
Urfa, İstanbul, 02.05.2025
İYİ ŞEYLER OLACAK
Sevgili Tijen merhaba
Balıklı Göl’den mesaj var: İyi şeyler olacak
Urfa’dan yeni döndüm, Göbeklitepe, Halfeti, Harran evleri kısa sürede çok yoğun bir yolculuk oldu. Üniversiteden eski arkadaşlarımla birlikteydim, düşünsene yarım yüzyıllık bir beraberliğimiz var, kongrelere katıldık, yolculuklar yaptık, dünyayı gezdik birlikte.
Bu yolculukta da inanılmaz uyumluyduk. Çünkü ortak bir yanımız var, bilmediğimiz, tanımadığımız yerleri görmek, yeni şeyler keşfetmek istiyoruz; öğrenme isteğimiz, merakımız, yaşama bağlılığımız hepimizin çok yoğun. Urfa yeşillikler içinde çok güzel bir şehir. Biz de eski şehrin tam ortasında eski bir Urfa evinden yapılmış iki katlı oldukça bakımsız olan bir otelde kaldık.

Urfa evlerinde özellikle insanların bir araya geldikleri avlulara bayılıyorum. Otelimizin avlusunda yaptığımız sabah kahvaltıları da hoştu. Şehrin belki de en çekici yanı Kutsal Balıklı Göl. Bu arada ben de bu göl ve cep telefonum sayesinde kutsal bir dönüşüm geçirdim. Cep telefonum gece gölün orada çay içerken suya düştü, çıkarmak istediler ama başaramadılar. Telefonu, on iki saat suda kaldıktan sonra ertesi gün binbir güçlükle çıkardılar. Ve inanır mısın hiçbir şey olmamıştı. Ben de bunu kutsal gölün bana telefonum aracılığıyla gönderdiği ‘iyi şeyler olacak’ mesajı olarak algıladım.

Urfalıların gözünden kadınlar
Urfa’da olumlu olan, meditatif bir havası olması ve hiçbir yerden kulakları tırmalayıcı bas bas bağıran müzik gelmemesi. Dikkatimi çeken, doğrudan turizmin içinde olanların dışında, erkeklerin insanı yiyecekmiş gibi bakışları, ‘’bu eskimiş eksik eteklerin burada işi ne? Kim bunlar? Nerden gelmişler?’’ bakışları. Tabii genç olsam bu bakışları başka türlü yorumlardım. Ama ne tuhaf değil mi Diyarbakır, Antakya ve Antep’te hiç böyle bir şey hissetmemiştim. Burada daha çok Arap kültürü egemen, kadınların da çoğunun başı örtülü. Kadınlar genellikle büyük gruplar halinde ya da yanlarındaki erkekler ve çocuklarla geziyorlar. Yerel turizm ise buralarda tahmin edemeyeceğin kadar çok. Söz gelimi şehir müzesi tıklım tıklım doluydu. Hafta sonları çoluk çocuk her yer öyle doluyor ki neredeyse yürünemiyor. Her yerde üstümüze iyice sinen et ve kebap kokusu, ilk anda yadırgasak da çok çabuk alıştık çünkü yemekleri nefis, özellikle de ağızı yamuk yemeği ve şıllık tatlısı.
Geceleyin vitrinler ışıldadığında her yerde kat kat altın kuşaklar, kolyeler, bileklikler, yüzükler görüyoruz. Şehir sanki altın içinde yüzüyor. Buralarda para babaları çok olmalı. Görkemli düğünleri çağrıştırıyor bu kadar altın. Ve tabii ki gencecik yaşta satılan kızları, gelinleri, tarlaları ve koyunları…
Ama bizim tercih ettiğimiz mis gibi kokan baharatçı dükkanları, bir de renk renk eşarpçılardı. Pazarda bin bir çeşit baharatı koklamaya, tatmaya doyamadık. Bütün sıkıntılar ve korkular uzaklardaydı, İstanbul’daki deprem, savaş tehlikesi hepsi uçup gitti, bol bol lafladık, güldük, yeni şeyler keşfetmenin tadını çıkarttık. Oysa bu yöre Suriye sınırına yakın olduğu için tehlikeli bölgelerden sayılıyor.
Bir gece dönerken çok tuhaf bir telefon reklamı ilişti gözüme, ekranda uzun daracık çiçekli elbisesiyle bedeninin tüm hatları ortaya çıkan etine buduna başörtülü bir kadın bir eliyle telefonuyla yüzünü kaparken öteki eliyle vücudunun hatlarını gösteriyordu, eli yavaş yavaş yukarılardan memelerine, karnına, karnından daha da aşağıya cinsel organına doğru iniyor ve orada bir an duruyordu… Telefon reklamı yapan İslami giysili bir kadın aynı zamanda kendi bedenini de pervasızca sunuyordu. Gerçekten böylesine iğrenç bir reklam hiç görmemiştim. Erkeklerin cinsiyetcilik konusundaki fantezilerinin sınırı yok.
Çocuktum, ben de yaşadım, anlatamadım
Tijencim yine kürkçü dükkânındayım, yani İstanbul’da. Hatırlayamadıklarımız romanımla ilgili olarak okuma tiyatrosuna hazırlanıyoruz. Bunu Şahika Tekand’ın tiyatrocu öğrencileriyle şehrin çeşitli yerlerinde sürdüreceğiz. Sloganımız: Çocuktum, ben de yaşadım, anlatamadım… Üç kadın üç erkek tiyatro oyuncusu çok çalıştılar, bir kaç kez benim evimde de prova yaptık. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Beyoğlu Şubesi tarafından düzenlenen ve Makine Mühendisleri Odası’ndaki ilk gösteri fena olmadı değil mi? Seninle bu konuda konuşma fırsatı bulamadım daha.
Tiyatro oyuncusu Evren Kazma, Lena, “Leyla ve Diğerleri “ oyunumun yönetmeni oyuncu Ayşen İnci ve oyuncu Ebru Suna
Genç tiyatrocular, özellikle de başı çeken Ebru ne kadar heyecanlılar… Ama izleyiciyle daha yoğun bir iletişim kurmalıyız bence. Tabii ki konudan dolayı hepimizde kaygı ve korkular var ama her gösteride aramızda psikologlar da yer alıyor. Aslında bizler bir tabuyu kırıyoruz, bu açıdan da bir ilki başlattığımız söylenebilir. Hedefimiz: Çocuktum, ben de yaşadım, konuşamadım’dan artık KONUŞUYORUM’ a geçmek.Bunu başarabilecek miyiz? Susma duvarlarını kırabilecek miyiz? Bu konuda en azından bir farkındalık yaratmak öyle önemli ki. Teb Oyun Dergimizde çocuğa taciz konusunu işleyen Canavar ve başka oyunlarla ilgili tartışmalarımız, sizin yaratıcı drama çalışmalarınız, şimdi de bizim okuma tiyatrosu projemiz bunların hepsi tıpkı bir yap boz oyunu gibi bir bütünün parçaları. Bakalım gelecek bize bu alanda farklı yollar açacak mı?
Feminizm erkekler için neden yararlı?
Bu arada sosyal medyada ‘feminizm erkekler için neden yararlı?’ sorusunu sordum. İnanır mısın yanıt veren sadece tek tük bilinçli kadınlar. Ben çoğu insanımızın, özellikle de erkeklerin feminizmin kadın erkek eşitliğinden başka bir şey olmadığını bilmediğini düşünüyorum. Bilenler de, özellikle de erkekler susmayı tercih ediyorlar, çünkü bu eşitliği kabul ederlerse onların yaşamında da çok şeyin değişeceğinden korkuyorlar. Acaba bu soruyu sen ya da Femtrak’taki diğer arkadaşlarım da sorabilirler mi? Bakalım benzer sonuçlar mı gelecek? Diğer sayımızda değerlendirirdik, dahası belki bu konuda bir etkinlik düzenlerdik, ne dersin?
Yakında görüşmek üzere çok sevgiler
Zehra