FEMTRAK – Dünya Dişidir, Dişi Dişlidir.

Feminist Mektuplar: Rezonanslı Cevap 

Feminist Mektuplar: Rezonanslı Cevap 

İstanbul, 01-02-2023


Sevgili Zehra,

Mektubunu aldım ve ilgiyle okudum çünkü ben bu rezonans sözcüğünün sadece müzikteki ve sesteki karşılığını biliyordum. Ancak bu kullanımını bilmediğim halde çoğu zaman anlattıklarını deneyimlediğimi ve içselleştirdiğimi fark ettim. Bu akışı özellikle hayvanlarla, çocuklarla ve gençlerle ve tabii ki kadınlarla o kadar yoğun yaşıyorum ki… En basiti sokakta gördüğüm bir kediye biraz ilgi göstersem, içten bir iki söz söylesem, o kedi peşimden çok uzun süre geliyor, kendini sevdiriyor.  Öyle bir akış ki göğsümde de fiziksel olarak hissediyorum ve bunu çok yoğun duyumsayınca kediye de geçiyor herhalde. Ya da gençlerle ve çocuklarla kendimi hiç kasmadan yetişkin olarak ya da konumumu düşünmeden, rollere girmeden iletişim kurarsam inanılmaz bir şekilde bu enerji akıyor ve yaptığımız iş, üretim her ne ise çok keyifli ve üretken olmaya başlıyor. Çocuklar ve gençlerle deneyimlerimi biraz biliyorsun ama bunu son olarak bizim tümü kadınlardan oluşan tiyatro dergisi ekibiyle de çok yoğun yaşamaya başladım. Bu nedenle de dergi çıkarmak çok kolay bir iş olmasa da hepimizin son derece keyif aldığı ve sürekli gelişen bir üretim platformuna dönüştü. TEB Oyun Dergisi bu bahaneyle kişisel ilişkiler kurduğumuz, birbirimizi her anlamda desteklediğimiz, dayanışma ruhunu her an hissettiğimiz bir dostluk ortamı da oluşturdu. Sen de ekibin içindesin ama Almanya’da olman, bu yoğun yaşantıya biraz daha uzaktan katılmanı gerektiriyor. Yine de ortak enerji hepimizi dergi etrafında birleştirdi ve birleştirmeye devam ediyor. 

Femtrak ekibinden de sadece üç kişiyi tanıyorum ama bir şekilde bu rezonans durumunu yazılarla ve whatsapp mesajları yoluyla bile hissediyorum. Çok sıcak bir akış var ve insanı sarmalıyor. Kimseyi tanımasam da bu bende aidiyet hissi oluşturuyor. Tabii bizim dergi ekibi gibi Femtrak’ın da tüm yazarları kadın. ‘’Kadınların bu konuda farklı bir enerjisi mi var acaba’’ diye sormadan edemiyorum. Femtrak için sadece kadınların değil, kuşakların da demek geliyor içimden, çünkü anladığım kadarıyla 68 ve 80 kuşağının tüm değerleri bu yazarlar tarafından içselleştirilmiş. Ayrıca dilleri de eril dil öncesi ‘’annenin dili’’ gibi yakın ve sıcak geliyor bana. Yani yüzlerini bile görmediğim kadınların dili ve üslûbu bu rezonansı yaratabiliyor. 

Geçen mektubumda dayı ve yaşlı akraba sorunlarından söz etmiştim. Dayı sorunu çözüldü ama terk eden kadının dönmesiyle tabii ki. Ama dayım da bu dönüşün bedelini sanırım maddi anlamda ödüyor. Sistem maalesef insani olabilecek bir ilişkiyi bile alış veriş haline getiriyor. Kadınlar da eril sistem içinde ne yazık ki kendilerini nesneleştirmek zorunda kalıyor. Tabii erkek hiçbir şey bilmediğinde ve tek başına ayakta kalamadığında kadın da ‘’ben hizmetçi miyim tabii ki karşılığını alırım’’mantığıyla bu korkunç sistemde duygularından arınmış olarak bir ilişkiyi yaşayabiliyor. Ama sonuçta yine çözüm olumlu ya da olumsuz kadında. Geçen mektubumda da söylediğim gibi Dünya’da sadece bir gün bile kadınlar yok olsa erkeklerin ne yaşayacağını çok merak ediyorum. Bu arada dayı sorunu çözülünce şimdilik ben de rahatladım. Ama bu süreçte dediğin gibi kendimle de yüzleştim. Neler yapabileceğimi, kimlerden destek alabileceğimi düşündüm. Ama zayıf taraflarımla barışarak yaşamam gerektiğini de biliyorum artık;  ‘’hayır’’demek zor, aşırı merhamet ve empati duygum var bunları kolay değiştiremeyeceğim belki, ama başka yollar bularak dediğin gibi kendimle de bir ilişki kurarak aşmaya çalışacağım. Bir de tabii şimdi bu kendimle rezonans meselesini düşüneceğim. İnsan kendisiyle bir uyum, bir iç huzur  yakalayamadığında başkalarını da sevmesi, destek olması zor çünkü vermek güzel ama sonuçta bir tükenmişlik duygusu yaratıyor. O çağlayan sonsuz değil, beslenmesi gerekiyor. Yani başkalarından da aldığımız bir şeyler, bazı destekler olmalı ya da kaynağı biraz ekonomik kullanmalı. Kendi için de saklamalı.

Bizim ortak sanatımız tiyatro ve ben biliyorsun çok oyun görmem gereken bir konumdayım. Geçen gece gördüğüm oyunda sahnedeki kadın oyuncu seyirciyle öyle bir rezonans yakaladı ki sana anlatamam. Bu oyunu görmeni çok isterim. Oyunun sonunda seyirci usulen ayağa kalkmak filan değil neredeyse yerinden fırladı ve tüm salon aynı dalgayla bütünleşti. Çoktandır yaşamadığım bir şeydi ve şimdi sahneden gelen rezonansın seyirciye geçişinin bu kavramla ne kadar güzel açıklanabileceğini bir kez daha anladım. Herkes Kocama Benziyor şiddetin farklı bir temsilini gösteren bir kadın oyunu. Oyunda kesinlikle bir mağduriyet durumu yok. Hicivle, komikle kadının sesini duyuyoruz. Şu an Genco Erkal’ın İmparator oyunu da toplumsal ve politik bağlamda göndermeleriyle bu rezonansı yakalıyor sanıyorum. Yani senin de ifade ettiğin gibi tiyatro bunu yapabildiği ölçüde etkisini çok güçlü olarak hissettiren bir sanat. İyi ki bu sanat bizi birleştirdi. 

Bana bu kavramı hediye ettiğin için çok teşekkür ederim. 

Sevgiyle kal 

Picture of Tijen Savaşkan

Tijen Savaşkan

Tüm Yazıları