FEMTRAK – Dünya Dişidir, Dişi Dişlidir.

On İkinci Ev

On İkinci Ev

Bu yıl 25 -31 Mayıs 2022 tarihleri arasında, İstanbul Bağımsız Tiyatrolar buluşması “Türkiye Tiyatro Vitrini TheatreIST” başlığıyla uluslararası bir Showcase programı ile gerçekleştirildi. Müze Gazhane İstanbul Belediyesi, BAU Pera Sahnesi, Salt Galta, Surp Vortvots Kilisesi ve BeReZe Gösteri evi gösterilere ev sahipliği yaptı. “Şatonun Altında” (Fiziksel Tiyatro Araştırmaları), “Nihayet Makamı” (Kumbaracı50), “Zabel” (BGST-Tiyatro), “Dansöz” (Mek’an Sahne), “Macbeth-İki Kişilik Kâbus” (Tiyatro BeReZe), “Biz” (mdtİST), “On İkinci Ev” (Melek Ceylan), “Saloz’un Mavalı” (Cihangir Atölye Sahnesi), “Gomidas” (Yolcu Tiyatro), “Godot Bize Gelmez” (Karagöz Sanat Atölyesi & Öteki Tiyatro), “Sar” (Çıplak Ayaklar Kumpanyası) ve “Köpek Kalbi” (Küçük Salon) oyunlarının sahnelendiği programa 17 ülkeden tiyatro yapımcıları, eleştirmenler ve festival yöneticileri katıldı.

İzlediğim oyunlar içinde “On İkinci Ev “ performansı bana göre en etkili çağdaş tiyatro örneklerinden biri. Eylül 2020’de gösterime başlamış oyun, meseleyi kadın üzerinden anlatan, Melek Ceylan’a ait otobiyografik bir hikâye; keza Ceylan performansı da gerçekleştiriyor. Hikâye otobiyografi eğitmeni Esra Yıldırım’ın danışmanlığında, belirli temaların spot önermeleri üzerinden bir harita çıkarılarak hazırlanmış ve içerikteki teatral öğeleri incelerken de “camekân” fikri ortaya çıkarmış. İzlediğim performans orta sınıfın yaşadığı Kadıköy Yeldeğirmeni’nde, Koli Art Space adlı galerinin sokağa bakan vitrininde gerçekleşti. Camın arkasındaki performans, sokakta oturan ya da oyun boyunca oradan rastlantısal olarak geçen farklı insan profillerinin tepkisi ile çok katmanlı bir etki kazandı. Bence bu performansın en çarpıcı tarafı da buydu: Kuryeler, kâğıt toplayıcıları, semt pazarından dönen insanlar, açık ya da çarşaflı kadınlar, meczup bir adam… Bazısı kendi derdinde, etrafının farkında olacak durumda değildi ve oradan hayalet gibi geçti. Fakat bazısı belirgin bir çekingenlikle vitrinin arkasında neler olduğunu anlamaya çalıştı.

 

Camekânın ardında bağır bağır sesini kimseye duyuramayan Melek, oyuna “Artık kavga istemiyorum” sözleriyle başlıyor ve oyun boyunca kimliğini bulmak için bir yol izliyor. Birilerinin dikkatini çekememe ve sesini duyuramamanın verdiği çaresizlikle üstündeki elbiseyi çıkarıp iç çamaşırlarıyla kalıyor. Böylece bedenini keşfetmeye ve hikâyesini şematik biçimde cama çizmeye başlıyor. Oyunda 12 ev var; ilki Melek’in Mersin’de doğduğu ev ve daha sonrakileri kişisel yolculuğun çizim sekanslarıyla okumaya devam ediyoruz. Afet evleri, üniversite yılları ve kısmen özgürlüğüne kavuştuğu İstanbul yılları peşi sıra geliyor. Burada camın fiziksel olarak engel fakat optik olarak geçirgen olması ortaya bir tablo çıkarıyor: İzleyici tabloya baktığında nesnelleştirilen kadın üzerinden Melek’in etken hale gelişini izliyor.

Camekân fikri, oyunun içeriğiyle de örtüşüyor. Bugün de eğitimli ve eğitimsiz birçok kadın hala camın arkasından bir şeyler anlatmaya çalışıyor ama sesini duyurmakta zorlanıyor. Oyuncunun cama tersten yaptığı çizimlerde üzerinde çok iyi düşünülmüş bir grafik anlatı var. Melek bunu ustalıkla başarıyor. Kostüm seçimi de oldukça iyi; kıyafetin üzerindeki puanlardan camekândaki çizimlere geçiş arasında estetik bir bağ var. Bütün bu görselliğin öz ve biçim olarak metaforik anlatımda çok başarılı olduğunu görüyoruz.

 

ON İKİNCİ EV

Yönetmen: Salih Usta

Oyuncu: Melek Ceylan

Metin içerik danışmanı: Esra Yıldırım

Dramaturg: Yaşam Özlem Gülsevin

Hareket Düzeni: Dilem Yoğun

Kondisyon: Selin Aldoğan

Kostüm tasarımı: Hilal Polat

Işık Tasarımı: Utku Kara

Afiş Tasarımı: Müjde Başkale

Picture of Bengi Bugay

Bengi Bugay

Tüm Yazıları