FEMTRAK – Dünya Dişidir, Dişi Dişlidir.

Sanatta Yaz

Sanatta Yaz

Sanatta Yaz

Mevsimlerin döngüsü sanatın tarihi boyunca sanatçılara ilham kaynağı olmuştur. Aslında sanatta mevsimleri incelemek, sanatçıların zaman içinde gerçekliği görsel olarak nasıl temsil ettiklerini anlamaktır. Yaz ister alegorik ister edebi ister idealize edilmiş ister gerçekçi olsun, binlerce yıldır sanatta karşımıza çıkar ve yaşamı simgeler.

Yunan antik çağında Zaman Tanrısı Kronos’un kızı Tanrıça Demeter, yazı temsil ederdi. İnsanlığa buğdayın nasıl ekilip yetiştirileceğini öğrettiği için bereketli yaz hasatları sağlayabilen tarım ve doğurganlık tanrıçası olarak saygı görüyordu. Bu rolün gerekliliği göz önüne alındığında, bu tanrıçaya tapınma özellikle önemliydi. Günümüzde British Museum’da olan Demeter heykellerinden biri yaklaşık 1,5 metre ölçüsündedir ve tahtta oturur şekilde gösterilmiştir. MÖ 350’ye tarihlenen bu heykel, Knidos’ta Demeter’e tapınmaya adanmış bir kutsal alanın parçasıydı.

Orta Çağ sanatını da tıpkı antik çağ gibi tek bir sanat eserinde özetlemek mümkün değildir. Ben, dindar Hıristiyanlar tarafından ayin saatlerinde onlara rehberlik etmek için kullanılan “Saatler Kitabı”nı seçtim. Bu türün en ünlülerinden biri 15. yüzyılın başına tarihlenen “Très Riches Heures du Duc de Berry”dir (Berry Dükü’nün Çok Zengin Saatleri). Özellikle takvimleriyle ünlü olan ve olağanüstü ince detaylara sahip bu minyatürlü kitapta yılın her ayı ve o ayların özellikleri tasvir edilmiştir.

Haziran ayı saman toplamayı, Temmuz ayı hasat ve koyunların kırkılmasını, Ağustos ayı ise tarlalarda çalışan ve nehirde yıkanan köylüleri gösterir. Ayların astrolojik kimliğini detaylandıran kemerli bir illüstrasyonla tamamlanan Très Riches Heures’un her ayı başlı başına bir şaheserdir.    

Rönesans’ta ise yazın en mükemmel temsili Giuseppe Arcimboldo’ya aittir. Habsburg Sarayı’nda çalışan Milanolu ressamın en karakteristik serilerinden biri Dört Mevsim serisinde yer alan “Yaz”, çeşitli meyve ve sebzelerle bir yüz şeklinde tasvir edilmiştir. Yanak yerine şeftali, diş yerine bezelye ve kaş yerine de narin bir buğday başağı görürüz. Enginar desenli hasırdan dokunmuş bir giysi giyen bu yaz beyefendisi, Avrupa saraylarının Rönesans döneminde gizemli şeylere gösterdiği ilginin bir simgesi. Ve elbette Habsburg hanedanının geniş topraklarındaki zenginliğin…

Manzaralarıyla ünlü Flaman ve Hollandalı ressamları da unutmamak lazım tabii. Yaşlı Pieter Bruegel’in de dört mevsimi temel alan bir dizi resmi vardır. “Hasatçılar”, detaylarıyla iki dünyayı göstermesi açısından çok etkileyicidir.

On sekizinci yüzyılda Paris’teki Académie des Beaux-Arts (Güzel Sanatlar Akademisi), gerçek bir sanat eserini neyin belirlediği konusunda katı kurallara sahipti. Rönesans değerlerine dayanan akademik sanat, Antik Çağ’ın görsel söylemlerini kullandı. Örneğin kusursuz vücut ve idealize edilmiş çıplaklık, ahlakın göstergeleri olarak algılanıyordu. Fransa’nın Rouen kentindeki Nicolas Fouquay Fabrikası’nın fayanstan ürettiği dört mevsimi temsil eden büstlerden “Yaz”, Roma tanrıçalarından Ceres’in özelliklerini taşır. Saçında buğdaydan bir çelenk vardır. Ancak Rönesans’ın alegorik görüntülerinin aksine, zamanının geleneklerine uygundur. Gerçekten de türban benzeri başlığı, uzun örgüsü ve omuzlarından sarkan elbiseyi tutan askıları, dönemin Avrupa saraylarında moda olan Doğu görsel kültürünü anımsatır.

On dokuzuncu yüzyıla geldiğimizde “Yaz”ın Empresyonist hareketin kuruluşunda çok önemli bir rol oynadığına tanık oluruz. Édouard Manet’nin 1863 yılında yaptığı “Çimenlerde Öğle Yemeği” tablosu hareketin başlangıcı kabul edilir. Çıplak bir kadını iki giyimli erkeğin yanında göstermesi ile o dönemde skandala neden olan bu eserde, Manet Giorgione’nin bir Rönesans eserinden ilham almış ancak akademik geleneklerden koparak ona modern ve gerçekçi bir dokunuş katmıştır.

Monet ve Renoir’ın, 1869 yazında Paris civarındaki Grenouillère’de yaptıkları iki eser de dönemin yaz tasvirini göstermesi açısından çok önemlidir. İzlenimciler, açık hava resim teknikleriyle kendilerini farklılaştırdıklarından, bu sezon hareketin doğuşu ve yükselişi açısından önemliydi.

Monet

Renoir

Empresyonist sanatta mevsimler alegorik değildir. Empresyonistler kendilerini yerleşik üretim kurallarından büyük ölçüde kurtardılar. Fransa’nın yeni modern dönemini tasvir etme çabasıyla günlük hayatı tasvir ettiler. Bu nedenle, Paul Cézanne’ın “Yıkananlar”ı her ne kadar klasik pastoral gelenekten biraz yararlansa da alışılmadık bir sunuş ve günümüz karakterlerinin inkâr edilemez derecede çağdaş bir sunumuyla sanatsal normlardan ayrılır.

Yaz aynı zamanda yeni ifade biçimlerini keşfeden, renk ve biçim deneyleri yapan 20. yüzyıl sanatçıları için de bir ilham kaynağıydı. Örneğin Pablo Picasso, sevgilisi Marie-Thérèse Walter’ı parlak bir güneşin altında hamakta uyurken gösteren “La siesta”da dinamik, duyusal bir etki yaratmak için parlak, zıt renkler kullandı ve formları basitleştirdi.

Diğer bir örnek ise Salvador Dalí’nin yaz sıcağında eriyen yumuşak saatlerle dolu bir çöl manzarasını tasvir eden sürrealist bir çalışması “Belleğin Azmi”dir. Dalí, zamanın ve hafızanın geçiciliğini ifade etmek istemiş ve masasında eriyen camembert peynirinden ilham almıştı.

Çağdaş sanat söz konusu olduğunda ise kural yoktur. Performanslar, enstalasyonlar, dijital medya ve artık günümüzde yapay zekâ… Eserlerine ‘sanat’ statüsünü veren, sanatçıların kendisidir.

Dünya çapında tanınan İngiliz sanatçı David Hockney’nin “Bir Sanatçının Portresi” (İki Figürlü Havuz) 2018 yılında, yaşayan bir sanatçının en pahalı eseri olarak satıldı ve tüm rekorları kırdı. Bu resim, bir yüzme havuzunun üzerine eğilmiş bir adamı, bir diğerini ise tamamen su altında ona doğru yüzerken tasvir ediyor. Sanatçının kendi özel hayatından ilham alan bu sahne, St. Tropez’deki bir villada yapılmıştır. Bu resim gerçekten yılın en sıcak aylarının çağdaş (ve şimdi ikonik) bir tasviridir.

Gördüğümüz gibi yaz, resim sanatı dünyasında yinelenen bir tema olmuş ve müthiş güzellikte ve özgünlükte eserlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Yaz bizi doğanın, ışığın ve rengin tadını çıkarmaya, aynı zamanda zaman ve gerçeklikle olan ilişkimizi düşünmeye davet eder. Yaz, hayal gücümüzü ve sanatsal duyarlılığımızı harekete geçiren bir mevsimdir.

Hepinize güzel bir yaz diliyorum.

Ayşe Bayvas
Fethiye, 04.06.2024

Picture of Ayşe Didem Bayvas

Ayşe Didem Bayvas

Tüm Yazıları