17 Ağustos 1999.
Bu resim, bu korkunç felaketi yaşayan bir çocuk tarafından çizilmiş. Beni felaket fotoğraflarından daha çok etkilemişti. Resmi çizen çocuğun ismi ne yazık ki bilinmiyor. Depremden sonra açılan bir sergide Nil Alaz tarafından çekilmiş fotoğraf. Ben de onun izni olmadan paylaştım.
„Bu depremde ve daha önce ve daha sonra yaşanan depremlerde çarpık kentleşme, rant ve para hırsı sonucu yaşamını kaybeden onbinlerce insanın anısı önünde saygıyla eğiliyor, ileride hiçbir insanın bu tür felaketlerde canını kaybetmemesini diliyorum“ demişim o zaman. Ama bakın, daha dün yaşadık yine korkunç bir felaketi. Hiçbir önlem alınmamış, hiç. Yarın öbür gün sıra İstanbul’da.
Çocuğun çizdiği resme gelince. Ben psikolog değilim ama resimde, insan yüzlerindeki dehşeti, korkuyu görmeyecek kadar kör de değilim. Bu tür travmalar yaşayan insanların ama özellikle de çocukların bu izi hayatlarının sonuna kadar taşıdıkları bilinen bir gerçek.
Depremleri engellemek mümkün değil ama can kaybını en aza indirebilir bu günkü teknoloji ve yaratıcı insan aklı. Oysa rant ve para hırsı, insan yaşamının kutsallığını çoktan çiğnedi geçti.