
YAPAY ZEKA ve HAYAT (2)
“To be or not to be”
Birnur Akan
Yapay zeka biz istesek de, istemesek de hayatımıza giriyor. Ulaşım, eğitim, otomotiv, sağlık, siyaset, üretim, tüketim, iletişim, ekonomi, borsa. kripto para… hatta sanat, hatta savaş… hayatımızın her alanına giriyor. Yaklaşık 60 yıl önce öncüleri gelen yapay zeka devrimi son yıllarda korkutucu bir hızla ilerliyor (yapay zeka depremi demek daha mı doğru bilemiyorum?). Türkiye olarak biz yapay zekayı üreten değil, tüketen toplumlar arasında yer alıyoruz. Yerli ve yabancı sermayeyle ya da yerli-yabancı ortak sermayeyle üretim yapan Türkiye’deki kimi sektör ve işletmeler ve savunma sanayimiz teknolojinin bu yenilikleriyle epeydir haşır neşir (olmak zorunda). Ancak, çoğunun “know how”ları bizde değil. Yapay zekayı sanat alanında uygulayan dünya çapında ün kazanan sanatçılarımız da var. (Bakınız son paragraf)

Dünyada hakim iki odak, Amerika ve Çin müthiş bir rekabet içinde. Amerika, yapay zeka çiplerinin satışı dahil Çin ve Asya ülkelerine birçok teknolojik yaptırım uyguluyor. Ancak bunun kamçı etkisi yarattığı ve ters teptiği söyleniyor. Özellikle Çin kendi bilişim teknolojisini büyük bir hızla geliştirmeyi başarıyor, hem de çok daha düşük maliyetle. Örneğin bu yılın başında ‘açık kaynak’ olarak ücretsiz kullanıma açılan ve openAI, chatGPT’ye ciddi bir rakip olan DeepSeek’in maliyeti sadece 6 milyar $. Elon Musk’ın sahip olduğu Stargate AI’nin maliyeti ise 500 milyar $.

DeepSeek’in piyasaları alt üst ettiği haberleri ABD medyasında yoğun bir biçimde yer alıyor. Bu yılın başında DeepSeeek’in son versiyonuyla yaptığı çıkış, yapay zekanın Sputnik anı olarak değerlendiriliyor. Sovyetler’in Sputnik ile uzay yarışında öne geçmesiyle hızlanan uzay savaşına gönderme yapılıyor. Yapay zeka rekabetinin artık ciddi bir ‘soğuk savaşa’ dönüştüğünü söyleyebiliriz. Hele ki, 20 Ocak’ta A.B.D yönetimine geçen D.Trump ve en büyük destekçisi Elon Musk devri başladığına göre…

Sadece bu iki ülke değil tabi ki, Rusya, Avrupa ülkeleri, Japonya, Kore… gelişmiş ve gelişmekte olan tüm ülkeler bu savaşın içinde yer alacak, alıyor, bundan kaçış yok. Üretici ve tüketici olarak saflar belirlenecek. Her birimiz bu savaşın getirdiği tüm teknolojik ürünlerin hedef kitlesiyiz. Biz yapay zekayı kullanmasak bile, tüm verilerimizin yüklendiği bilişim teknolojisinin son ürünü yapay zeka ve bu gücü elinde tutanlar bizleri yönlendirecek ve kullanacak. Bu konuda bir komplo teorisi yapayım; bizden yararlanamaz, bize bir şey satamaz, bizleri yapay video ve sesle kandıramaz ise bizleri imha edecek (!)
Yapay zeka böyle korkutucu bir şey mi, yoksa hayatımızı kolaylaştıracak bir şey mi? İnsanlığa getireceği tüm olumlu yönler, ya da insanlara getireceği olumsuzluklar… Bu her sektörde değerlendiriliyor, her alanda tartışılıyor. Tüm bilimsel değerlendirmeler başımız üstüne. Ancak, yapay zekayla ‘generate’ edilmiş kimi görüntü ve seslerden hangisinin doğru, hangisinin bilimsel olduğunu nasıl anlayacağız, neye güveneceğiz? Bu yazdığım özellikle elindeki telefonu, tableti, bilgisayarı günlük işlerinde kullanan ve internete bağlı sıradan kullanıcılar için. Cihazımızın başındayken o kadar çok -reklam dahil- sosyal medya bombardımanına uğruyoruz ki… (kimileri çok sempatik!.. birçoğu bizim yaşımıza, tercihlerimize, demografik yapımıza uygun, yapay zekayla tespit edilen profilimiz doğrultusunda) binlerce app/ uygulama var, kullanılan – özellikle batı kaynaklı uygulamalarda- reklamdan kaçınmanın tek yolu para ödeyerek ‘premium pakete’ geçmek. Bir yolu da mümkün olduğunca az kullanarak, daha az maruz kalmak. Ancak eğitim ve iş alanında kullananlar için, bu o kadar mümkün olmayacağından, kullanılan programların güvenilir olmasına dikkat etmek, zararlı içeriği engelleme programları yüklemek gerekiyor. Yani, yine para ödemek gerekecek.
Eğitimin en başarılı olduğu ülke olarak değerlendirilen Finlandiya’da medya okuryazarlığı dersi, eğitimin her kademesinde verilmeye başlanmış. Ana- okullarında bile yanlış ve yararlı içerikleri anlama uygulamaları yapılmaktaymış. Açık Toplum Enstitüsü’nün araştırmasında, yanlış bilgiye karşı farkındalık sıralamasında Finlandiya’dan sonra yer alan Avrupa ülkeleri Norveç, Danimarka, Estonya, İrlanda ve İsveç olmuş. Gürcistan, Kuzey Makedonya, Kosova, Bosna Hersek ve Arnavutluk en savunmasız ülkeler olarak yer almış. Türkiye bu değerlendirmeye alınmış mı, alınmamış mı, bir bilgi bulamadım, AB’ye dahil olmadığımıza göre muhtemelen yokuz. (Anket sonuçları basın özgürlüğü, topluma güven düzeyi, fen ve matematik alanlarındaki puanlara göre hesaplanmış.)

Yapay zeka ve sanat konusuna bu sayıda yine yer veremiyorum. Sonraki sayımızda, önce digital art ve artistler konusunu ele alacağım. Bu alanda inanılmaz rakamlarda bir kripto borsasına tosladım ve dağıldım. NFT (non-fungible tokken) ile değerlendirilen bu yüksek rakamlı eserler, sanatçı imzasını çekince 0 değere düşüyormuş. Olayı daha tam kavradığımı söyleyemem, daha çok araştırmam gerek, başarırsam aktaracağım. Sadece bazı sanatçı isimlerini buraya yazıyorum. Bu konuya ilgili iseniz, belki kendi araştırmanızı yaparsınız: PAK (Murat Pak / Dijital dünyanın Banksy’si olarak adlandırılıyor), Beeple (ABD) Kim Jung Gi (Kore) Josan Gonzales (İspanya) Loish (Hollanda) Ross Tran (ABD) Hajime Sorayama (Japonya) Refik Anadol ve niceleri…