“Ceza talep ediyorum, bugün tok olanlara,
sefa sürenlere, milyonların ekmeğini
hangi acılarla kazandığını bilmeyenlere, hissetmeyenlere.”
Polonya-Almanyalı devrimci Rosa Luxemburg, 5 Mart 1871’de bir Yahudi kereste tüccarı Eliasz Luksenburg ve eşi Line’ın beşinci çocuğu olarak Polonya’nın Rusya bölgesindeki Zamosc’ta doğdu, 15 ocak 1919’da öldürüldü.
Rosa dokuz yaşındayken aile, Rosa’nın liseden 1887’de en iyi öğrenci olarak mezun olduğu Varşova’ya taşındı. Okul yönetimi, “yetkililere muhalefeti” nedeniyle kendisine, hak kazandığı altın madalyayı vermeyi reddetti.
“İkinci Proletarya” grubuna katıldı ve Polonya halkının Rus zalimlerinden kurtuluşuna olan bağlılığını böylece duyurmuş oldu. Siyasi zulümden kaçmak hukuk ve ekonomi okumak üzere Şubat 1889’da Zürih’e taşındı. 1897’de doktorasını, Polonya’nın endüstriyel gelişimi üzerine yazdığı teziyle en yüksek puanla aldı.
1890’da Zürih’te hayatı boyunca umut, korku, neşe ve hayal kırıklığı yaşatacak adamla tanıştı. Polonyalı devrimci Leo Jogiches’e aşık oldu.
1898’de Berlin’e taşındı ve kısa sürede Alman sosyal demokrasisine katıldı. Çocukluğundan beri topallayan kısa boylu bu kadın, son derece zeki, tutkulu, parlak bir konuşmacı ve parlak bir gazeteciydi. Sol devrimci kanadın başı olarak kısa sürede SPD’nin önde gelen bir üyesi oldu. Ilımlı Karl Kautsky ondan “Her şeyi alt üst ediyor” diye şikayet etmekteydi. Eduard Bernstein’ın işçi sınıfının durumunun reformlarla iyileştirilebileceği fikriyle parti içindeki uzlaşma sona erdi.
1898’de Leipziger Volkszeitung, 1899’da Sächsische Volkszeitung’un editörü oldu ve gazetenin sadece içeriği değil, hitap tarzı da hızla değişti: “Hepsi çok geleneksel, çok köhne, çok şablon gibi … renksiz ve sessiz bir vızıltı sanki. “
1900’den beri Berlin’de yaşayan Leo Jogiches ile birlikte Polonya’daki sosyal demokrasi siyasetini de belirlemeye başladı. Savaş kredilerini kabul ettiği için SPD’deki bölünmeyi, Karl Liebknecht, Franz Mehring ve Clara Zetkin ile birlikte, savaşın patlak vermesi sırasında sert eleştirilerle kışkırttı.
31 Aralık 1918’de Rosa Luxemburg’un son konuşmasını yaptığı KPD’nin kuruluş kongresi toplandı. Uzun süredir kadın işçiler için çıkarılan Gleichheit (Eşitlik) dergisinin editörü olan Clara Zetkin ile yakın dosttu. Ancak kendisi bağımsız bir kadın hareketini pek düşünmüyor ve böyle bir hareketin işçi sınıfını bölebileceği endişesini duyuyordu. Kadınların özgürleşmesi için pratik olarak çalıştı.
1914’te Frankfurt’taki bir toplantıda, işçileri askerlik hizmetini reddetmeye çağırdı ve “kamuya itaatsizlik” ile suçlandı. 1917’de Rusya’da devrim patlak verdiğinde Rosa Luxemburg, Poznan’daki Wronke Kalesi‘nde hapsedildi. Marta Rosenbaum’a şunları yazdı: „Rusya’daki harika şeyler bana bir yaşam iksiri gibi geliyor.”
Rosa Luxemburg büyük bir doğa aşığıydı: „Bazen gerçek bir insan olmadığımı hissediyorum sanki insan biçiminde bir kuş ya da başka bir hayvanım.”
15 Ocak 1919’da, Berlin’deki Spartaküs ayaklanması sırasında -ama maalesef sokak savaşında, hapishanede değil-, Freikorpslar tarafından kaçırılıp bir arabada öldürüldü.
Lenin, Rosa’yı “O bir kartaldı ve öyle kalacak” diye tanımlamıştı. Mücadelesi, insanın insan gibi yaşaması, özgürlük ve barışın mücadelesidir. Eylemi, işçi sınıfını, kadınları, emekçileri zincirlerinden kurtaracak yeni bir dünyayı kurmanın eylemidir