Kendi yaşımı aradım yabancı yüzlerde
Zamana yenik şehirlerdeki
kıyı kahvelerinde
Ayaklarında sandallar
Urla’da selamsız umarsız topuklu kadınlar
Koşarak yaşadım
yetişebilmek için zamanın değirmenine
Hep en iyisi için bilendim
Su taşımışım bakraç kovalarla
sonradan öğrendim
Uslanmadım bir türlü
geç kaldım kendime
Karakalem başladım hayatı çizmeye
Kumaşları taşları birer birer denedim
Tahrirli desenler attım
uzun menzilli kil kaselere
Laleler kondurdum içine
Maviye inat
Kırmızıya eflatuna boyadım bütün çinileri
Sır oldum
İzabe fırınlarda döne döne yaktım kendimi