FEMTRAK – Dünya Dişidir, Dişi Dişlidir.

Sanatını sokakta üreten sanatçı, BURHAN UYGUR

Sanatını sokakta üreten sanatçı, BURHAN UYGUR

Sanatını sokakta üreten sanatçı, BURHAN UYGUR

 

Birnur Akan

 

Burhan Uygur ile Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde okul yıllarımda tanıştım. Karşılaştım demek belki daha doğru. Ancak eşini ve o zaman bebek olan oğlunu da çok net hatırlıyorum. Akademi’ye gelmişlerdi desem, vakit akşamdı. Ben onların evine gitmişsem, öyle bir samimiyetimiz yoktu. Belki evleri Akademi çevresindeydi ressam Birol Kutadgu ile gitmiştik, ya da onlar ressam bir arkadaşa gelmişlerdi. Nedenini, niçinini bilemiyorum ancak Mart ayında Casa Botter’deki sevgisini gezerken, bu görüntü net olarak zihnimde canlandı. Burhan’ın akademideki görüntüsü de. Kısa boyuyla, hep aynı renkte olan giysileriyle ve içi pastel, tüp, kalem, boya karton, mukavva dolu omuzundan düşürmediği deri çantasıyla… Her koşulda, her an, her yerde onunla özdeşleşmiş çantasındakileri çıkarıp çiziktirip, boyadığını görebilirdiniz. Parmakları hep boya içindeydi, resimle günlük tutan biriydi.. 70’li yıllarda dağınık saçları, pejmürde bohem görüntüsüyle hatırlıyorum onu. Hep kafası dumanlı, hep hiperaktif, hep çocuksu. Bir  yanıyla da, bir Anadolu gezgini ve dervişi gibiydi. Üretmeden yapamayan bir sanatçıydı. 

 

Eşi Vesile’nin sözleriyle; “Kurallardan hiç hoşlanmazdı, onu sınırladığını düşünürdü. Ama disiplinliydi aynı zamanda. Kabına sığamazdı.” Gerçekten klasik ve akademik resim anlayışının tamamen dışındaydı figüratif resimleri. O durmadan boyadığı resim defterlerinden birini Erol Simavi’ye sattığı, Üsküdar’da aile evini bu parayla aldığı söyleniyor. Bir deftere, bir ev. Kısa yaşamına karşın, yaşarken kadri bilinen sanatçılardan olmayı başarmıştı. Şimdilerde İstanbul Modern ve Resim Heykel Müzesi’de eserleri olan sanatçılarımızdan biri olmayı da. 1992 yılında, elli iki yaşında yitirdiğimiz sanatçı -çoğu koleksiyonlarda yer alan ve ailesinde bulunan- sayısız eser üretmişti. Ancak bu eserler çoğunlukla galeriler, müzayedeler, koleksiyonerler gibi zengin ve seçkin sanat çevresinde tanınıyor, el değiştiriyordu. 

Casa Botter‘de Levent Çalıkoğlu’nun küratörlüğünde Solo Botter Sergi Serisi’nin dördüncüsü olarak 6 Şubat’ta açılan bu anma sergisi bu açıdan çok değerli.  Burhan Uygur’u topluma mal ediyor. Onun  eserlerinden bir çoğunu bir araya getiriyor. Bence -eksik eserler olsa bile- bir retrospektif sergi olma özelliği taşıyor. Burhan Uygur’un tarzını, ruhunu oldukça iyi yansıtıyor. Bu sonuca, bana hatırlattırdıklarının yanı sıra sergiyi gezenleri gözlemleyerek ve neler konuştuklarını izleyerek ulaştım. Gayet güzel bulduğum tanıtım yazısını okumayanların bile, merakla, istekle hatta çocuksu bir sevinçle eserleri incelediklerini, yorumladıklarını  gördüm. Kimileri yazıyı sonra okuyup yeniden eserlerine yöneldiler. 

Bence, bu sergi yeni kuşaklara ve onun adını bile duymamış olanlara, sanatseverlere Burhan Uygur’u başarılı bir şekilde tanıtıyor. Benim gibi kendisini ya da eserlerini tanıyan, ismini duymuşlara da bu özgün sanatçıyı başarılı bir şekilde, derli toplu hatırlatıyor.

kendisini resmetmiş      

Sergide yer alan eserlerinde görüldüğü gibi, bir eserde bir çok renkle beraber parlak bir rengi çok yoğun kullanıyor Burhan Uygur. Bu kimi zaman vermillion kırmızısı, kimi zaman cobalt mavisi.  Siyah ya da beyaz, ayrı ayrı ya da birlikte bazı resimlerinin tek hakimi. Sarı ile yeşili kombine ettiği ya da kontrastlık yarattığı resimleri  de var. Onun çok renkli, hassas sanatçı ruhunu yansıtıyor tüm renkleri.  Bence renklerle oyun oynamayı seven bir sanatçı Burhan Uygur. Teşbihte hata olmaz sözüne sığınarak söyleyeyim; Türkiye’nin Marc Chagall’ı diyebilirim onun için. Ne yazık ki hiç resmi yok bende. Sadece iki baskısı var. “denize düşen bir meleğin son günü” ile çocuk düşürme ya da kürtajı resmettiği “görünmez kaza”. Resimlerine şiirsel isimler yakıştırmayı sever ve çoğu kâğıt üzerindeki eserlerinin bir yerine el yazısıyla yazardı.

Ben bu sergiyi 9 Mart’da izledim. Sergi  20 Mayıs’a kadar sürüyor. İstanbul’da olanlar ya da yolu İstanbul’a düşenler, hem bu sergiyi kaçırmamalı ve daha önce görmedilerse Casa Boter’e de mutlaka gitmeli, diyorum. Bu sergiyi düzenleyenler kadar, sergiye ev sahipliği yapan, Türkiye’nin ilk Art Nouveau binası özelliği taşıyan Casa Botter’i restore ettirerek 2023 yılında sanat dünyamıza kazandıran İstanbul Belediyesini, Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu ve İBB Miras ekibiyle çok güzel işler başaran, 19 Mart operasyonu sonrası Silivri tutsaklık günleri başlayan, bugünlerde ev hapsinde olan Mahir Polat’ı tebrik ediyorum. 

 

Silivri’deki tutsak tutulan tüm canlara selam olsun. 

Çok sevdiğim bir söz var: “Dünyayı sanat kurtaracak!” Gerçek olsun.  

 

Sergi fotoğrafları: Birnur Akan

Picture of Birnur Akan

Birnur Akan

Tüm Yazıları