FEMTRAK – Dünya Dişidir, Dişi Dişlidir.

Lorca ve Beyaz

Lorca ve Beyaz

Berin Uyar

Bu sabah uyandığımda bu şarkıyı mırıldanır buldum kendimi. Size de olur mu bilmem, “neydi bu, neydi bu” diye dolanırsınız deli danalar gibi bir süre, sonra birden dizeler dökülür gider dudaklarınızın arasından ve derin bir “ohhh!” çekersiniz. Bana da öyle oldu.

„Ay kocaman at kara
Torbamda zeytin kara
Bilirim de yolları
Varamam Kordoba’ya“…

Federico Garcia Lorca.  İspanya’nın en büyük şairlerinden, aynı zamanda ressam, piyanist ve besteci.  Lorca deyince gözümde beyaz canlandı. Okuduğum bazı kaynaklarda Lorca’nın beyazı çok sevdiği, evinde ve giyiminde bu renge ağırlık verdiği, beyazı ölüm ile özdeşleştirdiği vurgulanıyor.  Bu nedenle beyazdan başka renk yok benim için; Lorca ve beyaz. Oysa kan da gelmeliydi aklıma. Lorca’nın, faşist Franko çeteleri tarafından günlerce hücrede tutulduktan sonra, süreklenerek bir arabaya bindirilip, ıssız bir köy yolunda, susması için önce dipçiklerle dövüldüğünü sonra da kurşuna dizildiğini bildiğime göre…

Katledilmesinden bir süre sonra ortaya çıkan resmi belgelerde Lorca’nın, Franko rejimine karşı duruşu ve eşcinselliği nedeniyle suçlandığı ortaya çıktı.

Yıl 1936. Aradan geçen bunca zamandan sonra düşünüyorum da, acaba sadece özgür ve sömürüsüz bir dünya istediği için onu hunharca katleden askerler, eve döndüklerinde çocuklarının saçlarını elleri titremeden okşayabilmişler midir? Ağızdan ağıza dolaşan şiirlerini her duyduklarında Lorca’nın kara gözleri dikilmiş midir karşılarına? Beyaz gördüklerinde, Lorca’nın elbisesine yavaş yavaş yayılan kan mı gelmiştir akıllarına? O faşistler çoktan unutulup gittiler işte. Ama Lorca öyle mi? Bakın, bu sabah beni derin uykumdan uyandıran o oldu.

Lorca, İspanyol edebiyatının en çok okunan ve sevilen şairlerinden. Çocukluğu, Granada’da Çingeneler arasında Balatlar ve çingene şarkıları dinleyerek ve şiir yazarak geçer. Geleneksel İspanyol şiirini, çağdaş motiflerle zenginleştirir. Kullandığı çarpıcı imgelerle, lirik şiirin en etkili örneklerini verir. Çingene romansları, kasideler, soneler, oyunlar yazan ve sıkı bir rejim muhalifi olan Lorca, Franko’nun İspanya’nın dengesini bozduğunu savunur; yazdığı oyunlarda Klise ve faşizme karşı yoğun bir eleştiri yöneltir.

Ben üniversitede öğrenciyken Lorca’yı çok okurduk. Tam anımsamıyorum ama galiba bitirme tezime yakın bir zamanda dekorunu yaptığım (maket tasarım) “Bernarda Abba’nın Evi” isimli oyununu okurken çok etkilenmiştim. Koyu Katolik bir ülkede Kliseyi, milliyetçiliği, despotizmi ve töreleri kıyasıya eleştiriyordu. Bu oyunla, 30’lu yılların İspanyasını bir aileyi ele alarak, ev çerçevesinde daraltarak yansıtmış ve 3 yıl sonra bir milyona yakın insanın ölümüyle sonuçlanacak içsavaşa doğru giden yolu görmüş ve üstelik bunu yüksek bir estetikle ortaya koymuştu. Ben o zaman dekorda beyaz rengi kullanmış ama Bernarda ve o gün için kendimce “otorite”nin ve faşizmin temsilcileri olarak gördüğüm diğer tiplere simsiyah giysiler tasarlamıştım. Başkaldırıyı temsil eden kız ise (adını anımsamadım şimdi, Bernarda’nın kızıydı) beyaz bir elbise giyiyordu ve sonunda, intihar ettiği sahnede bu elbisenin beyazı kana bulanıyordu. Lorca ve beyaz o yıllarda zihnime böyle kazınmıştı.

Lorca, çağın büyük sanatçılarının da arkadaşıydı. Çağın dehalarından Salvador Dali, gerçeküstü sinemanın en büyük temsilcilerinden Bunuel ve tabii Picasso.

Nereden geldi aklıma bunlar şimdi? Aslında yetiştirmem gereken bir sürü işim var. Lorca’nın ölüm yıldönümü değil, doğumu da değil. Ama onunla uyandım bu sabah. Canım güzel şiirler okumak, rengarenk resimlere bakmak, insanın yüreğine işleyen melodiler dinlemek istiyor. Bari, sabahtan beri dilime pelesenk olmuş bu şarkıyı, Lorca’nın bir şiirinden yaptığı şarkısıyla Livaneli’yi dinleyeyim. Vaktiniz varsa siz de dinleyin derim. Bu şarkıyı çok severim, şiiri de.

Ay kocaman at kara
Torbamda zeytin kara
Bilirim de yolları
Varamam Kordoba’ya

Ova geçtim yel geçtim
Ay kırmızı at kara
Ölüm gözler yolumu
Kordoba surlarında

Yola baktım yol uzun
Canım atım yaman atım
Etme eyleme ölüm
Varmadan Kordoba’ya

Federico García Lorca (5 Haziran 1898 – 19 Ağustos 1936)