Yersiz yurtsuzluğumuz analarımızın rahimlerinin erken menopozla alınması ile başladı. Köksüz kaldık da, birbirimize sarıldık sarmaşık gülleri gibi.
Balkanlar’da hala yaşatılan bir pagan geleneği vardır. Kış sonunda elele tutuşmuş kadınların ağaçların etrafında dönmesiyle ağaçlar bahara cesaretlendirilir. Dişil enerji, hayatın devamını sağlar ve hikayeler hep onları anlatabilecek olanların başına gelir. “Bunları ileride yazarsın” diye özenle seçtiği torununa mirasını aktaran bir anneanne gibi, anlatır iç ses. Karakterlerini gerçek hayattan alan ve onların hayatını yönlendirerek romanını şekillendiren bir yazar gibi, öykümüzün sürpriz finali de hep doğamızın elindedir.
Pandemi nedeniyle sürekli yıkadığı ellerini akşam kremleyip beyaz eldiven takarak yatan ev kadını bir pandomim sanatçısıdır, bütün kadınlar gibi. Sessizlik nedir biliriz ve kendi iç sesimizle dertleşmeyi, iç ritmimizle dans etmeyi. Bundandır karşımızdakinin söylemediklerini de duymamız. Kadın ağızlı türkülerin erkekler tarafından söylenmesinden bir hayli sıkıldık. Fonda kendi sesimizi duyduğumuz sevdiğimiz şarkıları hep bir ağızdan söylemek lazım avaz avaz. Bir el ver de, gülerek geçelim şu karanlıktan. Öyleyse kalem, klavye, kamera, mikrofon sende!