Sıcak renklerin en sıcağıdır kırmızı. Aşk ve tutkunun olduğu kadar saldırganlık ve savaşın; iyi şans kadar tehlikenin; bereketin ama cehennem ateşinin de rengidir. Devam etmeme uyarısıdır ama devrimin de simgesidir. Kırmızı renk bazen geçmişte bahçedeki ağaçtan kopardığımız sulu bir elmayı hatırlatırken, bazen de çocukken ateşe değen elimizden dolayı yanık acısını hatırlatabilir.
Türkçe olan al ve kızıl kelimeleri ile Arapçadan dilimize geçmiş olan kırmızı sözcüğü birbirlerinden farklı kullanımlara sahiptirler. Kırmızı, köken olarak dilimize Kırmız (al-kırmız) adlı bir böceğin adından türeyerek yerleşmiştir. Kırmız Meşesi’nde yaşayan ve bir çeşit asalak (bit) kabul edilen bu canlının dişisinden kırmızı renkte bir pigment elde edilmektedir.
Kırmızı muhtemelen insanoğlunun ilk keşfettiği renktir. Bunu onların aşıboyasıyla mağaralara bıraktıkları izlerden anlıyoruz. Tarih öncesi mağara resimleri, aşıboyası ile yapılan resimlerin en erken örnekleridir.
Eski Mısır’da kırmızı renk verimsiz çölün ve kanın rengi olarak kötülükle özdeşleştirilirdi. Bu nedenle de kırmızı/kızıl saçlı erkekler yakılır, külleri savrulur ve Osiris’in mezarına serpilirdi. Gelgelelim, kırmızının aynı zamanda yaşam, sağlık ve zafer ile ilişkileri vardı; bu nedenle kutlamalar esnasında da insanlar bedenlerini bu pigment ile boyarlardı. Ayrıca, kadınların dudaklarını ve yanaklarını renklendirmeleri için aşıboyasını kozmetik olarak kullandıkları da biliniyor.
Roma’da Savaş Tanrısı Mars’ın rengi olduğu için askerler kırmızı tunik giyer, generaller al pelerinler takardı.
Türk kültüründe ise al, kızıl ve kırmızı renkler bazen aynı anlama gelirken, kimi zaman da farklı anlamlar ifade eder. Türklerin en eski inançlarında yer alan al ruhu veya al ateş adı verilen Ateş Tanrısı ise koruyucu bir ruhtu. Yakut, Altay, Yenisey Türklerinin inançlarında rastladığımız ve izleri bugün Anadolu’da görülen al ruhuyla ilgili olarak Albastı, Alkarısı, Albız/Albıs, Almış, Abası gibi kelimelere rastlarız. Al bastı, lohusa kadınlara kötülük yaptığına inanılan bir ruhtur.
Destanlarda anlatıldığına göre Oğuz Kağan’ın gözünün kırmızı olması alpliğine işarettir. Anadolu’da çok eskiden beri kullanılan “gözü kanlı” deyimi “hiçbir şeyden yılmayan, hiçbir şeyden korkmayan atak, cesur kimse” anlamına gelir.
Altay efsanelerinde Tanrı tarafından gönderildiğine inanılan gözleri ateşli çocuklar görürüz. Çünkü, kan ve kanı sembolize eden kırmızı aynı zamanda gücün, iktidarın, hâkimiyetin ve devlet kurmanın sembolüdür.
Cengiz Han’ın kaftanın rengi Türk hakanlarınınki gibi turuncu değil bir çeşit koyu kırmızıydı. Karahanlı, Selçuklu hükümdarlarının bayrakları, tuğları, saltanat şemsiyeleri, otağları ve giydikleri çizmeler hep kırmızıydı. Eski Türk çadır ve halılarının nakışları da hep kırmızı ve sarı renklerden oluşmuştur. Bu sebepledir ki Türk tarihinde kırmızı hem saltanatın hem de halkın çok sevdiği renklerden biri olmuştur.
“Türkün gözü aldadır” sözünün gereği olarak 11. yüzyılda Kaşgarlı Mahmud’un verdiği bilgilere göre hizmet, saygı, ağırbaşlılık göstermek isteyen kızlar kırmızı giyerlerdi. Türkler için al, kutsal ve tanrısal bir renktir. Bu nedenle Oğuz Türkmen boyları börk adı verilen şapkalarının tepe kısmında Tek Tanrı ve Gök Tanrı inancına bağlı olarak al rengi kullanmışlardır. Dede Korkut hikâyelerinde gerdek elbisesinin, gerdek ve hakan otağının kırmızı, gelin duvağının ise al olduğu görülür. Belki de bu nedenle Dede Korkut hikâyelerinde en çok sevilen renk, ergenliğin, mutluluğun ve muradın simgesi olan kırmızıdır.
Roma döneminde çok değerli kabul edilen Cinnabar (Zinober) taşı parlak ve kırmızımsı rengiyle çok çekicidir. İçinde fazlasıyla cıva olan bu taş Antik Roma döneminde öğütülerek dekoratif amaçlarla kullanılırdı.
Bu parlak kırmızı renk, 8. yüzyılda Vermilicus adı verilen ve kırmızı renk veren solucandan yapay olarak üretilerek Vermilyon Kırmızısı olarak adlandırıldı. Rönesans ressamları, özellikle de Tiziano tarafından yaygın olarak kullanılmıştır.
Aristoteles’e göre, renklerin tüm varyasyonları ışığın ve karanlığın karışımının bir sonucudur. Örneğin Türkçede “kıpkırmızı” adını verdiğimiz Krimson Kırmızısı, karanlığın ateş ışığı ya da güneş ışığı ile karışımının bir sonucudur. Michelangelo resimlerinde yoğun bir biçimde bu rengi kullanırdı.
Kaktüslerde bulunan minik-pullu koşnil böceklerinden elde edilen Karmin Kırmızısı, 15. ve 16. yüzyılın büyük ressamlarının neredeyse tamamı tarafından kullanılan bir renkti. Barok dönemin büyük ressamlarından Rembrandt, Vermeer ve Velázquez zengin bir kırmızı renk tonu elde etmek için Karmin kullanan ressamlardan sadece birkaçı.
Pers ve Hint minyatürleri ile Orta Çağ elyazmalarında kullanılan Kırmızı Kurşun ya da diğer adıyla Minium da yüksek derecede toksin içerir. V. van Gogh’un da Kırmızı Kurşun hayranı olduğu biliniyor.
Fransız kimyager Michel-Eugene Chevreul’ün 1839’da yayınladığı “Renklerin Armoni ve Kontrastlık İlkeleri” (The Principles of Harmony and Contrast of Colors) adlı kitabında öne sürdüğü ‘eşzamanlı kontrast kanunu’ teorisi Empresyonistler ve Post-Empresyonistler gibi zamanın ressamları tarafından büyük ilgi görmesine rağmen, çok azı renk armonileri konusunda onun izinden gitti.
C. Monet, kırmızı botların resmini yaptığında, gölgeleri kırmızının tamamlayıcı rengi olan yeşile boyuyordu.
Ancak Neo-Empresyonistler, herhangi bir kırmızı ile herhangi bir yeşili bir arada kullanmak yerine; kullanılan kırmızı, portakal rengine çalıyorsa, onunla daha mavimsi bir yeşilden yararlandılar. Eğer kırmızı mora çalıyorsa, bu kez yeşilin sarıya dönük bir rengini seçiyorlardı.
G. Seurat ise, Neo Empresyonizm’in gelişmesinden önce, Chevreul’un teorisi üzerinde çalıştı. Puantilizm olarak da bilinen bu akımda çeşitli renklerin küçük noktalar halinde boyandığını görürsünüz. Beyin, yan yana gelen renkleri otomatik olarak karışım halinde algılar. Seurat’nın resimleri binlerce renk noktalarından oluşur
Renkler, çağrıştırdıkları duygularla sembol haline de gelirler. Orta Çağ’da kızıl saçlı insanlar genellikle kötü ve uğursuz sayılırdı çünkü kırmızı, günahı simgeliyordu ama tuhaftır ki yüksek rütbeli din adamlarının kıyafetinin de rengi oldu. İroni müthiş değil mi? Reform hareketiyle aşırının, Fransız İhtilali ile işçi sınıfının ve devrimin rengi kabul edildi. Özellikle Rusya’daki 1917 Ekim Devrimi’nin ve dolayısıyla Marksizm’in sembolü sayıldı, tarihsel olarak Sosyalizm ve Komünizmle özdeşleştirildi.
En sıcak ay olan Temmuz’a yakıştırılsa da kırmızı tam da bu nedenle Mayıs ayına da pek güzel uyar. 1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı, aynı zamanda haksızlıklarla mücadele günü de olduğundan kırmızının teşvik edici rengi ile sembolize edilir. 5 Mayıs akşamı Hıdırellez kutlamaları ateşten atlayarak başlar. Anneler Günü, kırmızı karanfillerle kutlanır. Gençliğe adanan, bayrakların en coşkuyla sallandığı günlerden 19 Mayıs aslında büyük bir savaşın ateşinin yandığı gündür. Ve elbette gelincikler açar nazlı nazlı.
Moda da kültür tarihinin bir parçası olduğundan tarih boyunca çeşitli kırmızı tonları kullanıldığını görürüz, Antik Roma’dan verdiğimiz örnek gibi. Ancak tasarımcı Christian Louboutin’in kendi ürettiği özel kırmızı (Pantone 18-1663 TPX) kısa sürede markayla eş anlamlı hale geldi. Çin Kırmızısı (bazen Çin kırmızısı olarak da anılan Vermilyon ile karıştırılmamalıdır) adı verilen bu renkle tasarladığı ayakkabılar zenginlik ve stilin sembolü haline geldi. Kırmızı tabanlı ayakkabıların sahtesi bile astronomik rakamlara satılıyor.
Anlaşılan kırmızı, çekiciliğini dünya durdukça devam ettirecek.
Ayşe Bayvas
Fethiye, 06.05.2022
Kaynakça:
Akçakaya, Nuh; Renk Sembollerine Dair Sosyolojik Bir İnceleme, Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, Haziran 2018
Albayrak, Kadir; Yazısız Halklarda ve Antik İnanışlarda Renk Fenomeni, Dini Araştırmalar, Mayıs-Ağustos 2008, Cilt: ll, s. 31, ss. 99-123.
Coşkun, Necla; Resim Sanatında Renk-Öz Bağlantıları, Sanatta Yeterlilik Tezi
Çömen, Aysun; Resim Sanatında Rönesans’tan Empresyonizm’e Renk Kullanımı ve Kırmızı Rengin İfade Biçimi, Yüksek Lisans Tezi, 2010
Küçük, Salim; Eski Türk Kültüründe Renk Kavramı, Bilig: Türk Dünyası Sosyal Bilimler Dergisi Cilt Yaz 2010, Sayı 54, ss. 185-210
Per, Meral; Resim Sanatında Rengin Tarihsel Süreçte İncelenmesi, İnönü Üniversitesi Sanat ve Tasarım Dergisi, Cilt 2, Sayı 4.
Per, Meral; Renk Teorilerine Tarihsel Bir Bakış, Yedi: Sanat, Tasarım ve Bilim Dergisi, Sayı 8.
Yaltkaya, Şerefeddin; Tarihte Renk, Türkiyat Mecmuası, Cilt 7, Yıl 1942
Yıldırım, Elvin; Türk Kültüründe Renkler ve İfade Ettikleri Anlamlar, Yüksek Lisans Tezi, 2012