FEMTRAK – Dünya Dişidir, Dişi Dişlidir.

Her sonbaharda Rozan’ı hatırlarım

Her sonbaharda Rozan’ı hatırlarım

Son haftalarda biz kadınları en yakından ilgilendiren konuların başında şüphesiz İran’da kadınların başlattığı direniş geliyor. Başını kurallara göre örtmediği gerekçesiyle İran Ahlak Polisi tarafından gözaltına alınan Mahsa Jina Amini’nin öldürülmesi üzerine kadınların başlattığı direniş ve protestolar, dalga dalga yayılarak bütün ülkeyi sardı. 

Molla rejiminin baskısı ise giderek artıyor. 200’den fazla insanın öldürüldüğü, binlerce insanın tutuklandığı, ülke genelinde haberleşmenin engellendiği internetin kesildiği, gazeteci ve basın mensuplarının tutuklandığı, direnişçilerin cinsel şiddet de dahil her türlü işkenceye maruz kaldıkları gelen haberler arasında. 

İranda direnişçi kadınların başlarını açarak saçlarını kesmeye başlamaları başka ülkelere ve Türkiyeli kadınlara da örnek oldu. Medyada, ünlüler de dahil çok sayıda kadının saçlarını keserek İranlı kadınlara destek verdiğini görüyoruz. 

İran’da tüm yasaklara rağmen elimize ulaşan canlı yayınlarda, üniversitelerde, orta dereceli okullarda, fabrikalarda ve toplumun her alanında Molla rejimine karşı inanılmaz bir direniş sürdürüldüğünü izliyoruz. 

Üniversitede öğrenciyken, bizimle birlikte Akademi’de ve Teknik’te okuyan çok sayıda yabancı öğrenci de vardı. Filistin, Kıbrıs, İran ve Suriye’den gelen bu gençlerle arkadaştık elbette. Çoğu iyi derecede Türkçe konuşurdu. İran’dan gelen küçük bir grupla da devrimci hareket içinde epey yakınlaşmıştık. Bunlar genellikle Şah rejiminin kurbanı olan Halkın Fedaileri ve Tudeh’li ailelerin çocuklarıydı. Özellikle Halkın Fedaileri Şah’a karşı yılmaz bir mücadele vermiş binlercesi hapislerde veya yargısız biçimde öldürülmüşlerdi. Bu insanlar, Humeyni’nin başı çektiği “devrim” hareketini desteklediler. Ve Humeyni’nin gerçek yüzü ortaya çıktıktan sonra da mücadeleye devam ettiler. Süreç içinde çoğu öldürülen, hareketleri bastırılan bu devrimcilerin bir kısmı da yurt dışına kaçmak zorunda kaldı.

Şah rejiminin devrilmesi o yıllarda elbette büyük bir coşkuyla karşılanmıştı. Kısa bir süre sonra Şah’tan kaçmış aileler İran’a dönmeye başladı. Bizim arkadaşlarımız da çok mutluydular. O yıllarda, benim üniversiteyle ilişkim hemen hemen kesilmiş gibiydi. Sendikalarda ve kadın hareketinde çalışıyor, okula yeterince zaman ayıramıyordum. Rozan ile (adını tam anımsayamadım belki de Rozhan’dı) zaman zaman Moda’da ve bazen de vapurda karşılaşıyorduk. Nişanlanmıştı. Son karşılaşmamız vapurda oldu. 

Ilık bir ekim günüydü. Vapurun yan tarafında oturmuş, batan akşam güneşinin denize yansıyan kızıllığını izliyordum ki, yanıma bir kadın oturdu. Aynı anda birbirimize baktık ve kucaklaştık. Rozan’dı bu. Çok mutlu görünüyordu. Kazanmışlardı. Üç yaşında ailesi ile kaçtığı ve hiç hatırlamadığı ülkesini, doğduğu kenti görecekti. Eksik kalan eğitimine İran’da devam etmek ve ülkesi için güzel şeyler yapmak istiyordu. Yakın bir tarihte ailesi ve nişanlısı ile birlikte İran’a gideceklerini söyledi. Ben de mutlu oldum çok. Komşumuz İran’daki bu kazanım bizim ülkemizi de pozitif yönde etkileyebilirdi. Sımsıcak kucaklaştık ve ayrıldık.

Sonraki yıllarda Humeyni’nin ve Molla düzeninin siyasal islamı İran’da zorla nasıl yerleştirdiğini ve muhalefeti nasıl yok ettiğini basından üzüntüyle izledik. Rozan’ı unuttuğum bir sırada, -o sıralarda bizde de 12 Eylül askeri darbesi olmuştu ve derdimiz başımızdan aşkınken-, ben bitirme sınavım için Akademi’ye gittim. Elimizin ayağımızın bağlandığı ve hiçbir şey yapamadığımız bu dönemde hiç değilse diplomamı alayım demiştim. Ertan, sendikacı olduğu ve arandığı için yurtdışına kaçmak zorunda kalmıştı. Okulda İranlı çocuklardan biri ile karşılaştım. Aldığım haberi hiç unutamadım.

Rozan, ailesi ile İran’a gitmişti gerçekten. Ama Tudehli olan babası ve nişanlısı ile birlikte tutuklanmış ve bakire olduğu için önce kızlığını bozmuş sonra öldürmüşlerdi. Şok yaşadım. İran’da olup biteni duyuyorduk ama ayrıntıları bilemiyorduk elbette. Bu nedenle, önüme defalarca fırsat çıktığı halde İran’a turist olarak gidemedim. Rozan’a ihanet olacağını düşündüm hep.

Geçtiğimiz günlerde İran’da kadınların başlattığı direniş, sık sık Rozan’ı anımsattı bana. Acaba, Mahsa Jina Amini’yi de öldürürken ırzına geçtiler mi diye düşündüm hep. Bu iğrenç mollalardan herşey beklenir çünkü.

Bu sapık kafalı siyasal islamdan kurtulmak ve özgürlük için mücadele eden, “jin jiyad, azadi” belgisiyle hayatlarını hiçe sayarak ayaklanan, bu uğurda can veren, acı çeken kadınların önünde saygıyla eğiliyorum.