FEMTRAK – Dünya Dişidir, Dişi Dişlidir.

James joyce’un Ulysses dünyasında kaybolmadan yol almak ( 1. Bölüm)

James joyce’un Ulysses dünyasında kaybolmadan yol almak ( 1. Bölüm)

James Joyce’un Ulysses dünyasında kaybolmadan yol almak

Cemile Çakır 

 

Her ne zaman 20. yy romanları için değerlendirmelere bakacak olsak, modern roman sıralamasında James Joyce’sun Ulysses’i hep ilk sıralarda, hatta bir numara olarak gösterildiğine rastlarız ama en zor anlaşılan romanlar arasında ilk sıralardadır da. Ben de 1996 yılında Nevzat Erkmen’in çevirisi  ile yayımlandığında almış, o dönemde okumuş, Erkmen’le röportaj da yapmıştım. O zaman sadece okumuş ve doğru söylemek gerekirse hiçbir şey anlamamıştım. 

 2024’ün Temmuz ayında yeniden okumayı kafama koydum, ama bir farkla, bu kez ders çalışır gibi okuyacaktım. Üstelik 1996 yılında elimde olmayan olanaklar da vardı; Google, kitabın İngilizce aslı ve İngilizceyi biliyor olmam, Nevzat Erkmen’in Ulysses sözlüğü ve Fuat Sevimay’ın çevirisi.

Her şeyden önce şunu söylemeliyim ki, Nevzat Erkmen’in çevirisi çok ama çok kötü. Ulysses’i İslam kültürü mantığıyla çevirmiş, ayrıca kullandığı bol bol Arapça sözcüklerle,  zaten anlaşılması zor kitabı daha da okunmaz hale getirmiş. “Boys”u “dadaş”, “citizen”i “abem” diye çevirmenin mantığını hiç anlamış değilim, buna benzer daha çok çeviri allengirliliği… Ulysses’i Fuat Sevimay çevirisinden okumak çok daha kolay. Dili yalın, olabildiğince anlaşılır. Bu nedenle Sevimay’ı kutlamadan edemeyeceğim. 

YouTube’da Chris Reich ile Adam Savage’in bölüm bölüm Ulysses’i değerlendirdikleri videoları izledim, son olarak da Fuat Sevimay’ın Ulysses’i, daha doğrusu Joyce’un bütün eserlerini açıklamak amacıyla yazdığı Benden’iz James Joyce romanını da okudum, Sanatçının Genç Adam Olarak Portresi, Sürgünler ve Dublinliler’i de. Finnegan’s Wake şimdilik sırada. 

Ulysses’te karşımıza çıkan, öncelikle Homeros’un Odysseia destanının yanı sıra Dante’nin İlahi Komedya’sı, Shakespeare ve onun Hamlet’i, İrlanda bağımsızlık mücadelesi ile çok sayıda yazara göndermeler vardır. Bu göndermeleri anlamada en büyük yardımcım ise bu kez hakkını vermem gerekir ki Nevzat Erkmen’in Ulysses Sözlüğü oldu. Bu nedenle kitabı önce Nevzat Erkmen çevirisini, Fuat Sevimay çevirisi ve yer yer elimde bulunan Vintage Book, 1961 baskısı İngilizcesi ile karşılaştırarak çalıştım. İkinci kez ise yalnızca Fuat Sevimay çevirisiyle, bu kez her bölümde not tutarak. 

 Joyce “Ulysses”i ilk kez, “Dubliners”a eklenecek bir öykü olarak düşünmüştü, roman olarak yazımına 1914’te başlamış ve 1920’de ilk baskısı yapılmış olmasına karşın, bitiş tarihini 1921 olarak vermiştir. Ulysses Ezra Pound’un teşfikiyle The Little Reviev’de tefrika halinde yayımlandığı sırada İngiltere ve Amerika’da müstehcen olduğu gerekçesiyle yasaklanmıştır. İlk baskısı ise Fransa’da Sylvia Beach’in Shakespeare and Company adlı yayınevince 1920’de Fransa’da gerçekleşmiştir. 

1910’lu yıllar, Peter Weiss’in Direnmenin Estetiğinde dediği gibi devrim yıllarıdır, Doğu’da Rusya’da sosyalist devrim, Batı’da Paris’te sanatta devrim… Klasik sanata başkaldırı şiirde, romanda, resimde ve her alanda kendini göstermektedir. Freud’dan sonra artık klasik romanın yerini biliçaltının çok önemli rol oynadığı modern romanın alması kaçınılmaz olur. İnsan gerçekliği yalnızca yaşadıklarından, maceralarından oluşmamaktadır, onun arkasında gürül gürül akan bir biliçaltı ırmağı vardır. Joyce da Ulysses’ta bilinçaltının derin ırmağını ve bilinç akışı tekniğini kullanarak ile romanı bambaşka bir boyuta taşımıştır.  

Ulysses Odysseus’un Latince adıdır.  Joyce kitabını Homeros’un Odysseia destanındaki kahraman Odysseus’un macerelarına paralel yazmıştır. Her bölüm Odysseia’dan bir bölüme denk düşmektedir. İngilizce aslında bu bölümlerin adlandırmaları yoktur. Joyce bu bölüm adlarını ise başka bir yazısında dile getirmiştir. Joyce’un roman kahramanları öyle savaşa girip mitolojik tanrılarla savaşan birileri değildir, tam tersine sıradan İrlandalı insanlardır. Romanda Odysseus olarak tanımlanan 38 yaşındaki Leopold Bloom, yani Poldy, Macar asıllı bir Yahudi aileden gelmektedir. Babası daha sonra katolik olmuş, eşinin ölümünden sonra yanızlığa dayanamayıp intihar etmiştir. Bir reklam ajansında çalışan Bloom hayatın her türlü deneyiminden geçmiş, her ne kadar katolik olsa da kültürel olarak Yahudi, bilime meraklı, pratik zekalı, barışçıl, hayvansever ve iyi yüreklidir ama gördüğü her kadından gözünü alamayan, karısı dışında diğer kadınlarla yalnızca hayalinde ilişkiye geçen biridir de. Kitabın başında Kalypso, sonunda da Penelope olarak yer alan kitabın kadın kahramanı 32 yaşındaki eşi Marion, yani Molly şarkıcıdır. On beş yaşındaki kızları Milly fotoğrafçılık öğrenmek üzere evden ayrılmıştır. Oğulları Ruby ise 11 yıl önce, on bir günlükken ölmüş, o günden sonra da Bloom ile karısı arasında cinsel ilişki olmamıştır. Molly, Bloom’u Blazes Boylan ile aldatmaktadır. 

Romanda James Joyce’un 22 yaşındaki hali olan Stephen Dedalus ise Odysseus’un oğlu Telemakhos olarak verilmiştir. Annesi ölmek üzereyken Stephen’i eğitim için gittiği Paris’ten geri çağırırlar, annesi ondan kendisi için dua etmesini ister ama Stephen artık tanrıya inanmadığından bu isteği reddeder. Bu nedenle dayısının karısı ve arkadaşı Buck Mulligan onu annesini öldürmekle suçlarlar. 

Romanın yani Bloom ve Stephen’in bir günlük yolculuğunun geçtiği 16 Haziran, Dublin’de Bloom’s Day (Bloom Günü) olaral  kutlanır. Kitap bir gün boyunca Stephen ve Leopold Bloom’un Dublin’de dolaşmaları ve gece yarısı Bloom’un evine gelmeleri ve Molly’nin monoloğunun yer aldığı, üç kısım ile toplam 18 bölümden oluşmaktadır. Argo gemisinin yolculuğunda yer alan Gezen Kayalar bölümü hariç her bölüm Ulysses’in yolculuğundaki bir bölüme denk düşmektedir ama sıralamalar değişiktir. Ayrıca Joyce her bölümü farklı yazım tarzıyla ele almıştır. 

Kitabın kahramanlarından çoğu daha önce yazılmış olan Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi ve Dublinlier’de de vardır. Özellikle Stephen Dedalus, Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi’nde ana karakterdir, yani James Joyce’sun çocukluk ve ilk gençlik dönemi. İlk iki kitabında daha sade anlatım sözkonusuyken, bilinçakımı tekniğiyle yazılan Ulysses’da Joyce İngilizce ile oynamıştır, kelimeleri birleştirererk yeni kelimeler üretmiştir, kimi bölümlerde hayaller ile gerçekler içiçedir.. Anlatımda da verili kuralları yıkmıştır; onun ele alamayacağı hiçbir şey yoktur; tuvalette hacetini giderirken, mastürbasyon yaparken ya da genelev bölümünün anlatıldığı Kirke bölümünde genelev sahibi Bella’nın Bloom’u ezme sahneleri… 

Kitapta anahtar sözcük methempsychosistir, yani reenkarnasyon, ruh göçü. Kitabın ana kahramanları olan Stephen, Bloom vee Molly bir günlük yolculuğun sonucunda önemli değişimler geçirirler, Bloom, bir arkadaşının cenazesine katılmak için evden çıkar, bütün maceralardan sonra karısına döner. Molly önce Kalypso iken sonra Penelope olur, hayatına şu ya da bu şekilde giren erkeklerden sonra Bloom’a evet der. Stephen ise kendisine teklif edilen bütün olanakları geri çevirerek yazar olmak için gecenin karanlığında kaybolur. 

Bir diğer önemli unsur da anahtardır. Stephen arkadaşıyla kaldığı kuleden anahtarını almadan çıkar. Yas elbisesi giyip pantolonunu değiştirdiğinde Bloom’un anahtarı öbür pantolonunun cebinde kalmıştır. Ayrıca bir anahtar reklamı almaya çalışmaktadır, bu reklama uygun resim bulabilmek için kütüphaneye gider. Evdeki çekmecesinin anahtarı vardır ama karısı Molly bu anahtarı bulup çekmecede yer alan her şeyi görmüştür. 

Üçüncü önemli unsur patatestir. İrlanda’da 1850’li yıllarda büyük bir açlık yaşanmıştır. İngiltere, İrlanda’nın bütün mallarına çökmüştür, yoksul halka da yalnızca patates kalmıştır. Patateste ortaya çıkan bir hastalık yüzünden halk açlıkla yüz yüze gelmiş, bir milyonun üzerinde insan açlıktan ölmüş, bir o kadarı da ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştır. Kirke bölümünde, Bloom’un Kirke’nin büyüsünden kurtulmak için annesinin ona verdiği sihirli bitkisi patatesi, genelevin kapısında Zoe elinden alınca o da genelev sahibi Bella’nın kölesi olur. Bu, bir anlamda İngiltere kraliçesi Victoria ve onun kölesi olan İrlanda’dır. 

Joyce bu kitabında roman kalıplarını kırmış, yepyeni bir bakış açısı getirmiştir. 

James (Augustine Aloysius) Joyce 1882’de İrlanda’nın başkenti Dublin’de doğdu. 1904’te İrlanda’dan ömrünü birlikte geçireceği Nora birlikte ayrılan Joyce Trieste, Paris ve Zürih’te geçirdi yaşadı. Giorgio ve Lucia adlı iki çocukları oldu. 

On kardeşin en büyüğü olan Joyce, altı yaşındayken gönderildiği yatılı bir Cizvit okulunda 1891’e kadar okudu; birkaç ay bir Hıristiyan Kardeşler okuluna gitmesinin dışında, iki yıl boyunca annesinin yardımıyla kendini eğitti. 1893’te Dublin’deki Cizvit okuluna ücretsiz olarak kabul edildi. Daha sonra yine Dublin’deki University College’a girdi. Cizvit rahiplerinin ders verdiği bu okulda dil öğrenimi gördü. Kitap okumaya ve okul dışı etkinliklere büyük zaman ayırdı, hayran olduğu Henrik İbsen’in oyunlarını aslından okuyabilmek için Dan-Norveç dilini öğrendi. 18 yaşındayken, İbsen’in “Biz Ölüler Uyanınca” adlı oyunu üzerine yazdığı denemenin Londra’da çıkan bir dergide yayımlanmasının getirdiği erken başarı, ona yazar olma yolunu açtı. İlk romanı Stephen Hero adlı kitabını sonradan “A Portrait of the Artist as a Young Man/Sanatçının Genç Adam Olarak Portresi” adıyla yeniden yazdı. 1914’te “Dubliners/Dublinliler” adlı öykü kitabı, tek oyunu olan “Exiles/Sürgünler” 1918’de, 1920’de yayımlanan Ulysses’in ardından son romanı olan, herhalde okunması en zor romanların başında gelen Finnegans Wake’e başladı. Bu roman 1939’da yayımlandı. 

Joyce 1941’de Zürih’te öldü.

 Şimdi Ulysses’in bölümlerini  tek tek ele alalım.

 

  1. Kısım Telemakhia
  2. Bölüm: Telemakhos: Telemakhos Odysseus’un oğludur. Babası Troya savaşı için evden ayrıldığında daha bebektir ve şimdi 20 yaşındadır. Odysseus’un karısı Penelope’un etrafını kocasının öldüğünü söyleyerek İthaka krallığını ele geçirmek için onunla evlenmek isteyen taliplileri sarmıştır. O da elindeki örgüyü bitirince evleneceğini söyler ama gündüz ördüğünü gece sökmektedir. Oğlu Telemakhos’u da onlardan korumak için evden gönderir. 

Ulysses’te ise Telemakhos olarak verilen Stephen Dedalus, Dublin’in 10 km. güneyinde, Sandycove’da bulunan Martello adlı kulede arkadaşı tıp fakültesi öğrencisi Buck Mulligan’la kalmaktadır. Kulede ayrıca İngiltere’den gelmiş, İrlanda kültürünü araştıran Haines vardır. Buck Mulligan herkesle, her şeyle, en çok da Stephen’le alay eder. Stephen’in ölüm döşeğindeki annesinin isteğini geri çevirmesi nedeniyle ona annesinin katili olduğunu söyler. Stephen, Haines’ten rahatsızdır, o panter avından söz etmektedir ve tüfeği vardır. Mulligan’a da kırgındır, annesinin ölümünü “böğürerek öldü” diye anlattığını duymuştur. “İki efendinin hizmetçisiyim” der Stephen, “biri İngiltere kraliçesi, öbürü Vatikan.” Onun söylemediği üçüncüsü ise ona ayak işlerini yaptıran Buck Mulligan’dır. O sabah anahtarı almadan kuleden ayrılır. 

 

  1. Bölüm: Nestor

Odysseia kitabında Telemakhos, babasını bulmak için akıl danışmaya “Usta Zafer Arabası Sürücüsü” Nestor’a gider. Nestor’un bir sürü çocuğu vardır. Nestor ona nasihatler verir. 

Ulysses’te ise Stephen’in ders verdiği okula gider. Toplama yapamayan bir çocuk ondan yardım ister. O çocukta kendi çocukluğunu görür. Okul Müdürü Mr. Deasy ders ücretini öderken ona tutumlu olması konusunda nasihat verir ve sığırlarda ortaya çıkan şap hastalığı konusunda yazdığı yazıyı gazetede yayımlanmak üzere vermesini ister. Mr. Deasy gerici, İngiliz yanlısı biridir, ona göre “tarih Tanrının tecelli etmesidir.” Stephen ise tarihi “uyanmaya çalıştığı karabasan” olarak niteler. Ona göre Tanrı sokaktaki kargaşadır. Deasy Yahudi düşmanıdır, her kötülükten onları sorumlu tutmaktadır. 

 

  1. Bölüm: Proteus

Odysseia kitabında Telemakhos Melenaos’un sarayına gider. Melenaos ona Troya’dan dönüşünü anlatır. Rüzgâr onu Nil deltasına sürüklemiştir. Poseidon’dan sonra ikinci “denizlerin hakimi” Proteus’un kızı ona acır nasıl kurtulacağını gösterir. Onun yol göstermesi sayesinde Melenaos kurtulur.

Ulysses’te ise Stephen önce dayısını ziyarete gider. Yengesi onu annesinin ölümünden sorumlu tuttuğu için onunla görüşmez. Dayısı ona daha anlayışlı davranır. Stephen sonra deniz kıyısına iner. Denizin kıyıya attığı köpek leşi, batık bir kayık, köpeği ile sahilde gezmeye çıkan bir çift… Stephen için bu içsel bir yolculuktur. Paris günleri, boğulan bir adam, kilise törenleri… Stephen papaz olmak için eğitilmiş ama o bundan vazgeçmiştir. Kuleye dönmeyeceğini söyler kendine. 

Not: Cemile Çakır’ın bu çalışması üç bölüm halinde yayınlanacak. Dikkatinize

Picture of Cemile Çakır

Cemile Çakır

Tüm Yazıları