Tarihin en kara günlerinden biridir 6-7 Eylül 1955… Maraş ve Sivas katliamlarının ve bugün başımıza gelen musibetlerin tohumlarının devlet eliyle ekildiği gündür…
Ben küçüktüm anımsamıyorum. Ama rahmetli babaannem, o gün, Moda, Rıza Paşa Sokak’taki evlerinin sokağa bakan penceresinden gördüklerini, “Perdelerimizi kapamış, pencereye Türk bayrağı asmıştık” diye anlatırdı.
…
Evimiz, şimdi tramvayın geçtiği ve Rıza Paşa Karakolu’nun bir alt sokağındaydı. Birinci kat olduğundan pencere önünde oturduğunuzda, kapının önünden geçenlerle sohbet edebilirdiniz. Ev sahiplerimiz Onnik Amca ile Mari Teyze’ydi. İki kardeştiler. Onnik Amca huysuz ve korkulan, Mari Teyze bize kendi eliyle yaptığı şekerlemeleri verdiği için tabii ki sevgilimizdi. En üst katta otururlardı. Pencereden bakınca karşımızdaki apartmanın yine birinci katında oturan Koçolar’ı görürdük. Koço Amca, Moda burnundaki meşhur Koço’nun sahibiydi. Gözümde kaldığı kadarıyla, (ben onu tanıdığım sıralarda henüz çok küçüktüm) esmer, saçları alnından açılmış kibar bir beyefendiydi.
Babaannemin ahbaplarıydılar. Bizimkiler Koço’ya gittiklerinde, biz çocuklar meyhanenin önündeki sandalların arasında oynar, yengeç kovalardık. Meyhanenin içinden geçilerek çıkılan Ayazma ise, düşme tehlikesi var diye bize yasaktı.
Sözü uzattım. Tekrar babaanneme ve 6-7 Eylül’e döneyim. Babaannem o günü çok anlatırdı.
Belki de anlatmazdı da ben sorduğum için anlatırdı, bilmiyorum. Dedem o gün kötü bir şeyler olacağını duymuş. Sandıktaki bayrağı çıkarıp asmışlar pencereye. Akşama doğru mahalleden eli sopalı adamlar geçmeye başlamış. Mari Teyze ile Onnik Amca’yı saklamışlar. O gün çok korktuklarını söylerdi. Sokaktan geçenlerin ellerindekiyle kapılarına vurduklarını ama içeriye giremediklerini, Mari Teyze’nin sürekli ağladığını, Onnik Amcanın ise iki gün boyunca hiç konuşmadığını, gözlerini öne dikip kıpırdamadan oturduğunu anlatırdı. Olaylar biraz yatıştırdıktan sonra Koço Amca ailesini bir süre evden uzaklaştırmış. Mari Teyze Yunanistan’daki akrabalarını ziyarete gitmiş. “Çok korktuk kızım” derdi babaannem. “Ya komşularımıza bir şey olursa diye çok korktuk”.
Babaannem olay günlerinde pek farkına varmamıştı ama o gün İstanbul’un tüm semtlerinde korkunç bir katliam yaşanmıştı. Müslüman olmayan İstanbullular vahşi bir saldırıya maruz kalmış, insanlar gözü dönmüş sürüler tarafından linç edilmiş, dövülmüş, kadınlar tecavüze uğramış, işyerleri tahrip edilmişti.
Biz şimdi tarihimizin bu utanç tablolarıyla birlikte yaşamaktayız.
Sadece yaşasak ve utansak o da bir şey. O tarihten bu yana hala neler yaşandığını anımsarsak eğer, toplumların geçmişleriyle yüzleşmemesinin, suçluların anında cezalandırılmamasının sonuçlarını anlayabiliriz.
Eğer sokaklarda hala Müslüman olmayan yurttaşlarımız hakaret ve saldırılara uğruyor ve hatta gırtlakları kesilerek öldürülüyorsa, eğer hala Sivas’ın, Maraş’ın hesabı görülmemişse ve hala aydınlar mahkemeler tarafından zindanda tutuluyor, Ticani sürüler serbest bırakılıyorsa biz hala bizim gibi olmayana, bizim gibi düşünmeyene düşmansak…
Berin Uyar 6 Eylül 2016