Tijencim selam
Şubat benim doğum günü ayım. Google da hoş bir sürpriz yapıp duvar resimleriyle harika bir kolaj hazırlamış bana.
Duvar resimlerinin büyüsü
Ben de başlık olarak bu resmi kullanmaya karar verdim. Biliyor musun yıllardır gezdiğim çeşitli kentlerden duvar resimleri topluyorum. Bu kolajda da bir kaç fotonun dışında hepsi duvar resmi. Üstten ikinci foto babamın çizimidir, üniversiteden yakın arkadaşı ve meslektaşı felsefeci Takiyettin Mengüşoğlu’nu resimlemiş. En son resim de müzeden, sanırım Jawlenski’nin, ötekiler orijinal, bildik duvar resimleri. Üçüncü sıradaki resimde yarı kadın yarı erkek tuhaf biri evi süpürüyor, bir de bir robot var, toplumsal cinsiyet açısından yorumlanabilir.
Duvar resimlerine merakım Burhan Doğançay’ın resimleriyle karşılaştığımda başladı. Sürekli olarak duvar resimlerini belgeleyip onlardan yola çıkarak yeni resimler kurgulayan bu sanatçının çalışmaları beni büyülemişti. İstanbul Modern’de Pera Müzesi’nde onun sergilerini gezdim. Annem Burhan Doğançay üstüne çalışıyordu, dahası Almanya’daki Essen Üniversitesi’nde onunla ilgili konferans bile vermiş, onun duvar resimlerinin kültürler arası ve ötesi boyutunu incelemişti. Ben de o gün bugündür sürekli olarak duvar resimlerinin fotolarını çekiyor, çeşitli coğrafyalarda gezdiğim kentleri duvar resimleri açısından alımlamaya çalışıyorum. Duvar resimleri yaşamın aynası gibi, hayal, korku, saldırganlık, öfke, umut, espri her şey var bu resimlerde. Öte yandan yaşamları sınırlı, her an silinip yok olabilirler. Üstlerine yapılan yeni resimler ya da yapıştırılan afişlerle farklı zaman dilimlerinde yaşananların birbiriyle bütünleşmesi ne ilginç! Dedim ya, tıpkı yaşam gibi, sen de bu gözle şehirde gezersen kim bilir neler keşfedeceksin. Şimdiye değin çektiğim bütün duvar resimleriyle bir foto gösterisi yapmayı isterdim, ne dersin?
Okuma akşamı
Sanırım sana anlatmıştım. Yaklaşık yirmi yıldır Köln’deki arkadaşlarımızla okuma akşamları düzenliyoruz. Okuma diyorsam sadece kitap değil. Herkes kendi çalışma dağarcığından bir şeyler sunuyor, sonra da üzerinde konuşup tartışıyoruz. Kitap tanıtımının dışında radyo oyunu, film, belgesel gibi farklı alanlardan farklı konular gündeme geldi. Söz gelimi Kazım ve Nezahat Gündoğan’ın Dersim’in Kızları belgeseli ve Hay Vay Zaman çok etkileyiciydi. Zaman zaman grubun dışında da etkileyici çalışmalara yer veriliyor. Söz gelimi Ahmet Ümit ve Yaşar Kemal üzerine çok tartıştığımızı anımsıyorum. Korona, sonra da sağlık sorunları araya girince birkaç yıl ara verdik. Şimdi yine başladık. Bu ay Norbert Can Dündar’ın Almanca olarak çıkan Boğazın Üstündeki Sallantılı Köprü kitabını tanıtacak. Üç darbeyi de yaşamış biri olarak doğrusu ben bu kitaptan çok etkilendim. Yer yer gözlerim yaşararak yer yer Aziz Nesin’in öykülerine taş çıkartacak olaylara gülerek okudum bu kitabı.
Şubat ayında ben de çocuk tacizi ve istismarı konusunu ele aldığım Hatırlayamadıklarımız romanımın tanıtımını yaptım. Kitabı bazı arkadaşlarım okumuşlardı, o açıdan da üstünde konuşup tartışmak çok iyi oldu. Bir görüşe göre kadınların ezilmelerinin en büyük nedeni kendileri. “Kadınlar hayır diyebilse çok şey değişebilir“ diyordu bir genç arkadaşım. Gerçekten de kadınların ataerkilliği içselleştirmeleri büyük bir sorun oluşturuyor. Ben de şimdiye değin sahnelenen tiyatro oyunlarımda özellikle bu konunun üstünde duruyorum. Ama şu da var, ataerkil bir sistemde hayır demek bu kadar kolay mı? Sanırım çok kolay bireysellik tuzağına düşüyoruz, özellikle böyle bir konuya biraz daha politik yaklaşmamız gerekiyor. Sistem değişmedikçe tek tek bireylerin değişmesi soluk alma alanlarını genişletecektir kuşkusuz, bu açıdan da çok önemli, ancak bu sistemin temellerini kolay kolay sarsamayacaktır. Öte yandan sistem değişse bile zihniyet değişmedikçe yine aynı sorunlar sürüp gidecektir. Atatürk devrimlerinin bir türlü kök salamaması bunu göstermiyor mu?
Son yıllarda Köln’de geçen doğum günlerimde hep arkadaşlarımla buluşuyoruz. Her geçen yıl bana yaşadığımı ve yaşamı çok sevdiğimi hatırlattığı için bu tür kutlamaları çocuk gibi seviyorum. Bu yıl 12 Şubat’taki doğum günümü kutlamamıştım. Çünkü Norbert’in kız kardeşi geldi ve birlikte hoş zaman geçirdik. Ama okuma akşamına gelen arkadaşlarım doğum günümü hatırlamışlardı ki birden ev çiçek bahçesine döndü ve her yerde renk renk balonlar uçuşmaya başladı. İşte böyle zamanlarda bütün sıkıntıları unutuyor insan.
Köln’de karnaval
Şubat ayı Karnaval ayı. Bütün şehir eğleniyor. Şubatta buraya gelirsen karnavalın birlikte tadını çıkartırız. Bu sefer bizim semtteki karnaval geçitine de izleyici olarak katıldım. Tıpkı noel pazarları gibi karnaval da zamanla klişeleşti. Yaratıcı gizil gücünü yitirdi, çeşitli dernekler bir örnek kıyafetlerle karnavalı kutluyorlar, yani bireysel yaratıcılık kayboldu. Yine de karnavalın en çok tadını çıkaran çocuklar, doğrusu onları izlemek çok büyük bir keyif.
Memleketimden kadın manzaraları
Hatırlayamadıklarımız kitabım dolayısıyla Kırmızı Kedi, Can TV ve Tovak TV’de uzun programlar yaptım. Tovak TV’deki kültür programlarını yöneten Orhun Şemin bizde çeşitli radyo ve televizyon kuruluşlarında uzun yıllar program yapımcısı ve yönetmen olarak çalışmış. Şimdi de bir tiyatro projesi kapsamında benim bir türlü sahnelenemeyen kara mizah belgesel oyunum Memleketimden Kadın Manzaraları’nı bir radyo oyununa dönüştürüyor. Bu çalışmanın sonunda da bir okuma tiyatrosu gösterisi yapılacak. Hatırlıyor musun bu oyunu ÇYDD’deki gençlerle okuma tiyatrosu olarak hazırlaman için sana önermiştim. Ama ne yazık ki proje ilerleyemedi. Böyle işlerde mutlaka birinin başı çekmesi gerekiyor ama onun için de projeye yüzde yüz inanması lazım. Demek ki zamanı şimdi gelmiş. Haftaya provalara katılacağım ne kadar heyecanlandığımı tahmin edersin. Bu oyunun sahnelenmesini de çok isterdim ama dedim ya birinin bu işe sahip çıkması gerekiyor. Tiyatro oyunu yazmanın en kötü yanı bu ya, hep başkalarına bağlısın. Hatırlayamadıklarımız romanımı yazarken kimseye bağlı olmamanın getirdiği özgürlük duygusunun tadını ne kadar çıkardığımı bir bilsen. Öte yandan insanların frekanslarının tuttuğu yapıcı ve yaratıcı bir ortamda başkalarıyla birlikte çalışmanın özlemi içimde öylesine yoğun ki. Önümüzdeki ay radyo oyunu ve okuma tiyatrosu projesi bitince sana bu işin nasıl ilerlediğini anlatırım.
Şimdilik çok sevgiler
Zehra