İznik her zaman büyük bir heyecanla ve ilk kez göreceğim duygusuyla gittiğim küçük bir yöre. Tarihi izleri ilk olarak göl kenarında kurulan Bthinya Krallığına gidiyor. Belleğimde geçmiş uygarlıkların izini sürdüğüm İznik’te yine göl kenarında konumlanmış Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı kültürlerinin ruhu hala kendini hissettiriyor. Dalgalandığında denize benzeyen görüntüsüyle gölü, zeytinlikleri ve İstanbul’a coğrafi yakınlığıyla burası her zaman cazip bir konum.
İznik’e ilk girişte sizi büyük taş surlar karşılıyor. İçeri adımınızı attığınız anda ise tarih sizi ele geçirmeye, geçmişe ait izler sizi sarıp sarmalamaya başlıyor. Önce küçük bir Osmanlı hamamı, hemen sırasında Küçük Aya Sofya Kilisesi, çini fırınları, Roma Tiyatrosu ve daha niceleri… Benim en sevdiğim yapılardan biri Roma amfi tiyatrosu kalıntıları. Orada zamanında neler izlendiğine dair hayal gücümü çalıştırmaya ve burayı gezmeye başlıyorum. Döneminde yaklaşık 20 bin kişinin yaşadığı kentteki 10-12 bin kişilik tiyatro Roma İmparatoru Traianus’un valisi Genç Plinius tarafından yaptırılmış. Düz bir alanda üç katlı olarak inşa edilen tiyatro bu özelliği ile Anadolu’daki yamaç tiyatrolarından ayrılır. Orta alan içinde aynı zamanda gladyatör dövüşlerinin de yapıldığını biliyoruz. Alana girerken solda mermere oyulmuş iki niş içinde iki Nimesis (intikam tanrıçası) heykelciğinin bulunduğunu altındaki yazıttan anlıyoruz. Gladyatörlerin alana çıkmadan bu tanrıçayı selamladıkları biliniyor. Çevreyi gezdikçe bir çok detaya gözünüz takılıyor. Yerde mermere kazınmış bir oyun şeması ve Hristiyanlığın simgesi (İktus) balık çizimi var. Yunanca balık anlamına gelen iktus ve simgesinin anlamı beş kelimenin akrostişinden oluşmuş: İsa, Mesih, Tanrı, Oğul, Kurtarıcı. Hristiyanlığın yasak olduğu zamanlarda gizlice yapıldığı tahmin ediliyor. Büyük kemer ve tonozların çevrelediği tiyatronun hemen yanında konumlanmış nekropolde bugün hala ilginç bir şekilde toprak katmanlarındaki insan iskeletleri görülebiliyor.


Eski Roma’da tiyatro, kent düzeninde yönetimde hak sahibi olan kişilerin halkla iletişim ve uzlaşma alanıdır. Bu yerler dönemin açık medya alanı gibi düşünülebilir. Aynı zamanda, eğitim sisteminin olmadığı bu dönem için eğitici bir görevi de vardır. Tiyatrolarda tragedya, komedya ve satirik tarz oyunlar oynanırdı. Tiyatro kazıları sırasında terakotadan yapılmış tiyatro biletine rastlanmıştır. Roma tiyatrosu dinden etkilenmemiş, estetik yönden çekici oyunlara ve gösterilere yer vermiştir. Zaman içinde devlet politika anlayışları değişince bu durum tiyatroya da yansımış, edebi oyunlar yerini şiddetli ve kanlı gösterilere bırakmıştır. Hristiyanlığın erken dönemlerinde halk bu vahşi gösterilerden uzak durarak bu alanları terk etmiştir.
Sahne bölümünün katlı bir yapı olduğunu biliyoruz. Binanın ön yüzü ve kapılar İyonik tarzda süslenmiş. Kapıların arkasında kuliste üç oda olduğunu görüyoruz. Hayal gücümüzü çalıştırdıkça buradaki telaşı hissetmemek mümkün değil; oyuncu odaları ve dekor parçaları bu alanda saklanıyor. Sahnedeki kapılar oyunun girişlerini temsil ediyor. Tragedyalarda ortadaki süslü kapı kralın ya da yüksek soyluların girişidir. Sağ kapı limandan gelenlere, sol kapı Agora’dan ya da Forum’dan gelenlere aittir. Kapıların önündeki üçgen periaktoya oyunun konusuna göre resimli panolar yerleştirilirdi. Yemek, uyumak gibi kapalı alanlarda geçmesi gereken sahneler bu kapılar önünde oynanırdı. Sahnenin önü ise bir cadde olarak kabul edilirdi. Roma mühendislik dehasının örnekleri de kullanılıyordu. Örneğin elle çalıştırılan asansörler, sahne üzerinde uçurulabilen oyuncular vardı.


İznik Tiyatrosu alanı ilk kez 1743 de belirlenmiş. Bursa Müzesi uzmanı Bedri Yalman tarafından krokisi çizilmiş ve 1986 yılında kazılara başlanmış, 2006 yılına kadar devam etmiş. 2011-2015 yılları arasında İznik Müzesi başkanlığında devam eden kazılar, 2016 yılından itibaren halen İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi’nin sorumluluğu altında Doç. Dr. Aygün Ekin Meriç başkanlığında bir kazı ekibiyle yürütülmeye devam etmektedir. Yazımı hazırlarken Aygün hocanın izniyle ve Dr. Öğr. Gör. Yusuf Kahveci’nin yardımlarıyla alanı gezme fırsatı bulduğum için kendilerine teşekkür ederim. Dilerim bir gün çağdaş tiyatro oyunlarını da bu alanda izleme fırsatı buluruz.