Nisan sayımız için yaptığımız redaksiyon toplantısında, “bahar geldi nihayet, bu sayımız bahar gibi olsun, çiçek açsın” diye konuştuk. Aramıza yeni bir yazarımız daha, Neşe Ürel sinema konusuyla katıldı.
Evet bu sayıda neşelenmeyi tam başaramadık galiba. Biraz çiçeklendik ama içimiz nasıl kararmışsa cıvıl cıvıl olamadık. Nasıl cıvıldayalım ki, Covid yakamızdan düşmedi. Tamam sokaklarda ağzımızı açıyoruz ama, ben yanımdan birisi geçerse kaldırıyorum maskemi çenemden, ağzıma geçiriveriyorum. Bir çok arkadaşım yatak yorgan yatıyor hala. Ben de ucundan döndüm. Olmadım ama karantina ve korkusu yetti yani.
Bir yandan da acımasız bir savaş var kuzeyde. Amerika’nın kışkırtması devam ediyor. Rusya da durmuyor. Olan Ukraynalı ve Rus sivil insanlara, o kentlerdeki tarihe ve yaşama oluyor. Batı basını ve elbette bizdeki basın da kapılarını sadece Batı ve ABD kaynaklarına açtığı için tek taraflı bilgileniyoruz. Yani her zaman olduğu gibi güdümlü medya bizi de güdümlüyor. Korkumuz elbette savaşın genişlemesi, etrafa yayılarak bizi de ve hatta tüm Avrupa’yı sarması. Hele bir 3. Dünya Savaşı tehlikesinin konuşulması bile uykularımızı kaçırıyor.
Diğer yandan… Yaklaşık iki aydır İstanbul’dayım. Gerçi kar dışarıya çıkmamı epey engellese de, insan yine de ihtiyaçları için alışverişe çıkıyor. Bir torbayı doldurmayan bir market alışverişine 300 Lira, bir diş fırçası bir uçuk ilacı ve bir kreme 187 Lira verdikten sonra pes dedim. Açlık hüküm sürüyor mutlaka. Ve yakında kıtlık da başlayacak sanırım. Ayçiçeği yağıyla başladı. Günebakanlarımızı kesip kesip beton yaptıkları için olsa gerek. Bunların yatacak yeri yok. Hesap da sorulmadığından vur abalıya.
Neşeli bir şey yazamıyorum. Oysa pencereden dışarıya baktım şimdi. Baharlar pıtraklar gibi. Sarı katırtırnakları, erik, çağla, elma ağaçları… Sümbül kokuyor sokaklar. Köşe başlarını papatyalar sarmış bile. Hele laleler… Havada balon kokusu var, çocuk parklarına yayıldı ufaklıklar. Ufaklık dedim bizim ikizler geldi aklıma. Leo ile Luna. Her gece biri giriyor koynuma. Ufacık elleriyle dokunuyorlar yüzüme. Tüy gibi. İçimde birikmiş kötü ne varsa uçup gidiyor. Onlara güzel bir dünya bırakamıyoruz ama. Umut çocuklarımızda…

