Fethiye’ye taşınalı beş yıl oldu ancak sekiz aydır kıyı şeridinin en yukarısındaki bir köyde, hatta neredeyse dağın başında yaşıyorum. İstanbul’da yaşarken evdeki saksılara su vermek dışında bir bitki yetiştirme tecrübem olmadı. Fethiye’ye taşındığımızdan beri de çiçeklerimi can arkadaşım Çağla diker. Eskiler “eli yeşil” derler ya, onlardandır kendisi. Hatta diktikleri benim beceriksizliğimden bozulmaya başlayınca da ona rehabilitasyona götürürüm.
Uzun lafın kısası, çocukluğumda okul tatile girdiğinde gittiğim yazlıkta ben gelmeden önce dikilen domates-biber-patlıcanı toplamak dışında toprakla haşır neşir olmam çok yeni. Gerçi mesleğim gereği toprağı severim, toprağa bulanmaktan ya da çamurdan sakınmam. Köye taşınınca heveslenip bahçenin bir bölümünü meyve ağaçları ile sebzelere ayırdım. Önce ağaçlar dikildi, bazısını verimli volkanik topraklardan, Diyarbakır Çermik’ten getirttiğim fidanlarımla her sabah tek tek konuştum. İyi-kötü kışı geçirdiler, soğuklarla ve kuvvetli yağmurlarla başa çıktılar. Biri hariç… Avokado ağacım bahara yarı ölü girdi.
Avokado, çok uzayanı, uzamayanı, soğuğa dayanıklısı, geç meyve vereni vs. diye çok farklı tipi olan bir ağaç. Ben soğuğa dayanıklı ve çok da uzamayanını ama yaklaşık üç yıla meyve verebilecek olanını seçmiştim. Geldiğinde parlak yemyeşil yaprakları vardı, heyecanlandım sanki hemen o yaz meyve verecek gibiydi. Ocak ayında bir gece don yedi ve o yeşil yapraklar bir anda sarardı ve zamanla döküldü. Her gün konuşmam da fayda etmedi. Bahçe, toprak işlerinden anlayanların hepsi “bu ölmüş, sök” dediler. İnat ettim, sökmedim. Umudumu hiç yitirmedim. Sulanma zamanlarına dikkat ettim, gübresini verdim. Etrafındaki ayrık otlarını temizledim, her sabah hatırını sordum. Üç ay geçti… Sonra bir sabah ilk yapraklarını vermeye başladı. Umudum onu yaşattı.
Umut, biz fark etmesek de çok güçlü bir duygu. Öyle ki yokluğunda yıkılıyoruz. Umut olmazsa sevda bile yaşamaz. Bakın aşk demiyorum, sevgi demiyorum, sevda diyorum. Sevda başka bir şey, başka bir dilde karşılığı olmayan bir kelime. Çok derin, çok karşılıksız bir şey… Umut olmazsa sevdanın en kavuşulamayanı bile yaşamaz, hatta özellikle de o yaşamaz. Bir gün sokaklarda el ele yürüyeceğiniz, kokusunu yeniden duyacağınız umududur sevda dediğiniz. Sapsarı topraklarda incecik yeşil bir sudur sevda. Bir şiir dizesi, bir kitap satırı, bir filmdeki cümledir. Bir şarkıda gülümsemek, ilk defa duyduğunuz bir türküde ağlamaktır. Özlemekten başka yapacak bir şey olmadığını bile bile özlemektir. Bitmeyen bir çabadır sevda.
Sevdanın yaşamasına izin verin, başka bir ömrünüz yok. Umudun yaşattığına inanın, gün gelip yıkılmamak için…
Fethiye, 03.06.2023