Olağan üstü zamanlar yaşıyoruz
Kış mevsiminde kar ve dondurucu soğuk normaldir
ama söyle Tanrım 7.7 ve 7,6 şiddetinde devasa iki deprem normal midir sence?
Sonda söyleyeceğimi başta, başta söyleyeceğimi de sonda mı söylesem bilemedim.
Birbirini tetikleyen düşüncelerim iç içe geçmiş, mağaralar, dağlar, denizler, ovalar, ormanlar misali.
Karın birdenbire uyandırdığı bir sıçan gibi bütün gri hücrelerim durmadan çalışıyor. Ne yapsam durduramıyorum.
Gerçekten bölündüm, paramparça oldum. Bütün hislerim ayağa kalktı, dersin Fırat’a kapıldım, sürükleniyorum.
Çocuğumu sevmek, karımla hayata dair iki güzel söz etmek sıcak evimde baş başa yemek yemek nasıl da ağır geliyor Tanrım!
Sanki büyük bir suç işliyorum
Mahcup oluyorum unutulmuş insanlığa
Mezopotamya’da, Türkiye’nin koca on şehrinde taş taş üstünde bırakmayan bir deprem oldu
Biliyor musun Tanrım, on binlerce ölü ve yaralı var
Annesiz babasız kimsesiz kalan hatta ismi bile olmayan bebekler ve bu insanlar, hayvanlar ne olacak bilemiyorum
Benim canımı bu kadar yakan, devletin işi ağırdan alması ve gösterdiği duyarsızlıktır.
İnsanların çığlıkları nedense devletin kulağına hiç ulaşmadı.
Dünyanın öbür ucundan yardıma gelen insanlar daha duyarlı daha dost daha sevgi doluydular.
Meksikalı bir köpeğe duyduğum minneti devlete duyamadım. Bu beni çok üzdü Tanrım.
Sahip olmanın, özgürlüğü engelleyebileceğini biliyordum da sahipsizliğin bu kadar ağır olduğunu hiç düşünmemiştim.
Biraz ağlasam rahatlayacağım ama çöl oldum. Ağlayamıyorum.
Oturup benimle ağlar mısın?
Bu çölün ortasında çocukların çığlıklarını duyuyor musun Tanrım.
Kurumuş ağacın suat