Arjantin doğumlu Hector Babenco’yu yıllar önce sinemalarda gösterim olanağı bulan Örümcek Kadının Öpücüğü (1985) adlı filmle tanıdı sinemaseverler. Carandiru (2003) vizyona girmeden sinemalarda gösterilen fragmanları beni heyecanlandırmıştı. Babenco yine bir hapishane filmi çekmişti ve oldukça çarpıcı, renkli ve ilginç olabileceğini düşünüyordum. Öyle de bulmuştum. Evet bazı kanlı sahneleri vardı ama bu anlattığı öykünün bir parçasıydı. Carandiru, izleyenleri derinden etkileyen ve etkisini uzun süre kaybetmeyen bir film.
Filme konu olan kitabın yazarı Doktor Varella kitabını yazarken, Babenco bu sürece tanıklık etmiş. Kanser olan yönetmen, uzun süren tedavisi sırasında doktoru ile dost olmuş. Varella’nın kitabını ilginç bularak bu filmi çekmiş.
Doktor Drauzio Varella’nın kitabında anlatılan ve filme adını veren cezaevi Brezilya’nın zengin kentlerinden biri olan Sao Paulo’dadır ve adını kanlı bir isyanla duyurmuştur. Bu cezaevi Carandiru istasyonu yakınlarındadır. Sao Paulo Cezaevi ya da halkın koyduğu isimle Carandiru 3000 kişiliktir ama 7000 kişiyi barındırır. Kendine özgü kuralları vardır. Mahkumlar hücrelerini istediği gibi döşeyebilirler. Bu cezaevinde kimi mahkumlar daire gibi kocaman hücrelerde kalırken kimileri ise yatacak yeri bile zor bulur. Mahkumların birbirlerinin üzerinde etkileri çok fazladır. Cezaevinde asayiş, mahkumlar arasındaki bu hiyerarşiyle sağlanır, gardiyanların pek bir işlevi yoktur. Katil, hırsız, tecavüzcü gibi her türlü suçlunun barındığı bu cezaevinde, uyuşturucu bağımlısı, AIDS’li bireyler olduğu gibi değişik cinsel tercihleri olan bireyler de vardır. Sağ girenin ölü çıkmaması için büyük çaba sarf etmesi gerekir.
1989 yılında gönüllü olarak Carandiru’ya gelen Doktor Varella, AIDS’in yayılmasını önlemek için çalışır. Mahkumlarla yakın ve sıcak ilişkiler kurar. Kitabını da onların anlattığı bu yaşam öykülerinden oluşturur. Cezaevinde 1992’de çıkan isyanı da yine mahkumların anlatımlarından yola çıkarak anlatır. İsyan sırasında polis tarafından 111 mahkûm öldürülür. Dünya kanlı bir şekilde bastırılan isyanla Carandiru’yu tanır. Cezaevi Carandiru’nun çekimlerinden kısa bir süre sonra da dinamitlenerek yıkılır.
Hepsi birbirinden renkli ve tuhaf mahkumların yaşam öyküleri geriye dönüşlerle veriliyor filmde. Bütün karakterlerin hikayeleri çok ilginç. Zaman zaman duygusal anların yaşandığı, renkli, değişik yaşam öyküleri bunlar. Her bir karakter ayrı bir dünya ve ayrı bir trajedi. Senaryo, bu öyküleri anlatmakta, bağlantıları kurmakta çok başarılı. Filmin sonunda çıkan isyanı bastırma sahneleri ise sisteme getirilen bir eleştiri. Bu sahneler bize de pek yabancı değil. Bana ülkemizde gerçekleştirilen “hayata dönüş” operasyonunu anımsattı ve yeniden yaşattı.
Görselliği, oyunculukları, o devasa mekânın kullanımı, yaratıcı kurgusu ile değişik, değişik olduğu kadar da etkileyici olan Carandiru yarattığı gerçeklik duygusu ile de çok başarılı bir film. Aynı zamanda cezaevi filmleri dendiğinde ilk 10’a girecek filmlerden birisidir.