Merhabaaaa… Ben geldim…
Sen kimsin?
Ben? Ben, benim işte.
Seninle kucaklaşmaya (elbette uzaktan), bazen dertleşmeye, birşeyler söylemeye, birşeyler öğrenmeye, hatta bazen çizmeye, boyamaya, yazmaya, bozmaya, fotoğraflar çekmeye, anılarımızı anlatmaya, kafamızdakileri paylaşmaya ve gülmeye geldim. Galiba en çok da gülmeye ihtiyacım var bu lanet Korona günlerinde. Ya sizin?
Yalnızız, hem de çok yalnız. Eskiden kalabalıklar arasında yalnız kaldığımız çok oluyordu. Şimdi sahiden tek başınayız çoğu zaman.
Peki ne olacak?
Yalnızlığın bizi boğmasına, tesbih böcekleri yapmasına, derin depresyonlara sürüklemesine, bir minicik yaratığın ruhumuzu teslim almasına izin mi vereceğiz?
Elbette hayır! Hem de yüksek sesli bir hayır!
Herkes bir yol bulmalı yere yapışmamak için. Ben yazıyorum. Paylaşıyorum, resim yapıyorum, şiirler yazamıyorum ama bağıra bağıra okuyorum, şarkılar söylüyorum, arkadaşlarımla, dostlarımla sanal pencerelerden haberleşiyorum, izin varsa yürüyorum… Bana keyif veren işleri yapıyorum. Tamam tamam, ne dediğinizi duydum. Yemek işini biraz abartmış olabilirim ama hamur işini epey azalttım, bilin diye söylüyorum.
Bütün antenlerim açık. Dünyanın öbür ucunda ne oluyor biliyor, dünyayı , insanı, kadın ve erkeği anlamaya çalışıyorum. Kolay değil elbette.
Şimdi Femtrak var. Onunla da yola çıkmak çok keyifli. Bir deneyin, göreceksiniz. 3. Sayımızda beklemediğimiz bir ilgiyle ve okur sayısıyla karşılaştık.
Ama biliyor musunuz, bu yetmez. Çok daha doyurucu, estetik ve kaliteli bir iş yapmak istiyoruz. Faşizan yaklaşımlara, ırkçılığa, her türlü ayrımcılığa, şiddete, şiddet diline karşı olan; sözünü bağırmadan, züccaciye dükkanına bir fil gibi dalmadan söyleyen ve bu çizgiyi benimseyen insanlarla çalışmak ne harika olurdu. Bunu tutturabilmek için yardımınıza, görüş, eleştiri ve önerilerinize ihtiyacımız var.
Mayıs sayısında yeni yazarlarımız var. Bakalım ne diyeceksiniz?
Sağlıkla, sevgiyle, sevdiklerinizle kalın…