TROYA YANIYOR
DENİZ ÖZEN
TROYALI DOKULAR VE DOKUMALAR SERGİSİ- Çanakkale Kent Müzesi (7 Mayıs’a kadar açık)
Belki yolunuz Çanakkale’den geçer. Bir yolculuk içinde, ya da bir bahar gezisinde…
Orada Kent Müzesinde Ege güney Marmara güneşinin sıcacık renkleri ve Troya’nın geçmişi, Deniz’in gönlünden kopup gelen desenleri hikayeleri ile sizi bekliyor.
Deniz Özen İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü, Özdemir Altan Atölyesi ve halı uygulama atölyesi,1982 mezunu.
Onu tanıdığımda, henüz öğrenci idi ve öğrenci derneğinin açtığı kurslarda, giriş sınavları için desen dersi veriyordu. Benim de hocam olmuştu.
68 kuşağından gelen arkadaşımızın eğitim hayatı, 12 Mart’ın yasaları ve yargıları ile bölündü ama o yine de yılmadı, yıllar sonra bitirdi Akademi’yi.
Daha sonra uzun yıllar onu başarılı filmlerin, TV dizilerinin sanat yönetmeni olarak izledik. Dağınık Yatak, Züğürt Ağa, Kahpe Bizans, Hazan Mevsimi, Gramofon Avrat, sinema filmleri içinde ilk akla gelenler… Ve TV dizileri… Bütün Çocuklarım, Kırık Kanatlar, Can Şenliği ve daha birçokları…
Titiz Sanat yönetmenliği onun bir duayen olarak anılmasına yol açtı.
2010 yılında 13. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivalinde ”Bilge Olgaç Başarı Ödülü’nü aldı.
Daha sonraki yıllarda Deniz, Assos’a yerleşti, resim yaparak sakin bir yaşamı seçti. Onu göremediğim yıllardan sonra Yunanistan’da, Lefkada’da, ikimizin de katıldığı bir ortak sergi yolculuğunda karşılaşmak güzel bir sürprizdi benim için.
Bu yıl Deniz, art arda dört sergi açtı. Hepsi de çok ses getirdi. Çok beğenildi. İlk ikisi Bodrum’da, ”İnançlar, Dokular, Dokumalar”
Diğerleri Çanakkale Troya Müzesinde ve Çanakkale Kent Müzesinde… ” Troyalı Dokular ve Dokumalar” adı altında.
Sözü fazla uzatmadan Deniz’e bırakmak ve ona sormak istiyorum.
Sevgili Deniz, yıllar sonra bu üretim nasıl oluştu?
Bir yılda dört sergi çok yoğun bir çalışma gerektiriyor, bu nasıl bir enerjidir:))
Keçe tekniğini seçme nedenin nedir ve işlerini, inançlar ve Troya destanı ile nasıl buluşturdun?
Çok ilgimi çeken bir eserin var. Hekabe ve kanlı gözyaşları…Düşmüş Troya şehrinin kraliçesinin trajedisi ve Troyalı kadınların hikayeleri. Bütün bunlar usunda nasıl birleşti. Aslında, tek tek soru cevap şeklinde ilerlemek istemiyorum. Seni yanlış sorularla bunaltmadan, okuyucumuza kendi hikayeni ve bakış açını anlatmanı istemek daha doğru geliyor. Teşekkür ediyor ve kutluyorum başarını.
Sevgili Nesteren, sorularına vereceğim yanıtlarla hikaye kendiliğinden oluşuyor.
*Yıllar sonra bu üretim nasıl başladı.
2000 lerin başında İstanbul’u terk edip Assos Sivrice’ye yerleştim. Bir süre emekliliğin keyfini sürdüm sonra bir atölye bularak eski objeler üzerine akrilik çalışmalar yaptım. Bir keçe öğreticisiyle, keçe tekniği ile neler yapabileceğimi keşfettim. Ancak çalışmalar birkaç karma sergi (Bozcaada, İstanbul, Yunanistan) ve atölye ile sınırlı kaldı.
2024 mayısında bir ressam arkadaşımla, Troya Ören Yeri ve Müzeyi ziyaretimizde müzenin galerisini çok beğendik ve müze müdürü ile konuşurken çalışmalarımızı gören bu değerli yönetici ile sergi tarihleri konuşarak ayrıldık. 24 yıldan beri Troya topraklarında yaşıyordum ve bu topraklara sanatçı olarak bir borcum olduğunu düşünerek çalışmaya koyuldum. Troya dokumalarına böyle başladım
TROYALI MOTİFLER
TROYA’NIN KATMANLARI
*Bir yılda 4 sergi, çok yoğun bir çalışma gerektiriyor, bu nasıl bir enerjidir?
Yaratım süreci önce insanın içinde bir buhran yaratıyor, sonra yerini inanılmaz bir coşkuya ve sevince bırakıyor ve içindeki bütün birikimler dışa vuruyor. Bu arada, hızla Troya üzerine ve Troya destanı, Homeros üzerine onlarca kitap okudum, çalışmalarımın hikayeleri olmalıydı. Troya çalışmalarım sürerken bir de Bodrum Remax galeride kişisel bir sergim oldu ve Bodrum Sanat fuarında, misafir sanatçı olarak İbrahim Coşkun’la ortak bir sergi yaptık. Kasım 13_Aralık 13 arası Troya Müzesinde ki sergi,4 ay gibi bir sürede sıkı bir disiplinle 24 parça dokuma ve keçeyi büyük bir coşku ve aşkla yaptım.
TROYAYI YAKIP YIKAN TROYA ATI
AKHA’LARIN GEMİLERİ
*Keçe tekniğini seçme nedenin nedir.? Ve işlerini “İnançlar, Dokular, Dokumalar” ve ”Troyalı Dokular, Dokumalar” ile nasıl buluşturdun?
Keçe ile başlayan serüvenimde, araştırma yaparken MÖ 3. Yüzyılda yapılmış ilk Türk halısına ve Keçe işlerine ulaştım , Altaylar’da Pazırık Kurganından bozulmadan çıkarılmıştı .Heyecan vericiydi. Bu kültürel mirasın, bu inanç dünyasının taşıyıcısı olmaya karar verdim. İslamiyet öncesi kültürümüzü ne kadar az bildiğimizi fark ettim. Bunları sanatla buluşturup günümüze ve belki de geleceğe aktarmam gerekiyordu. Resim okudum ama ihtisas atölyem halıydı, bunu da değerlendirecektim böylece. Türk mitolojisi, sembolleri, inançları incelerken bütün bunların Dersim’in inanç ve duygu dünyasında yaşatıldığını gördüm ve çok heyecanlandım. Eski Türklerin İslamiyet öncesi doğayla olan inanç ortaklığı Dersimli Zaza’larda yaşıyordu. Dersim’in Kutsallarına böyle başladım. Bu projem halen devam ediyor, okudukça derinleştikçe yeni tasarımlar çoğalıyor kafamda… İlk çalışmalar el dokumaları yani tezgahsız dokumalar… Dersimin inanç sembolleri olan Adak Ağaçlarında hayat buldular ilk olarak. Geleneksel tekniklerin ötesinde iplik, kumaş, keçe yünü, yün, akrilik gibi malzemelerle organik dokular oluşturdum. Özetle iki proje iç içe yürüyor, daha da yürüyecek çünkü hem Troyalı kadınlarla ilgili hem de Dersim’in Kutsalları ile ilgili daha üreteceklerim var
Dokuma ve Keçe resimlerimin kısaca hikayelerine de değineyim.
DERSİM’İN KUTSALLARI
ESKİ TÜRK’LERİN HAYAT AĞACI
DERSİM’İN İNANÇ DÜNYASINDAN ADAK AĞACI (el dokuması)
*Düşmüş Troya Şehri’nin kraliçesi Hekabe’nin trajedisi ve Troyalı kadınların hikayeleri… Tüm bunlar usunda nasıl birleşti?
Troya deyince ilk akla gelen savaştır. Erkekler savaşırken, savaşın tüm yükünü, acısını çeken, esir düşen, köle yapılan, tecavüze uğrayan kadınlar…ve yine de yaşamı sürdüren, yeni nesilleri yetiştiren, ekonomiyi ayakta tutan kadınlar. Çamurdan kap, çömlek yapan, kumaş dokuyup giysi üreten, tarımla da uğraşanlar hep kadınlar… Troya’nın çok da bilinmeyen bir dokuma kültürü var ancak savaş öyküsünün arkasında kalmış. Hem kadınların öyküsünü günümüz kadın mücadelesi ile buluşturmalı hem de bu tekstil mirasını yeniden canlandırmalı, arkeolojik bulgulardan yola çıkarak, bunu günümüze taşımalıyım diye düşündüm.
Hekabe eşini, oğulları Hektor ve Paris’i, torunlarını ve kızı Polyksena’yı bu savaşta kaybetmiş ve Odisseus’un odalığı olmuştu.
TROYALI ESİR KADINLAR Akha kampında barakalarda, dokuma tezgahlarında çalıştırılmış, çamaşırhane gibi yerlerde kullanılmışlar. Geceleri de erkekler yataklarına almışlar.


Troya Savaşının tek kadın kahramanı Penthesilea’nın kalkanı ve savaş baltası. Akhileus’la teke tek dövüşen, 12 kadın askeriyle pek çok Aka askerini öldüren ama sonunda Akhileus tarafından öldürülen Penthesilea yere düşerken miğferi başından çıkar ve saçları görünür. İşte o an, Akhileus kahrolur böyle güzel bir kadını öldürdüğü için…
Denizciğim çok teşekkürler. Derin ve bereketli bir konuya dalmışsın. Bundan sonraki çalışmalarında da başarılar diliyorum ve İstanbul’da da bir sergi açmalısın diye düşünüyorum. Eserlerinden birkaç örnek daha paylaşarak bitiriyorum bu sohbeti.
Troya’nın nehir tanrısı Skamender, ayağa kalkıp, yeter artık, öldürdüğün cesetlerden sularımı denize ulaştıramıyorum diyor


Apollon Mabedinin baş kahini Laocoon, Troyalıları uyarır, bu tahta atı kaleye almayın, tehlikeli diye… Poseidon çok kızar bu oyunu bozma çıkışına ve yılanlarını gönderir. Laocoon ve iki küçük oğlunu öldürtür.


Troya’da bulunan tek yazılı belge olan bronz mühür. Luvi dilinde yazılmış. Bir yüzü bir katibe, diğer yüzü (beyaz olan) eşine ait. Bu belge Troya kültürünün Anadolu’ya ait olduğunu gösteriyor.