FEMTRAK – Dünya Dişidir, Dişi Dişlidir.

Merhaba

Merhaba

Bu mektubu okuyorsan demek ki hala bir yerlerde umut ışığı görüyorsun demektir. İlginç, bunu senden beklemezdim. Ee madem hala hayattasın, hayat nasıl gidiyor, umduğun gibi mi yoksa bıraktığım gibi mi? Aynaya baktığında beni de görüyor musun orada yoksa bakamıyor musun? Ağlamak istediğinde, başını yaslayacak bir omuz buldun mu yoksa başını dizlerinin arasına mı gömüyorsun? Tıpkı bir zamanlar beni gömdüğün gibi, sessiz sedasız, işinde uzman bir katil gibi. 

Buraları merak edersen, bir değişiklik yok. Güneş tepemde ama ben donuyorum sanki kış ortası. Her günün yemek menüsü keşkelerle dolu. Dünün bugünden tek farkı ismi. Sevinçle beklediğim hafta sonum yok, pazartesilere de düşman değilim. Tutunacağım bir hayalim yok, elimden tutup ‘hadi’ diyen de yok. Yanlış anlama sakın ama birinden bir beklentim de yok. Yine de çok isterdim kardeşlerimle bir şeyler yapabilmeyi. 

İnsan, filmlerde görüp özeniyor, imreniyor. Çocuklar top oynuyorlar, saklambaç oynuyorlar bir sürü oyun oynuyorlar ve mutlu da görünüyorlar. Kız erkek karışık hepsi bir aradalar. Benim yakınımda oturan kız arkadaşım yok. Erkek arkadaşlarım var ve onlarla da konuşmam yasak. Acaba kötü bir şey mi yaptım bilmiyorum ama her şey yasak bana. Bisiklet süremem, mahallede gezemem bakkala bile gidemem. Kızlar böyle yapmazmış. ‘Kızlar ne yapar?’ diye soruyorum. ‘Soru sormaz mesela’ dedikleri için aklımdaki her şey cevapsız kalıyor. 

Televizyon izlemeyi çok seviyorum bu sıralar, orada gördüklerimle bir şeyleri öğrenmeye, kafamda çözümlemeye çalışıyorum. Ha bu arada her şeyi de izleyemiyorum. Müzik dinlemek hoşuma gidiyor. Sınıfta herkesin idol sanatçısı var ama ben kimi beğendiğimi bile bilmiyorum. Televizyonda müzik dinlersem beni kötü etkilermiş orada yanlış şeyler varmış, bende abim evde yokken onun müzik çalarını alıp dinliyorum, kimsenin olmadığı bir yerde. 

Bir de geçen gün okulda çok korktum, yanımda gizlice kedi getirdim. O kadar yalnız ve o kadar üzgündü ki onu kucaklamak istedim ve kimse ona zarar veremesin diye de çantamın içinde sınıfa getirdim. Birisi söylemiş galiba müdüre, o da geldi kediyi dövmek, atmak istedi, ben de ona sımsıkı sarıldım beraber dayak yeriz dedim, ne olacak sanki hiç mi dövülmedim. Ama o gelip saçımı keseceğini söyledi. Çok ağladım, o yüzden eve gittim anneme söyledim. O da abimlere söyledi. Kimse benim saçıma dokunamazmış hele bir erkek asla. 

Kediye ne oldu dersen. Annem de istemedi; ‘git bulduğun yere bırak’ dedi. Yani, saçımı kurtardım ama kediyi kurtaramadım. Şaka şaka. Onlara ‘kediyi attım’ dedim ama ben onu sakladım, gizlice besleyip büyütüyorum. Okula giderken aklım evde kalıyor hep ama o kadar da olsun madem. Annem falan demişken, onlar nasıllar hayattalar mı, umarım hayattalardır ben kendimi onlara kurban ettim bari sen de görebil onları.

Bir şeyin iyi veya kötü olması hiç olmamasından iyidir. Ben hiç olamadım mesela. Bebeklikten sonra direkt gençliğe adım atmış oldum. İçimde biraz uhde kaldı yalan yok ama olsun herkes mutlu olsun da olan bana olsun. Oluyor da zaten, böyle sel vurur götürür ya beraberinde de önünde ne varsa, dal, çal, çer, çöp. Heh öyle işte. Gündüz korkuyorum, gece korkuyorum, sanki hayatım bir kâbus. Acaba bir sonraki vurgun ne olacak diye tedirgin bekliyorum. Ama güzel bir şey de oldu bak, abim bilgisayar almış, bir sürü oyun var kocaman bir oyun dünyası sanki, onlar oynarken ben arada görüyorum öyle hoşuma gidiyor. 

Okula da almışlar bir tane bilgisayar. Ağzımın suyu aktı resmen, benim kaçak kedi beni görünce nasıl oluyorsa ben de o an öyle oldum. Öğretmen çağırdı beni yanına, herkesi çıkardı ve bana ‘istediğin kadar oyna’ dedi. O kadar mutlu oldum ki, sonunda kendime ait kaçabileceğim bir yer buldum. Bulmaz olaydım e mi… Geldi başımda durdu bir süre hiçbir şey söylemeden, sonra bana dokundu, her yerime dokundu, kalakaldım öyle. Dünyanın en korkağı benmişim meğer. Sadece bitsin diye dua edebildim. Sonra da koşarak eve gittim, altıma kaçırmışım bu yüzden de bi ton dayak yedim, hiç bu kadar ağlamamıştım. Sonraki gün yine aynısı, yine aynısı, böyle devam ediyor işte. Ağzımı açıp da kimseye bir şey diyemedim, kimse de bir şey sormadı zaten. 

Bazen annem sarılmak istiyor. Ben de istiyorum ama kimsenin bana dokunmasına artık tahammülüm yok. Yapayalnız bir odada sonsuz bir saklambaç oyunu oynuyorum. Biri gelip hadi gel oyun oynayalım dese de umurumda değil, oyun oynayan çocukları görünce artık imrenmiyorum, öyle film izler gibi izliyorum, donuk… Bütün oyunlardan, bütün koşturmacalardan, bütün eğlencelerden tiksiniyorum. Çok utanıyorum, çok korkuyorum biri bir şey anlar diye. Yalnızken mutluyum artık. Yalnızlığımda güvendeyim.

Biliyor musun, her gece gökyüzüne bir yıldız çiziyorum kırılan kalbimden akan gözyaşlarıyla. Küçücük ellerimle bırakabileceğim tek hazine bu, korkup karanlıkta kaldığın zamanlarda kalbine ışık tutup yol göstersinler sana.

Picture of Yıldız Yalnız

Yıldız Yalnız

Tüm Yazıları