FEMTRAK – Dünya Dişidir, Dişi Dişlidir.

Tijen Savaşkan’a Mektup

Tijen Savaşkan’a Mektup

Sevgili Tijen

Bu sabah keyifle sabah kahvemi içerken haberleri dinleyince kafama balyoz yemiş gibi oldum…Trump balyozu…  

Şiddet pusuda bekliyor

Tijencim nasıl bir dünyada yaşıyoruz? Bazen kafam durur gibi oluyor. Trump seçim kampanyasında  sınır tanımayan bir pervasızlıkla göçmenlerin hepsinin çiğ çiğ kedi ve köpek eti yediğini, gözleri dönerek sadece hayvanlara değil insanlara da saldırdığını, bütün Amerikalıların yaşamının tehlikede olduğunu söylerken Kamela Harris gülüyordu. Gerçekten de gülünmeyecek gibi değildi Trump’ın sözleri. Farklı yörelerdeki seçim kampanyalarında Harris’in ışıltılı güleç yüzü hep gözümün önünde. Trump gözlerini kısıp yumruğunu sallarken, Harris  hep gülüyordu. Politikacıların kendinden emin, güleç halleriyle olumlu enerji vermeleri kuşkusuz etkileyici ama yeterli değil. Sanırım Harris seçim kampanyasındaki performansında insanlara aradıkları güveni veremedi; inanılır gibi değil ama Trump’ın abuk sabuk konuşmalarından, şiddet dolu halinden daha çok etkilendiler. Bana göre Trump kafasına yapışmış yumurta sarısı saçlarıyla, kat kat yağlı domates kırmızısı yüzüyle ve yarı kısık nefret dolu gözleriyle korkutucudan çok komik bir tip. Roal Dahl’in çocuk romanlarındaki korkutucu tipler ya da çizgi romanlarındaki şiddet dolu anti kahramanlar gibi. Ama şu işe bak ki insanlar bir çizgi romanına inandılar. Böylelikle Amerika bir fırsatı yine kaçırdı. İlk kez bir kadın seçilecekti, üstelik de siyah bir kadın, bu gerçekleşemedi. 2016’daki seçimlerde Hillary Clinton nasıl geri çevrildiyse Kamela Harris de geri çevrildi. Onun yerine ırkçı, cinsiyetçi, kadın düşmanı, toksik bir adam seçildi. Böylelikle yine eril ideolojinin galip çıkmasına tanık olduk. Bakalım sürekli olarak ateşle oynayan ve dünü dar yarını da belli olmayan Trump döneminde bizleri neler bekliyor. 

Dünyaya kadın gözüyle bakmak

Uzun bir süredir sürdüğümüz  Femtrak’taki köşemizde feminist mektuplara yer veriyoruz. Dünyaya kadınların gözüyle bakıyoruz. Bu göz vurdusuz kırdısız, kavgasız, savaşsız, şiddetsiz bir duruşu içselleştirmiş. Erkeklik Hapishanesi adlı tiyatro oyunumda anlattığım gibi bir çok erkekte de bu göz var, bu nedenle de yeni bir erkeklik anlayışının arayışı içindeler. Böyle bir dünya gerçekleşebilse çok şey değişirdi. Bir çok kimse diyor ki sizin savunduğunuz şiddetsiz dünya sadece bir ütopya… Olsun bana göre yaşamın tek anlamı var, buna inanmak ve bu yolda yürümek. Bizler de  yazdığımız kitaplarla, çıkardığımız ya da katkıda bulunduğumuz dergilerle ve sanat yoluyla bunu  elimizden geldiğince yapmıyor muyuz? 

 

En son projemiz  senin Nihal Kuyumcu ile birlikte  yönettiğin tiyatro atölye çalışmaları. Ben bu projeyi tasarlarken projenin hayatta kalanları (yani çocukken tecavüze ve  cinsel istismara uğrayanları) içerebileceğini de düşünmüştüm, belki de ilerde bir Forum  Tiyatrosu’na da dönüşebilirdi, çünkü bu alanda ne kadar çok kişi bir duyarlılık kazanırsa o kadar iyi. Ama bir şeyi tasarlamak başka, doğrudan çalışmanın içinde olmak başka, bu açıdan bu çalışmada nasıl ilerlediğinizi çok merak ediyorum. Çalışma nereye doğru, nasıl akıyor, kimler katılıyor? Doğrusu sadece şu anki çalışmalarınızı değil ileriye yönelik tasarımlarınızı da heyecanla bekliyorum Tijencim, bana e-postanda bunu açarsan sizinle birlikte olmuş gibi olacağım. Biliyorsun eşimin hastalığından dolayı ona uçuş yasağı konulunca sudan çıkmış balığa döndüm. İstanbul ve Olimpos biletlerimi iptal ettim. Oysa ben İstanbul’u da, sizleri de çok özledim.

Sonbaharın büyüsü

 

Neredeyse üç ay hastanede kaldıktan sonra eve dönmenin sevinciyle öyle bir heyecan geldi ki bana küçük bir Hollanda seyahati yaptım arkadaşlarımla. Ne kadar güzel, ne kadar bakımlı küçük, eski şehirler var Hollanda’da. Özellikle nehir kenarındaki küçük şehirler büyüleyici. Suyun olduğu her yeri seviyorum. Ama en güzeli beni hastanedeyken bile bir an bile yalnız bırakmayan arkadaşlarımla birliktelikti.

Şimdi de Norbert’le sonbaharın tadını çıkartıyoruz. Güneşli günlerde göl ya da  Ren nehri kenarında yürüyüşten daha iyi ne gelebilir insanın ruhuna? Sabah uyandığımda hava güzelse ilk işim pencereye koşmak oluyor, yeşil, kırmızı, turuncu, sarı, altın sarısı yapraklarıyla öyle güzel parlıyor ki komşu ağaçlar…

İste o zaman şu sırada İstanbul’dan uzak olmanın üzüntüsünü unutur gibi oluyorum. Sonbahar güzel Köln’de.

Seni sevgiyle kucaklıyorum Tijencim

Zehra

Picture of Zehra İpşiroğlu

Zehra İpşiroğlu

Tüm Yazıları