FEMTRAK – Dünya Dişidir, Dişi Dişlidir.

TREN BİR YOL ŞİİRİDİR

TREN BİR YOL ŞİİRİDİR

TREN BİR YOL ŞİİRİDİR

Ayşe Dikici

Ulaşım araçları içinde en sevdiğimdir tren. Dümeni bende olmasa da yol boyunca gördüğüm bütün köyler, ağaçlar, ağaca konuklanmış kar, yaprağını dökmüş sonbahar, elinde top koşturan çocuklar, gökyüzünde süzülen uçurtmalar benimdir.

Benimdir griye boyanmış gökyüzü, ağlamaklı bulutlar, sımsıcak güneş, pırıl pırıl ay, yakamozlara vücut eylemiş yıldızlar…

Benimdir elbet şiire dökülmüş dizeler, aklımı bir karış havaya sıçratan aşk kelamı, kulağımda çınlayan ” seni seviyorum” lu sözcükler ve ruhumu kıştan bahara çeviren o yaşam tutkalı mis kokulu kır çiçekleri…

Gözümün aldığı o masalımsı evrene odaklanır gönül gözüm. Başım cam kenarına yaslanır bir sevgilinin omzuna yaslanır gibi. İçimi huzur kaplar bir  ney’in o ulvi sesini dinler gibi. Umutlarım selvi ağaçları gibi uzatır başını semaya, bir sufi dinginliğinde döner başım.

Tren şiir gibidir, insandan insana alır yol. Bazen sevdiklerinden ayırır seni sevdiklerine götürmek için. Bazen “gitmek” isteğine “hadi gidelim” der hiç kimse “gidelim” demezken. 

İstasyonlar komşu evler gibi ışıl ışıl süzer seni, senin gözün yoldadır oysa. “Durma” dersin,” hadi biraz daha gidelim.”

Bir başka istasyon karşılar seni elinde en sevdiğin güllerle. “Gel” der “benim olduğum şehre. Aradığın şey burada.” Ne aradığını sen bile bilmezsin oysa. Ama sana gül sunan bir istasyona “gelmem , gelemem” demek olmaz. İnersin sessizce ve merakla. Bir başka trene binene kadar yuvandır o istasyon.
Beklersin bir sonraki treni.

Haydar Ergülen’e göre; kitapların hayalleri vardır, okuyanlardan ötürü. Trenlerin de hayalleri vardır, yolcularından ötürü.
 
Hayal bu ya,  sadece trenlerin hayali değildir var olan. O trenin havasını koklamış, uçsuz bucaksız ufku ve ufukta bir nokta gibi uçuşan kuşları kendine rehber edinmiş, Simurg’un efsanesine inanmış insanların da hayalidir halihazırda.

Tren vadileri aştıkça, hayaller büyür, Pandora’nın kutusunda saklanmış umudu bile yerinden eder. Umut başını kutudan sessizce uzatınca yolcunun hayaline dahil olacağını bilmez elbet. Ama işte beklenmeyen şey olmuş, UMUT bir ganimet gibi ele geçirilmiştir. Çünkü,
” İnsan, âlemde hayâl ettiği müddetçe yaşar.” *

Tren, yolcunun yoldaşıdır. Ray sesleri, rahvan koşan atların nal seslerine karışır. Trenin sustuğu istasyonlarda beyaz bir at uzaktan size göz kırpıyorsa, hayat şiir gibi akmaktadır. Siz de elinizde kağıt-kalem bir ninni tutturursunuz: ( Hiç bir çocuk uyumaz bu ninni ile, bilirsiniz) 

“Uyuyan bir şehri tuttum uyandırdım kabuslarımla.
Işıldayan sokaklarda karanlık insanlar geziniyordu.
Bir bankta eski bir battaniyeye sarılmıştı bir evsiz.
Köpekler havlıyordu yaşlı bir atın peşisıra.
Sahibi de at kadar yaşlıydı, sokak lambasında gördüm kırışmış yüzünü.
Ayak parmaklarında yoksulluğun izleri…

Varsıllığın ihtişamını gördüm bir rezidansta.
Gece kara bir çarşaf gibi örtüyordu eşitsizliğin görünürlüğünü.

Uyanık bir şehri tuttum ayağımda salladım.
Uyusun da büyüsün ninni!” **

Karamsarlığı trenin cayır cayır yanan kazanında yakıp,  tren, çocukluğumun masalıdır, diyorum. Bir vardır, bir bakmışsınız, bir  yoktur. Ama şiir hep vardır.

Ayşe Dikici 


*Yahya Kemal/ Kendi Gök Kubbemiz
** Ayşe Dikici/ Ninni

Picture of Ayşe Dikici

Ayşe Dikici

Tüm Yazıları