TiyatroDEA’nın sahnelediği ve İstanbul 24. İKSV Tiyatro Festivali’nde yer alan Feramuz Pis! adlı oyun Süryani bir aileyi konu alıyor. Bu ilginç oyunun festival dışında da gösterimleri sürmekte. Yazar Sema Elcim Feramuz Pis!’i “ben değil biz olduğumuzu göstermek” için kaleme aldığını söylüyor. Bu anlamda aslında çok az tanıdığımız, oysa Anadolu’nun binlerce yıldır en eski toplumlarından biri olan Süryanilerden kısaca söz etmek gerekir belki.
Süryaniler Anadolu’nun kadim halklarından biri ve Pagan inanıştan sonra Hristiyanlığı ilk kabul edenler olarak kabul ediliyor. Hristiyanlığa bağlı kendi bağımsız inanışlarını sürdüren toplumun merkezi özellikle Güneydoğu Anadolu yani Mezopotamya bölgesi. Nüfusları oldukça azalan Süryanilerin gerek taş işçiliği, mimari ve gerekse kuyumculuk gibi el sanatlarında eşsiz ustaları hala üretimlerine devam ediyor. Ancak özellikle 1930’lardan sonra Süryani nüfusunun büyük bir kısmı batıya göç eder. Gurbette yaşamanın zorlukları içinde kendilerini var etmeye çalışırken sinema ve tiyatro gibi alanlarda da aktif olmuşlardır. Sinema emekçilerinin yanı sıra kurdukları tiyatro grupları içinde de başarılı isimler yetişmiştir. Örneğin İsveç’te kurulan Nison Tiyatro çalışmalarını halen sürdürmektedir. Yurt dışındaki bu üretkenliğe rağmen ne yazık ki Türkiye’de bir Süryani tiyatrosu modeli görememekteyiz. Sanıyorum azınlık olarak Türkiye’de “görülmeden var olmak” Süryanilerin de bedelini ödediği bir kendini savunma hali. Elcim’in de belirttiği gibi, biz olamadığımız sürece pek çok değeri kaybetmeye devam edeceğiz gibi görülüyor.
Sema Elcim bu noktadan hareketle bize bir ailenin düşler ve beklentiler içindeki trajik bir hikayesini anlatıyor. Feramuz, İstanbul Feriköy’de yaşayan ve zamanında Mardin’den göç etmiş bir ailenin otizmli çocuğu. Kendisine dedesinin ismi verilmiş ve ailesiyle birlikte ondan kalma eski bir evde yaşıyor. Ailenin en büyük kabusu eskimiş elektrik sisteminin yangın çıkarma olasılığı. Bu korku yetmezmiş gibi Feramuz’un sık sık ateşle oynaması aileyi onu kanepeye bağlama zorunluluğuna sürüklüyor.
Yazara göre ev kavramı aile birliği ve geçmişi temsil ediyor. Anne Zahide geçmişle olan bağını Feramuz üzerinden kuruyor; güçlü duran tavrı, annelik iç güdüsü ve sevgisiyle Feramuz’u en iyi anlayan karakteri yansıtıyor. Baba geleceğini şans oyunlarına bağlayan, hayalperest ve edilgen bir karakter. Büyük ağabey Can üniversite bitirmiş ama bir baltaya sap olamamış, Müslüman bir kızla yaşadığı aşk kızın ötekileştiren ailesi üzerinden toplumdaki azınlık tutumunu yansıtıyor.
Oyunun dekoru, sembolize edilmiş bir evin oturma odası. Büyük kanepe onlara geçmişten kalan ve hep bir arada oturdukları bir nesne olarak ortada duruyor. Bu kanepe, ailenin benliğini korumaya aldığı ve gelecek hayalleri kurduğu bir düzlem. Bir hayatta kalma mücadelesi olarak Feramuz Pis! arkamızı döndüğümüz ve belki farkında bile olmadığımız bir gerçekle yüz yüze bırakıyor.
Oyuncular: Çiçek DİLLİGİL, Çağdaş TEKİN, Aybanu AYKUT, Batur BELİRDİ, Melisa BERBEROĞLU, Burak UYANIK
Yazar: Sema ELCİM
Yönetmen: Oğuz Utku GÜNEŞ
Yardımcı Yönetmen & Işık Tasarım: Ayşe AYTER
Dekor Tasarım: Makbule MERCAN
Müzik Tasarım: Vehbi Can UYAROĞLU
Dövüş Koreografisi: Çağdaş TEKİN
Kostüm: Oğuz Utku GÜNEŞ
Reji Asistanları: İlayda ERDİNÇ, İrem ASLANHAN
Işık Operatörü: Uğur AKSU
Ses Operatörü: Cenk SÖKMEN
Fotoğraf Sanatçısı: Barbaros AYTUĞ
Afiş: Acar ALPAY