FEMTRAK – Dünya Dişidir, Dişi Dişlidir.

“Tek tanrılı dinler kadını erkeğe bağımlı kılıyor”

“Tek tanrılı dinler kadını erkeğe bağımlı kılıyor”

Kutsal Metinlerde Kadın’ın yazarı Kifayet Ceylan

“Kadının özgürleşme mücadelesinde dinlerin hükümlerinin büyük bir engel oluşturduğu bir gerçektir. Dinlerin kendi alanına çekilmesi için verilen mücadeleden vazgeçilmemelidir. Kadının özgürleşmesi ile din kuralları arasındaki bağıntının doğru saptanıp, doğru yöntemlerle bu zincirden kurtulmak gerekiyor. Kadınlar; din, gelenekler ve egemenler arasındaki ilişkiyi doğru kavrarlarsa mücadelemiz de başarıya ulaşacaktır.”

Cemile Çakır

Kifayet Ceylan’ın uzun yıllara yayılan bir çalışmanın üzürünü olan Kutsal Metinlerde Kadın kitabı Hypatia Yayınları’ndan 2020  yılında çıkmıştı. Tek tanrılı dinlerin kadına bakışını araştıran bu çalışma, dinin kadını nasıl köleleştirmede bir araç olduğunu gözler önüne seriyor. Kifayet Ceyla ile kitabı hakkında konuştuk.

Cemile Çakır: Önce bize kendini kısaca tanıtır mısın?

Kifayet Ceylan: 1955 yılında Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesinde doğdum. Tabii o zamanlar henüz kahraman değildi. Kahraman sıfatı 12 Eylül döneminde yakıştırıldı bu şehre. İlk ve orta öğrenimimi Afşin’de tamamladım. Lise yoktu Afşin’de, o nedenle Maraş Kız İlköğretmen Okulu’nu yatılı okuyarak öğretmen oldum. Öğretim maceram İzmir Buca Eğitim Enstitüsüne yönlendirdi beni. Oradan da sosyal bilgiler öğretmeni olarak mezun oldum. Sonra tarih alanında lisans tamamlayarak uzun süre devlet kurumlarında ve özel kurumlarda tarih öğretmeni olarak görev yaptım. Şimdilerde okuyup yazarak devam ediyorum yaşamıma.

Cemile Çakır: Kutsal Metinlerde Kadın senin ilk kitabın mı? Böyle bir kitabı yazmaya seni hangi nedenler itti?

Kifayet Ceylan: İlk kitabım ‘Düş Yasak’ isimli şiir kitabıydı. Bu şiir kitabımda da yer yer dinlere vurgu yapan şiirlerim var. Ama ‘Kutsal Metinlerde Kadın’ kitabımı yazmayı düşünmeye başlamam ve bu konuda araştırmalara yönelmem tamamen kendimle ve mahalle baskısı ile ilgiliydi. Dinin egemen olduğu yönetim ilişkilerinde ve toplumsal ilişkilerde ne yazık ki baskıyla en çok karşılaşan kadınlardı. Bu baskılar geleneklerle ve yönetimle dinin işbirliği sonucunda gün geçtikçe yoğunlaşıyordu. Günümüzde en yoğun hali ile bu ülkede yaşayan her kadın bu baskıları hissetmektedir.

Cemile Çakır: Kitap için nasıl hazırlandın, hangi kaynaklardan faydalandın?

Kifayet Ceylan: Hazırlık aşaması yaklaşık on yılımı alan bir süreç oldu. Tevrat, İncil ve Kur’an olmak üzere tek Tanrılı dinlerin kutsal kitapları başat kaynaklarımdı. Bütün bu dinlerle ilgili kitapları ve bunlarla ilgili yazılmış kaynakları elimden geldiğince edinip, okumaya çalıştım, İslam tefsircilerinin kitaplarını inceledim. Çok fazla sayıda kitaptan yaklaşık 500’ün üzerinde alıntı var kitapta. Yazım süreci de yaklaşık olarak dört yıl sürdü.

Cemile Çakır: Tek Tanrılı dinler kadına bir özgürlük getiriyor mu? İslamiyet ile diğer tek Tanrılı dinlerin kadına yaklaşımı ne?

Kifayet Ceylan: Çok tanrılı dinlerin bir evresinde inanç sistemlerinin kadına özgürlükler tanıdığını görüyoruz. Örneğin Anadolu’nun çok Tanrılı dönemine baktığımızda tanrıçalar görüyoruz. Kibele bu tanrıçalar arasında verebileceğimi önemli bir örnek. Ancak giderek çok Tanrılı sistemde kadının yeri, ekonomik yapıdaki değişime paralel olarak ikincilleşmeye başlayacak, bu ikincillik tek tanrılı dinler döneminde kutsallığa bürünerek daha da güçlenecektir.

       Tek Tanrılı dinler kadına özgürlük sağlamadığı gibi var olan özgürlüklerini de ortadan kaldırarak, kadını tamamen erkeğe bağımlı hale getirmiştir. Bu bağımlılık ayetlerin böyle istediği iddia edilerek tartışılamaz hale getirilmiş, kutsanmıştır.

       İslamiyet tek Tanrılı dinlerin sonuncusu olması nedeni ile kendisinden önceki tek Tanrılı dinlerin katı tutumlarını daha da katılaştırarak kadına uygulamıştır.

Cemile Çakır: İslamiyet Arabistan’da kadının toplumsal statüsünde ne gibi değişiklikler getirmiştir:

 Kifayet Ceylan: İslamiyet öncesi Arabistan’da kadın sosyal ve ekonomik hayatın içinde yer alabiliyordu. Hepimizin bildiği bir örnek var; İslam peygamberinin ilk eşi Hatice, kervan sahibi bir kadındı. Arabistan’ın ekonomik yaşamında doğrudan yer almıştır. Hz Muhammed’i kadının toplumsal statüsü konusunda etkileyen nedenlerden birisinin bu evlilikteki konumu olduğunu düşünüyorum. İslamiyet öncesi Arap toplumunda kadının güçlü konumda olduğuna dair çok sayıda örnek verilebilir. İslamiyetin ilk yıllarında fazla dokunulmamış kadın haklarına. Çünkü peygamber de güçlü bir kadın sayesinde tanınmaya başlamıştır. Ancak 622 tarihindeki Hicret olayı sonrası kadının giderek kıskaç altına alındığını görüyoruz. Peygamberin yakını olan hz. Ömer’in de etkisi ile kadını tutsaklaştıran ayetler Hicretten sonra inmeye ve uygulanmaya başlanılmıştır.

İslamiyet öncesi Arabistan’da toplum tarafından kabul görmüş üç önemli tanrıça var. Lat, Menat, Uzza. Yalnızca bu örnekler bile kadının İslam öncesi Arabistan’da toplumsal alandaki yerini açıklayabilir. Mekke’nin Müslümanlar tarafından fethi, bu tanrıçaların toplumsal işlevini de ortadan kaldırmıştır.

Cemile Çakır: Tevrat kadına ne getiriyor, Kur’an’ın kadına yaklaşımında bir farklılık var mı?

Kifayet Ceylan: Tek tanrılı dinlerin hemen hepsi kadını erkeğin mahkûmu durumunda olmayı öngörmüştür. Tevrat’ta da kadına dair hükümler oldukça ağırdır. Örneğin kadına yönelik recm cezası uygulaması Tevrat’ta da vardır. Hatta o kadar ağırdır ki evlendiğinde bakire olmadığı anlaşılan kadınlara da uygulanabiliyordu. Kadın erkeğin keyfine göre maddi karşılık alınarak başkasına verilebiliyordu. Maddi karşılık, kadının babasına ya da kardeşine ödeniyordu. Buradan anlaşılmaktadır ki Tevrat’ın tanrısı erkeği mutlu etmek için oldukça ciddi bir çaba sarf etmiştir. Tek tanrılı dinler içinde kadına en mülayim bakışlısı olduğu söylenen incil’de de kadın eve kapatılmış, başlıca görevinin erkeğe hizmet edip, çocuk yetiştirmek olduğu vurgulanmış, hatta bu görevlerini iyi öğretsinler diye yaşlı kadınlar görevlendirilmiş, kısacası kadının da kadını köleleştirmek için çalışması emredilmiştir.

       Dinlerin, farklı bir dine bakışı, toplumsal adalet konularındaki yaklaşımları, öngördükleri ekonomik sistemler birbirlerinden farklılık göstermektedir. Ancak hepsinin tartışmasız olarak birleştiği konu; kadının ikincilleştirilmesi ve erkeğe bağımlı kılınmasıdır. Dolayısı ile Tevrat’ın kadın hakkındaki hükümleri ile Kur’an’ın kadın hakkındaki hükümleri nihai olarak aynı şeyi işaret etmektedir. Fark yalnızca İslam’ın daha da ağırlaştırılmış hükümleri ile baskılarını günümüzde de sürdürüyor olmasıdır.

Cemile Çakır: Muhammed sonrasında İslam dünyasında kadının durumu hangi çizgide seyretmiştir?

Kifayet Ceylan: Toplumlar sürekli gelişip, büyüyen organizmalardır. Oldukça dinamik özellik gösterirler. Oysa din kuralları durağandır. Durağan kurallarla dinamik toplumu yönetmek zamanla olanaksız hale gelmiştir. İslamcılar yeni durumlarla karşılaştıklarında sorunu çözemediklerinde hadis ve sünnetlere başvururlar. Oysa hadis ve sünnetler İslam peygamberinin ölümünden çok sonra şekillenmişlerdir. Doğrulukları tefsirciler tarafından da tartışılmakta ve bir karara varabilmek için içtihat denilen yönteme başvurulmaktadır. Aynı yöntem kadın konusunda da izlenmiştir. Gelişen, her gün değişen dünya kadını toplumsal yaşamın içine çekmektedir. Günümüzün ekonomik koşullarında kadın da çalışmak zorundadır. İslamcılar çalışan kadını toplum içinde de kuşatmışlar, örtünme, ibadet gibi birçok alanda hadislere dayalı çözümler üretmişlerdir. Bu gün kadınlar çoğu konuda hadislere göre yönlendirilmektedir. Ancak bu durum onun kölelik statüsünü değiştirmemektedir. Kısaca söyleyecek olursak kadının yaşamında çok fazla değişiklik olmadığı gibi, hadislere bağlı açıklamalar kadının yaşamını daha da içinden çıkılmaz bir labirente dönüştürmüştür.

Cemile Çakır: Bu günün Türkiye’sinde İslami kesimin kadına yaklaşımını nasıl değerlendiriyorsun?

Kifayet Ceylan: İslami kesimin kadına yaklaşımı, bırakın din kurallarına göre bir bütünlük oluşturmasını, mezheplere ve tarikatlara göre bile değişmektedir. Ancak; mezhepler de, tarikatlar da nereden ve nasıl bakarlarsa baksınlar, hepsine göre kadın erkeğe tabii olmalıdır. Kadının özgürlük diye bir sorunu olmamalıdır. Erkeği ne derse ve ne isterse onu yapmakla mükelleftir. Bir İslamcı’ya göre kadın ‘eksik etek’tir. Eksik kabul edilen birisinin kendi başına karar vermesi söz konusu bile olamaz.

Cemile Çakır: Kitap için araştırmalar yapıp yazarken seni en çok şaşırtan şey ne oldu? Yazmaya başlarkenki yaklaşımınla, bitirdiğinde arada ne gibi farklılıklar gözlemledin kendinde?

Kifayet Ceylan: Bu güzel bir soru doğrusu. Kitaba başlamadan önce sezgisel olarak kabul ettiğim düşüncelerin, ayetlerde yer aldığını görmek beni dehşete düşürdü. Örneğin bir erkeğin çok kadınla evlenmesi, ya da kadının dayakla terbiye edilmesi, ya da kadınların savaşlarda ‘cariye’ler olarak erkeklerin cinsel objesi durumuna sokulması. Erkeğin cinsel ihtiyaçları için geçici nikah kıyılarak kadına tecavüz edilmesi, miras ve mahkemede tanıklık durumu gibi. En çok şaşırtan şeylerden birisi de Muhammed’in cinsel isteklerine uygun ayetlerin ihtiyaç halinde iniyor olması. Elbette ki sezgisel yaklaşımdan bilgi ile elde edilmiş yaklaşıma geçmem beni mücadele konusunda da yöntem belirlemeye itti.

Cemile Çakır: İslam kesimindeki kadınların, özellikle siyasi olarak aktif olan kadınların durumunu nasıl açıklıyorsun?

Kifayet Ceylan: Aslında, siyaset de erkeğin egemen olduğu bir alan. İslamcı kadınlar da büyük mücadeleler vererek siyasette yer almaktadırlar. Ancak elde ettikleri bu konumun sürekliliği söz konusu değil. Din kurallarını öne sürerek her alanda erkeğin egemen olmasını kabullendikleri sürece değişen toplumun vitrininde yer almaktan öte bir ilerleme düşünülemez. Öncelikle kadın olarak hepimizin eşit bireyler olduğumuzu kabul edip içselleştirmemiz gerekli. Kul statüsüne evet dediğimiz sürece var olmamız mümkün olmaz.

Cemile Çakır: Son olarak tek Tanrılı dinlerde kadının durumu bu kadar olumsuzken, inanan kadınların bu boyunduruktan kurtulması mümkün mü? Kadının özgürleşme mücadelesinde dinlerin rolünü anlamak ne kadar önemli?

Kifayet Ceylan: Kadınlar Batı ülkelerinde kısmen bu boyunduruğu kendi lehlerine kırmışlardır. Bu gelişmenin nedenlerini batının ekonomik ve sosyal gelişmesinde aramak gerekiyor. Bu gelişmelere paralel olarak kadının verdiği mücadele dinlerin kendi alanlarına çekilmesinde etkili oldu. Sosyal yaşama müdahale etmemeye başladılar. İnanç Tanrı ile kul arasında kaldı. Tanrı’nın kadınla ilgili hükümlerinin erkek tarafından kollanıp, korunmasına gerek kalmadı. Üstelik bu durum batının yıkılmasına, yok olmasına da neden olmadı.

Kadının özgürleşme mücadelesinde dinlerin hükümlerinin büyük bir engel oluşturduğu bir gerçektir. Dinlerin kendi alanına çekilmesi için verilen mücadeleden vazgeçilmemelidir. Kadının özgürleşmesi ile din kuralları arasındaki bağıntının doğru saptanıp, doğru yöntemlerle bu zincirden kurtulmak gerekiyor. Kadınlar; din, gelenekler ve egemenler arasındaki ilişkiyi doğru kavrarlarsa mücadelemiz de başarıya ulaşacaktır.

Cemile Çakır: Senin iki şiir kitabının yanı sıra Kutsal Metinlerde Şiddet isimli bir araştırma kitabın daha var. Kutsal Metinlerde Şiddet’i yazmaya, Kutsal Metinlerde Kadın’ı yazarken mi karar verdin?

Kifayet Ceylan: Dinlerin çağlar boyunca uyguladığı şiddet, milyonlarca insanın ölümüne neden olmuştur. Günümüzde de değişen bir durum yok. Kutsal Metinlerde Kadını araştırırken şiddet içeren çok sayıda din hükmü gördüm. Hemen tek tanrılı dinlerin hepsinde durum aynıydı. Şiddetle ilgili hükümleri gördükçe yazma düşüncem yoğunluk kazandı. Rahatlıkla ‘evet kadın konusundaki araştırmalarım, şiddet konusunun da kapısını açtı,’ diyebilirim.

Cemile Çakır: Yeni bir araştırma kitabı söz konusu mu? Yoksa bundan sonra şiire mi daha çok ağırlık vereceksin? Teşekkürler.

Kifayet Ceylan: Yeni bir kitap üzerinde çalışmalarım devam ediyor. Umarım kısa sürede tamamlayabilirim. Şiire gelince o benim yaşam biçimim, kendimi, duygularımı, tanık olduklarımı, doğayı kavrama ve anlatabilme yolum. Hayatımdan eksik olmasın. Bu değerli ve güzel söyleşi için ben teşekkür ederim sevgili Cemile.

Cemile Çakır: Ben teşekkür ederim hem bu söyleşi hem de bu kitabı yazdığın için. 

Picture of Cemile Çakır

Cemile Çakır

Tüm Yazıları