
1.
Sokak ışıksızdı. Tenhaydı… Annem gecikme demişti. İstanbul burası. Haydi gittin, o kadar parayı niye… Evde tutsam ayrı dert. Annem uyur kalır, çalınır. Keşke taksiyle… Ama işte… Arkamdan geldi. Durup çantamı karıştırır gibi yaptım. Belli olmasın, korkum. Sandım ki geçer gider, oh deyip devam ederim hızlıca. Yaklaştı. Nefesi ensemde. Öldüm sandım. Bağırsam mı, ağlasam mı, kaçsam mı. Kalakaldım, o da öylece sıyırıp çantayı alıverdi. Allah’tan bir şey olmadı başka. Gerçi daha ne olacak. Annemin ameliyat parası gitti. Yok nerede bulacaklar, yüzünü bile görmedim. Çoluğu çocuğundan çıksın, haram zıkkım olsun!
2.
Sabahın körü yine de gittim, akrabadır dedim, iş istedim. Önce borcunu ver, it, dedi. Akraba ya işte! Hûri gitti gideli hasta çocuk, saçını yer yer kusar. Ana yok, para yok, doktor yok, ev sahibi attı atacak… Dedim olmayacak; Allah affetsin. Nasıl yapılır, haydi yaptın ya sonrası. Neyse ne. Geriye bir ölüm kalır. En tenha sokakta, bir gölge oldum. Kadın cılızdı. Sanki korkudan öleceği geldi. Bağıramadı. Çantayı kolayca kaptım. Borcu ödedim. Hem kira hem erzak hem doktor çıktı. Çocuk tok uyur oldu.
3.
Kadın aceleci, tedirgin yürüyordu. Beni görünce büsbütün tuhaflaştı. “Hoşt! Defol!” Sesi boş sokakta yankılandı. Düşecek gibi oldu. Sanki benden bile zayıftı. Toktu, orası kesin. Benimse ısırmak aklımın ucundan geçmedi. Açtım. Isırıp ne yapayım. İnsan da yemem ya. Yavaşladım. Yanımdan geçip gitsin. Ne hali varsa görsün, tek beni buradan kovdurmasın. Bir adam geçti yanımdan. İzmaritini fırlattı yüzüme doğru. Sakındım, isabet etmedi. Bir tekme yerim derken baktım kadının arkasına yanaşıyor. Kadın durmuş bir şeyler yaparken çantasınapansız kaptı. Koşar adım gitti. Kadın tersi yöne kaçtı. Bir daha oraya gitmem. Ne kemik ne artık ne bir tas su buldum. Bir yandan da şu uyuz illeti… Epey gezinip durdum. Şimdi bir ev var. Kulübe gibi bir şey aslında. Bir çocuk yemeğimi veriyor. Ne dövmesi; sarılıyor, seviyor… Kaç gündür tokum. Hem onunla benziyoruz. Kafasındaki saçlar tıpkı benim tüylerim gibi.