olsun ve halkımız olumlu sonuçları gördükçe daha çok kadın adayı desteklesin ve kadınlar da bu konumları daha cesaretle talep etmeye başlasın. Tabii iktidar partisinin kalesi denebilecek şehirler ve ilçelerin kadın başkanlar tarafından yönetilecek olması ise ayrı bir sevinç ve ironi yaratıyor. Umarım özellikle bu ilçelerdeki değişim oradaki kadınlara da dokunur ve yaşamlarına farklı anlamlar ve değerler katar. Ne de olsa kadın kadının yurdudur.
Neden genel seçimleri kazanmış kadar seviniyoruz bilmiyorum ama bu bir başlangıç, korku duvarı aşıldı, değişim rüzgarı başladı. Bu değişim Gezi Direnişi’nin şimşeği kadar ani ve parlak değil, gözlerimiz kamaşmadan görebileceğiz; ardından kara bulutlar ve yağmurlar da gelmeyecek gibi. Toprağın uyanışıyla başlayan daha uzun süreli ve sancılı bir aydınlığa hazır olmak gerek. Doğum kolay değil, tohumlar hemen çiçeğe duramaz ama evet Bahar bu kez gerçekten geldi, isyanıyla, umuduyla ve rengarenk açan çiçekleriyle ülkemizi bir ressam gibi boyadı.
Sevgiyle, umutla ve Bahar’ın renkleriyle kal .