FEMTRAK – Dünya Dişidir, Dişi Dişlidir.

CHOLİTA KADINLARI

CHOLİTA KADINLARI

“Cholita”, Bolivya’da düşük sosyoekonomik statüye sahip olan yerli kadınları aşağılayıcı bir şekilde tanımlamak için çok yakın bir zamana kadar günlük dilde kullanılan bir terim. (Bu terim de zaten negatif anlamda kullanılan İspanyol-Latin Amerika melezi anlamına gelen „Cholo“ dan türemiş.)

Kendi kültürleri ile gurur duyan bu Aymara ve Quechua kadınları 2000’lerin başına kadar sosyal olarak dışlanıp sistematik olarak marjinalize edilmiş.. Tecrit edilip toplu taşıma araçlarına binmesi, La Paz Meydanı gibi bazı kamusal alanlara, bazı restoranlara, zengin semtlere girmesi, kızlarının özel ve devlet okullarında yerel kıyafetlerini giyerek okuması yasaklanmış.

1960’larda kendi aralarında örgütlenip sivil haklarını korumaya çalışmışlar ancak 2006’da Evo Morales’in Bolivya’nın ilk yerli cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından, özellikle yerli /köylü tabandan başlayarak değişen hak ve özgürlükler ile birlikte yeniden saygı duyulan bir statüye kavuşmuşlar.

Cholitalar, çalışkanlıklarını ve girişimci karakterlerini sıkı çalışmanın tembellikten daha iyi olduğunu savunan Aymara inancına sahip olmalarına borçludurlar. Bugün Peru ve Bolivya’da dolaşırken pazar ve sokak tezgahlarının, hediyelik eşya dükkanlarının, market gibi küçük işletmelerin başında çoğunlukla Cholitalar’ı görürsünüz. Bu çalışkanlık anayasal ve sosyal haklarını alana dek hor görülen bir statüye işaret etse de günümüzde saygı kazanmaları ile birlikte işletmelerinin daha kolay sürdürülebilir olması için bazı mikro finans programlarınca destekleniyorlar.

Peru, Bolivya ve Şili’de “Cholitas” kadınlarının yerel kostümlerinin en çok ilgi çeken aksesuarı melon şapkalar. Evli kadınlar şapkalarını tam başın üzerinde, bekar ve dul olanlar ise hafif sağa ya da sola eğimli olarak taşıyorlar. Ve şakası yapıldığı üzere eğer kafalarının arkasındaysa, bu ilişkinin “karmaşık” olduğu anlamına geliyor.

Bugünün Cholitas kostümü, İspanyolların 18. yüzyılın sonlarında yerli halkın geleneksel kostümlerini giymesini yasakladıkları katı kuralların uygulanması sonucu ortaya çıkmış. Avrupai kıyafetleri benimsemeye zorlanan yerli kadınlar kendi geleneksel malzemelerini, renk ve desenlerini Avrupa kesimleri ile buluşturmuşlar ki kültürlerini bir nebze de olsa devam ettirebilsinler. Genellikle pollera adı verilen, diz altına kadar inen hacimli, katmanlı etekler kabarık bir jüpon üzerine giyiliyor, pamuklu gömlekler (bluz) alpaka ya da lama yününden şal (battaniye) ile birlikte kullanılıyor. Renkler ve kumaşlar bölgeye, iklime, gelir seviyelerine ve kişisel tercihlere göre farklılık gösteriyor.

1850 yılında İngiltere’de kullanılmaya başlanan ve Charlie Chaplin ile özdeşleştirdiğimiz melon şapkalar Andean kültürüne nasıl geldi sorusuna en makul bulduğum yanıtın arkasında yine batı kurnazlığı var. İngiliz demiryolu yetkilileri, o zamanlar Bolivya’da çalışan işçilerin kullanması için İngiltere’den çok sayıda şapka siparişi vermiş. Ancak şapkalar Andlı erkeklerin kafalarına sığamayacak kadar küçükmüş. Ayrıca Bolivya’nın sert güneşinden koruyacak kadar da geniş bir siperliği yokmuş. Satılamayan şapkaları ihraç eden firma ölçülerin kadınlara uygun olduğunu düşünmüş. Şapkaları kırsaldaki yerli kadınlara “Avrupa’da tüm kadınlar bu son moda şapkaları takıyor” kurmaca hikayesi ile pazarlamaya başlamış.

Sonuç Bolivya‘da günümüze kadar gelen geleneksel bir aksesuar. 1960‘ların sonlarına kadar İngiliz centilmenlerinin taktığı #bowlerhat Peru ve Bolivya‘da yeni nesil kadınlar ve anneleri arasında modayla ilgili fikir ayrılığı dolayısıyla çok tercih edilmiyor. Ancak festivallerde ve resmi kutlamalarda hala kullanılıyor.

Çoğunlukla rezervlerin olduğu yaylalara, dağlara ve onların çevre köylerine yaptığımız Bolivya ve Peru gezisinin üstünden dokuz yıl geçti. Aradan geçen bunca uzun zamandan sonra Cholitalar‘ın kendi futbol ve hatta güreş takımlarının olduğunu, kızlarının eğitim almasına izin verilmeyen okullarda öğretmenlik yaptıklarını, binmelerine izin verilmeyen otobüslerin şoförleri olduklarını öğrendim. The Guardian‘da bir makalede siyasetten muhabirliğe, mobilya tamirciliğinden trafik polisliğine ve moda tasarımcılığına kadar çok farklı işlerde yerel kıyafetlerini giyerek çalışabildiklerini okudum. Hangi işte çalışırlarsa çalışsınlar melon şapkalarının altından sarkan kuzguni uzun örgülü saçları, pabet ayakkabıları ile yürüdükçe salınan kabarık etekleri, gururlu endamları ile poz verdikleri fotoğraflara hayran kaldım. Erkek meslektaşları ile aynı haklara sahip olmaları için verdikleri mücadeleyi sürdürmeleri umut oldu.

Kadın şiddeti ve cinayetlerinin her gün haber olduğu bir dönemde yani 2021‘de, İstanbul Sözleşmesi‘nden ayrılan bir ülkede bu fotoğrafların yeniden gündeme denk gelmesi benim için bir tesadüf değil. Çünkü konu yerleştiği gündemden düşmüyor ve hatta berbat bir habercilik anlayışı ile içeriğine daha da fazla şiddet katılıyor. Üstelik bu gündem sadece siyasi platformlarda değil bildiğiniz günlük yaşantımızda, yanı başımızda, biraz ötemizde, öğretilen ve dayatılan her akıl dışı söylemde, yüzeye çıkmak için çırpınan derinliklerimizde sinsice varlığını sürdürmeye devam ediyor…

Bolivyalı beş Cholitas’ın Amerika’nın en yüksek dağına tırmanma hedefini anlatan bir filmin linkini de buraya bırakayım. http://cholitasfilm.com/en/

 

Picture of Ilgın Erarslan Yanmaz

Ilgın Erarslan Yanmaz

Tüm Yazıları