FEMTRAK – Dünya Dişidir, Dişi Dişlidir.

ON BİRİNCİ EMİR: EMRETMEYECEKSİN!

ON BİRİNCİ EMİR: EMRETMEYECEKSİN!

ben şimdi diyorum ki
buna inanmak gerek
bir susam gibi boyuna sulamak umutsuzluğu
ve direnmek
hep direnmek devam etmek adına

diyorum ki acılığı eksilmesin ağzımızdan
boyuna tükürmek için
boyuna

Turgut Uyar, Acının Tarihi

Bir eski kabartma resimdir bizim halimiz, pek öldük biz ve kimse hiç duymadı.

Acılarımız küflü parlak bir cam muamelesi görüyor çağdaş yüzyıl çocuklarının ‘köpek çekme’ ilişkilerinde. Ne gam be canım. Yenildik doğrudur. Sizin o çok kişisel acılarınız kadar hiç büyüyemedik. Doğrudur. Kalp kırığının bizzat kendisiydik o dile düşmüş imgelerde hep yalnızdık ve öğretmeyi bilemedik nasıl yaşanır sessizce her gün öldürülerek…

Belki sizin gözünüzde ara sıra cebinizden çıkarıp baktığınız bir komik ayna… Bak bu keskinlikle doğrudur. Pek demode kaldık apsent aşkların yanında hatta ölülerimiz çiğnenirken dünya uyudu biz hep uykuya hasret.

Bir kaç eski korkuluk birileri benim gibi. Öyle soytarı kaldı. Doğrudur. Korkuyorsunuz bizden ve unutulan geçmişimizden.

Onur ısırığından oluşmuş yaralarımızı gizli gizli yaladık. Doğrudur…

Çok şeyler gördük- açıkçası; ateşin ve ihanetin ötesindeydi gördüklerimiz-.

Ve – bu çok şeylere düşü bile yetmez şimdi börgırking çocuklarının- doğrudur… Biliniz ki bir farkımız var sizden, ruhumuzu teslim etmedik. 

artık öyle açık ki kuşkuya yer yok
acıya hep yer vardır aramızda
dört cepli yeleğim aynı kolaylıkla taşır her şeyi
bozuk paraları da umutsuzluğu da
aynı kolaylıkla tutmuş gibi olurum
güneşin yedi renk ayasını

Turgut Uyar, Acının Coğrafyası



Değişik adlarla bölmüyorlar coğrafyayı. Adı yüzyıllardır hiç değişmedi bazı ölülere sevinmenin ve savaşı haklı görmenin. Adı tanıdıktır aynı tanrının çocuklarını birbirine düşman eden ideolojinin: Faşizm.

Bir hastalıktır çağlar üstü ki şimdi en çok bize bulaştı her bir gölge isimle kendini ustaca gizleyerek.

Hiçbir çağda ulus kimliği halk kimliği ile karıştırılarak insan kimliğinin önüne böyle faşistçe dikilmedi. Ezeni, ezileni neredeyse iddia edecek ki Âdem’le Havva’dan beri Tanrı kendisine bu ırk kimliğini vermiştir.

Ezeni ezileni sanıyor ki sömürü ortadan kalkmadıkça bu dünyada cenneti bağımsız kurabilirler.

Bir kanlı fotoğraftır bizim halimiz. Nicemiz ahkâm kesiyor ölüler üstünden, körleşmenin ışığa bakarak da olabildiğini bilmeden. Ki inanç; sahibini sorgulamadan, ucuzundan yedinci el bir kanlı elbise üstümüzde: Öldürme hakkı için bir başkasını.

İnandığımız vatan, inançlarımızdan bağımsız pazara düşmüş bir ücretli köle. Zincirini kaybetmenin onurunu bile hatırlamıyor. Ve yanımızdakileri götürüyorlar, sürü farkında değil!

Doğan gün
Öpücük gibi konar gözlerine bir melodi
Sevgilin gibi dokunur parmaklarına bir kedi
Ve kavga ve zulüm ve ateş
Hep birlikte örülen bir türkü
Güzel yapmak için, güzel olmak için
Çünkü hayat dönen, kıvrılan
Yanan bir ibrişimdir
Tutar getirir
Doğan gün

Kemal Burkay, Doğan Gün

Şimdi hüzünlü bir güneştir yüzümüzde gizlenen. Kadim zamanların dilleri ve nehirlerine utançla bakarak.

Hiçbir çağda olmadığı kadar umutsuzluk akıtıyoruz tarihe. Umuda böyle hasret bir çağda.

Çocukların cesetlerine ideoloji ve ırk biçiyoruz. Neo Nazizm’in Türkçesi’ni allayıp pullayıp inancımızı öldürmek için kullanıyoruz.

Biz güneşe inandık ve biliyoruz ki Tanrı emretmez. Biz biliyoruz ki emir değil, aşkla kurulur insani dünya ve gelirken ve giderken ‘ol’duğumuz şey, bir emrin değil sevginin ateşidir alnımızda hâlâ eli. Bir dokunursak, çocukların ve insandaşlarımızın sesini duyacağız orada!

Bir emir olacaksa bu dünyada tek kelimelik olmalı: SEV…

Picture of Yelda Karataş

Yelda Karataş

Tüm Yazıları