FEMTRAK – Dünya Dişidir, Dişi Dişlidir.

OLIVER TWIST

OLIVER TWIST

Oliver Twist İngiliz edebiyatının ve çocuk edebiyatının klasiklerindendir. 1909 da sessiz film olarak ilk uyarlaması yapılan roman, 1948 de David Lean tarafından çekilir. 1968 de de Carol Read bir müzikal olan ‘Oliver!’i çeker. Televizyon ve canlandırma uyarlamaları ile yaklaşık yirmi kez beyazperdeye yansıtılan Oliver Twist vazgeçilmez bir klasiktir. Vazgeçilmezliğini, evrensel olan yoksulluk öyküsünden ve iyi ile kötünün çatışmasından alır.

19.Yüzyıl İngiltere’sinde doğan Charles Dickens (1812), o dönemin yoksulluğunu, yetimhanelerinin yozlaşmış durumunu, Londra’nın karanlık ve suçlularla dolu ortamını Oliver Twist’te başarılı biçimde anlatır. Anne ve babası olsa da kendisi de Oliver gibi yoksulluk çeken Dickens, on iki yaşında günde on saat çalışmak zorunda kalır. Yazarlık kariyerine yirmi bir yaşında başlar. Oliver Twist onun ilk romanıdır ve bir gazetede tefrika halinde yayımlanır. Bu romana çocukluğundan çok şey aktarır yazar. Eserleri arasında: İki Şehrin Hikayesi, Büyük Umutlar, David Copperfield, Noel Şarkısı, Antikacı Dükkânı sayılabilir. Viktorya dönemi İngiltere’sini çok detaylı bir biçimde anlatan Dickens, ironik ve mizahı bir dil kullanır. Masalsı eserinde o zamanın ruhunu yakalayan, karanlık bir atmosfer yaratır. Yoksullar evinde yetişen Oliver’in acılar içindeki çocukluğunu akıcı bir dille anlatan yazar, zaman zaman kara mizah yapar. Bu melodramda, iyi ile kötünün daima savaştığını, iyiliğin ve dürüstlüğün her zaman ödüllendirileceğini vurgular. 

Eserde Fagin kötülüğün, Oliver ise iyiliğin simgesidir. Romandaki kötü karakter Fagin, ‘Yahudi’ olarak vurgulanır. Bu özelliği çoğu kez üstüne basa basa belirtilir. Bu nedenle eser, zamanında antisemitizm yaptığı söylenerek tepki çeker. Ama filmde Polanski, Fagin’in bu özelliğine hiç değinmez. Onu ürkütücü bir tip olarak betimler ve filmin kötü karakteri olarak merkeze alır. İkinci kötü karakter Bill Sykes ise yanından hiç ayrılmayan köpeğine bile kötü davranan, tam anlamıyla kötücül bir karakterdir. Romanda ve filmde hiçbir fark olmadan yansıtılan tek karakter ise Sykes olur. 

Oliver masum güzel yüzü ile insanları etkileyen iyilik timsali bir çocuktur. Romanda onun asıl kimliğinin ortaya çıkması öykünün ana omurgasını oluşturur. Ama senarist filme bunu dahil etmez. Öykünün çok karmaşık olması ve fazla dallanıp budaklanması sanırım bu kararda etkili olur. 

Bu başarılı uyarlamaya imzasını atan Roman Polanski, Yahudi bir ailenin çocuğu olarak 1933 de Paris’te doğar. II. Dünya Savaşı’ndan iki yıl önce ailesi ile birlikte anayurtları Polonya’ya döner. Nazi işgalinde yaşamı gettolarda ve toplama kamplarında geçer. Annesini Auschwitz kampında yitirir. Tiyatro oyunculuğu yapan, Lodz Film Okulu’nda eğitim alan Polanski, ufak rollerle sinemaya adım atar. Kısa metraj filmler çekerek yönetmenliğe başlar. İlk uzun metrajlı filmi Sudaki Bıçak’ı 1962 de çekti. Tiksinti (1965), Vampir Avcıları (1967), Rosemary’nin Bebeği (1968), Çin Mahallesi (1974), Tess (1979) gibi birçok filme imza atan yönetmen, filmlerinde insanın aykırı ve karanlık yönlerine eğilmeyi sever. Cinselliği korkusuzca ve karanlık bir biçimde kullanır ve seyirciyi irkiltmekten hoşlanır. Gerilim ve kara mizah onun vazgeçilmezlerindendir. Onun aykırı olan yaşamı da filmleri kadar trajiktir. 1969 yılında sekiz aylık hamile olan eşi Sharon Tate ve o anda evde misafir olan dört arkadaşı, Manson Çetesi tarafından filmlerinden örnek alınan bir biçimde öldürülür.

Avrupa ve Amerika arasında gidip gelen yönetmen bazı filmlerini Hollywood’da çeker. 1977 de, on üç yaşında Amerikalı bir kızla cinsel ilişkiye girdiği için ceza alır ve ABD’yi terk etmek zorunda kalır. 2002 de çektiği Piyanist filmi ile kazandığı ‘En İyi Yönetmen Ödülü’nü almak için bile ABD’ye dönemez.

Piyanist yönetmenin gettolardaki yaşamından esintiler taşıdığı gibi, Oliver Twist’te de onun çocukluk anılarından izler vardır. 

Polanski eski filmlerini gönül rahatlığı ile çocuklarına seyrettiremediği için karısının önerisi ile bu filmi çeker. Radikal gazetesindeki söyleşisinde bu filmi çekme nedeni olarak şöyle der: “Bence birçok film izlendikten birkaç saat sonra unutuluyor. Bazı durumlarda ise sürekli geri gidip o anları yeniden yaşatıyorsunuz. Benim filmlerimin durumunun bu olmasını isterim. Beyazperdedeki birçok şey artık sinema değil, video oyunu. Sahne coğrafyası diye bir şey kalmadı. Bir sürü özel efekt ve gürültüye alıştı izleyici. Çocuklarım ve genel olarak çocuklar için Oliver Twist’i yapmaktaki amacım onlara sinemanın ne olduğunu göstermek zaten…”

O dönemin Londra’sını yaratan Allan Starski’nin tekinsiz ve karanlık atmosferi olağanüstü. Filmin kostümlerini inandırıcı bir biçimde yaratan Anna Sheppardin’in ve tablo gibi görüntüler yakalayan Powel Edelman’ın bu atmosferin oluşmasında katkıları tartışılmaz. Oliver’i canlandıran Barney Clark, Fagin’i canlandıran Ben Kignsley ve bütün oyuncular çok iyi yönetilmiş. Ben Kingsley’e o kadar ustalıklı bir makyaj yapılmış ki romanda gözümde canlanan Fagin’in aynısı ortaya çıkmış. Fagin’i onun oynadığını bilmesem kesinlikle tanıyamazdım.

Benim uyarlamalar konusunda genel görüşüm, ortaya çıkan filmin romandan ayrı kendi başına bir yapıt olarak değerlendirilmesidir. Romanı okumayan birisi için o sadece bir filmdir. Filmi izledikten sonra okuduğum çok roman vardır. İşte bu hem okuyucu hem de edebiyat için bir kazanımdır. Romanı okurken sonsuz bir hayal kurma olanağınız vardır. Karakterleri, mekânları ve atmosferi yaratmada fazlasıyla özgürüzdür. Ama filmde karakterler, mekân ve atmosfer yönetmenin hayal gücüne göre şekillenir. Bu bazen size uymayabilir. Bu filmin iyi olmadığını göstermez, sadece sizinki ile yönetmenin hayal gücünün farklılığına işaret eder. Asıl önemli olan romanın ruhunun filmde kaybedilmemiş olmasıdır. Bence gerisi önemsizdir.

Filmin son derece ağır ve ağdalı, romanın ise daha ironik ve mizahi bir anlatımı var. Yazı dilindeki kara mizahı perdeye aktarmak oldukça zor olduğu için senarist düz anlatımı tercih etmiş. Filmin sonunda romanda da olduğu gibi ‘iyi’ (Oliver) ve ‘kötü’ (Fagin) karşı karşıya gelir ve iyinin zaferi bir kez daha vurgulanmış olur.

Charles Dickens romanı bitirirken şöyle der: “Yüreklerinde güçlü sevgi ve insanlık olmayan, merhametli ve cömert, Tanrı’ya minnet duymayan kimseler asla mutluluğa ulaşamazlar.” Bununla dine ve kaderciliğe gönderme yaparak, iyiliğin her zaman ödüllendirileceğini söyler. Filmde ise sistem ve kapitalizm eleştirisi baskın bir biçimde olmasa da hissedilir.

Charles Dickens’ın bu masalsı ama evrensel romanını etkili bir biçimde uyarlayan Polanski’nin Oliver Twist’i, özellikle çocuklar bu arada bizler için de kaçırılmaması gereken bir film.

Picture of Neşe Ürel

Neşe Ürel

Tüm Yazıları