FEMTRAK – Dünya Dişidir, Dişi Dişlidir.

Sahnede COVİD ve SAVAŞ OLSA DA

Sahnede COVİD ve SAVAŞ OLSA DA

DÜNYA TİYATROLAR GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN!

Koronalı yıllar, 2020, 2021, 2022 siz ne beter şeymişsiniz böyle. Elimizi kolumuzu bağlayıp, bizi evlere tıktınız. Sanki başka dertlerimiz yokmuş gibi, bizi kendi küçük cismi büyük bir virüsle boğuşmaya saldınız. Ama biz size teslim olmayacağız. Bu da geçecek. Acıtıyor çok ama geçecek.

Bugün Dünya Tiyatrolar Günü. Tiyatroların kapılarını da kapattı Korona. Kendisi sahnede, o oynuyor şimdi. Biz de onu hayretle, korkuyla ve belki de bu kısa zamanda hepimizi nasıl esir aldı diye hayranlıkla izliyoruz.

Düşündüm de, belki bu karantinalı, eve tıkıldığımız, suratımızda maskelerimizle dolaştığımız, sevdiklerimize dokunamadığımız bu berbat günlerde kendi sahnelerimizi oluşturabiliriz. En büyük ihtiyaçlarımızdan biri kendimizi ifade etmekse eğer. Bunun en iyi yolu tiyatro değil mi?

Kapılar kapalıysa biz de pencereden bakarız dünyaya. Başucumuzdaki pencereden ya da tekniğin bize getirdiği yeniliklerden biri olan dijital pencereden.

Bugün, tiyatronun önümüzde açtığı pencereden, ister kirli camların ardından ister ekranın penceresinden olsun, aydınlığa açılan bir pencereden bakayım dünyaya dedim.

Elbette o pencerelerden bakmasını bilmek gerek. Hele de bu kendimizle ve iç hesaplaşmalarımızla başbaşa kaldığımız günlerde ise.

Mesela ben bu pencereden, evrende ne kadar tek ve benzersiz olduğumu ve bu evreni sonsuz sayıda kendim gibi tek ve benzersiz varlıkla paylaştığımı görebiliyorum şimdi.

Sanki bir sahneden bakar gibiyim dünyaya. Büyülü bir evrenden sahne ışıklarının esintisine kaptırmış kendimi başka bir boyutta yaşamaya çalışıyorum.

Tiyatro da böyle değil mi?

Kah bir kanatlı at olup sonsuz maviliklerde kaybolup bulutların üzerinde hülyalara dalar insan.

Kah tarihin derinliklerinde kaybolup, insanlık tarihinin zorbalarıyla, haramileriyle boğuşurken bulursun kendini.

Barışın bayrağını insanın mutluluğu ve refahı için yüceltirken vurulup düşen olursun bazen;

bazen de tanrılardan ateşi çalıp insana getirdiği için cezalandırılan ve her gece yüreği bir kartal tarafından parçalanan Prometeus.

Bazen bilmediği denizlerde, sığınacağı bir dam ararken, balıklara yem olan bir çığlık olursun; ve bazen kanlı dehlizlerde yanık insan kokusu… Onun umarsız dumanını savurabilirsin evrene, belki barış çiçekleri yeşerir umuduyla.

Demir parmaklıkların ardında direnen bir gazetecisindir artık ve sadece barış dediği için açlığa ve adaletsizliğe mahkum edilen bir aydın, bir politikacı, bir genç; ya da barışı beklerken ölüme gönderilen asker.

Hayalle gerçeğin, çocukla ihtiyarın, kadınla erkeğin, renkle renksizliğin, şüpheyle güvenin, korkuyla cesaretin, savaşla barışın, şiddetle şevkatin, öfkeyle huzurun, insan sesiyle müziğin sonsuz tınısının harmonisidir sahne.

Bazen hasretinden yandığın sevdiğinin omuzudur tiyatro sahnesi, seni rahatlatan, yüreğini kor gibi yakan bir taraftan. Bazen de…

Bir mikro kozmozdur tiyatro sahnesi, hep sahnede olduğumuz… Kurguladığımız ya da egemenlerin kurguladığı sahnede oynamak zorunda bırakıldığımız.

Bu önemli günde Korona’nın ışıklarını kararttığı dünya tiyatrosuna, özellikle de ülkemizde, kelle koltukta tiyatro yapan tüm sanatçılara, sahne önündekilere ve sahne arkasındakilere, bordokadife emektar tiyatro perdelerine, kulislere, artık eskimiş aksesuarların saklandığı tozlu küflü sandıklara, bir yerlerde unutulmuş repliklere saygıyla.

Güllü Agoplara, Toto Karacalara, Afife Jalelere, Bedia Muvahhitlere, İsmail Hakkı Dümbüllülere, Muhsin Ertuğrullara, Haldun Tanerlere, Müşfik Kenterlere, Sadri Alışıklara, Münir Özkullara, Gazanfer Özcanlara;

bana emeği geçmiş Erdinç Dinçer’e, Mehmet Ulusoy’a, Tuncay Özinel‘e… saygı dolu bir selam yollamak isterim.

Eğer bugün benim kuşağımdan çoğu insan sabah kalktığında aynadaki yüzüne utanmadan bakabiliyorsa bunda bu insanların ve sahne tozunun payı büyüktür.

Daha güzel ve daha iyi bir dünya için tiyatro…

Bugün de geçecek ve sen sesimiz, gözümüz, kulağımız, duygu ve düşüncelerimiz ve aklımız olmaya devam et tiyatro.

Not: 1. Fotoğraf, 1969 yılından. Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde pantomim yaptığımız günlerden. Profilden görünen Dilşat Zülkadiroğlu, diğeri Berin Uyar… 

2. fotoğraf, 2014 ile 2018 yılları arasında, Essen Üniversitesi’nde hazırlanıp sahnelenen “Mavidir Barışın Dili” isimli müzikli, şiirli oyunundan.