FEMTRAK – Dünya Dişidir, Dişi Dişlidir.

Editörden

Editörden

İnanın ki depremden başka bir şey düşünemiyorum. Hiç bir şey… Ne bahar, ne aşk, ne 8 Mart, ne o, ne bu. Gözümün önünde eğreti kolonların, beton blokların altında kalan insan yüzleri, bir el, bir bacak, bir oyuncak bebek, bir mutlu aile fotoğrafı; kulaklarımda “yardım edin” sesleri; enkazın önünde günlerce bekleyen insanların gözyaşları ve dondurucu soğukta aç susuz yardım bekleyenlar; ayakları, üstleri çıplak kadınlar, erkekler, babalar, anneler, dedeler, nineler, çocuklar, acılı ve öfkeli insanlar… Sanırım çoğumuz da böyleyiz. Üstüne bir de politik çalkantılar, cumhurbaşkanı kim olacak, o gitti, bu geldi stresi eklendi. Bursa’da oynanan Amedspor-Bursaspor maçında nefret söyleminin saldırıya dönüşeceği endişesi ve hatta öngörüsü de üstüne tüy dikti. 

Bu durumdayız. Ve Femtrak’ı hazırlamaya çalışıyoruz. Kimsenin neşesi yok. Birbirimizi güldürmeye, kafamız dağılsın diye şakalar yapmaya çalışıyoruz ama nafile. Bu yükün altından kolay kalkamayacağız. 

Yine de ufacık hareketler umutla dolmamıza, iyileşmemize yardımcı oluyor. Depremzedelere elimizden geldiğinde destek ve yardım yollamak, mümkünse orada o insanlarla birkikte olabilmek; geceleri penceremizde depremde kaybettiğimiz canlar için bir mum yakabilmek… Galiba bu mum yakmak, bana biraz huzur verdi. İnançlı bir insan değilim ama ülkemizde ve hatta dünyanın değişik yerlerinde bu amaçla yakılan milyonlarca mum ışığının, kaybettiğimiz insanlarımızın son sıcak nefesi olduğunu düşündüm. Evrene ulaşan, tüy gibi hafif dolaşan son sıcak nefes.

Femtrak her ayın 8’inde sunuluyor size. Ve ne güzel bir tesadüf ki, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Bu sayımızda kadınlara, kadın sorunlarına yer vermek istedik aslında ama okudukça göreceksiniz ki, çoğumuzun eli değemedi kadına. Yaratıcı bir 8 Mart sayısı yapamadık. Bağışlayın. 

Ama memlekette kadınlar herşeye karşın, hakları için sokaklara çıktı. Evet, cop yedi, gaz yedi, yerlerde sürüklendi, gözaltına alındı ama dimdik ayakta kaldı, belgilerinden vazgeçmeden haykırdı. 

Şimdi aklıma ne geldi biliyor musunuz?

Kimbilir belki de seneye 8 Mart’ta özgürce haykıracağız belgilerimizi, daha insanca, demokratik, adaletli, barış içinde bir Türkiye’nin yapı taşlarını diziyor olacağız. Ama belki de değil, mutlaka… Sevgiyle kalın.