FEMTRAK – Dünya Dişidir, Dişi Dişlidir.

YAPAY ZEKA ve SANAT (3)

YAPAY ZEKA ve SANAT (3)

Birnur Akan

 

Bu başlığın altından nasıl kalkacağımı bilemeden geçen sayıda bıraktığım yerden konuya giriyor ve alanımı sınırlıyorum. Müzik, edebiyat, sahne sanatları alanlarına giremem, hele dijitaline hiç.  Evet, dijital dünyada eserleri dolaşan kişiler/sanatçılar var. Ürettikleri eserlerin alınıp satıldığı bir dijital para borsası var. Yapana, alana, alıp da satana neler kazandırır bilmiyorum. Ne kadar etkin, etkili ve gelişecek bir pazar mı, değerlendirecek durumda değilim. Benim kuşağımdan bir çok kişinin değerlendirebileceğini de sanmıyorum. Sosyal çevremde, yaşıtım özellikle fotoğrafçı arkadaşlar yapay zeka ile işler üretmeye başladılar. Ancak, kendi denemelerimi de kapsayacak şekilde, bunların hemen hepsini yeni oyuncağımız olarak görüyorum: AI destekli bu programları merakla keşfedip, oynuyoruz.

 

Ancak, 50’li, 40’lı, 30’lu yaşlarda olan ve internette sayısız işleri bulunan, ‘internet ünlüsü’ olarak da değerlendirilen bir çok kişi var, çoğu sanat eğitimi almış, hatta bu konuda eğitim de veren; kimi illustrator, kimi animatör, kimi  multimedyacı, kimi üç boyutlu tasarımcı… şimdi bunlara 20’li yaşlar, hatta daha genç insanlar eklenecek. Dijital dünyaya gözünü açmış yeni nesiller… 

Peki, bunlar neler yapıyor, neler yapacak? Teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, şu anda hayal edemeyeceğimiz işler yapılacak olsa da, galiba şu gerçek değişmeyecek. Bir çoğu var olan ve olacak sektörlere iş üretecekler. En geçerli sektör de eğlence (film, sahne, spor performansları, şov, yarışma vb…) ve sosyal medya. Yani büyük insanlığı izleyici olarak koltuklarına bağlayacak müthiş formül.

 

Ellili yaşlardan bir ismi ele alarak, konuyu farklı yönlerden tartışmaya açalım. Örneğin, David Szauder. Medya sanatçısı ve internet ünlüsü olarak adı geçenlerden. Macar. Farklı iki üniversitede sanat tarihi ve intermedia eğitimi, ayrıca Helsinki’de Aalto Üniversitesi’nden yüksek lisansı var. Küratörlük ve medya atölyeleri düzenlemiş, çeşitli uluslararası projelere katılmış. Dört solo sergisinin yanı sıra ciddi sayıda serginin de katılımcısı. 2023’den bu yana Budapeşte Maholy-Nagy Sanat ve Tasarım Üniversitesi’nde yapay zeka dersleri veriyor. Instagramdaki sayfasında 819 bin takipçisi olduğunu görüyoruz. Şu anda, instagramda 2014 -2024 yılları arası  884 adet paylaşımını görüyorum. İlk yıllar daha çok monochrome portre, abstrakt, sürrealist, kinetik çalışmalar, fotoğraflar ve sergilerinden enstantaneler. Pandemi yılları genellikle siyah beyaz, dramatik portre, kolaj ve kinetik basit loop animasyonlar.  Paylaşımlarına #digitalart, #digitalartwork tanımlamaları yanı sıra #nftart (non fungible token art)ı da eklemiş. Son yıllara doğru çoğunlukla video, video clip… daha popüler ve renkli  konular, Alice, Starwars gibi… ve bildiğimiz müziklere yapılmış klipler, animasyonlar. Ve kendi yarattığı kimi konular, tiplemeler. Çok renkli, izlemesi zevkli, yapay zekanın ileri uygulamalarının kullanıldığı çalışmalar. Oldukça da verimli sanatçımız, 2024 yılında paylaşım sıklığı iki-altı günde bir. Bu sanatçının paylaşımlarını kronolojik olarak inceleyince, yapay zeka programlarının gelişmesini net olarak görüyoruz. Sanatçıya neler kattığını ya da sanatçıdan neler aldığını da… Tartışılması gereken konulardan biri sanırım bu.

David Szauer’in son çalışmalarını ‘Cirque du Soleil’in bir şovu gibi izledim. Ancak, orada gerçek insanlar, gerçek zamanda, seyircinin gözü önünde bu olağanüstü performansı gerçekleştiriyordu. Yapay zekada ise sanal yaratılmış apayrı bir dünya var. Belki, büyük alanlarda devasa ekranlardan yansıtılınca insanı daha çok içine alır, bilemem. Bir örnek vereyim; 2012 yılında Salıpazarı antrepolarında ‘alive Van Gogh İstanbul’da’ sergisini, bu izleyiciyi eserlerin içine alan, zamanının ileri dijital multivizyon gösterisini ben de meraktan izlemiş, ancak antrepodan çıkar çıkmaz, sadece Van Gogh’un hayatını ve eserlerini bilmeyenler için yararlı bulmuştum. Orijinal bir Van Gogh eserinden aldığım hazla kıyaslanamayacağını düşündüm ve hala öyle düşünüyorum.

 

Tartışılması gereken bir diğer konu da, yapay zekanın bizzat sanat üreteceği şekilde evriliyor, geliştiriliyor olması. Bir insan beyninin hızı, hafıza kapasitesi sınırlı olsa da, özgün yaratma kapasitesinin limitleri bilinmiyor. Yapay zeka ise, insanlık tarihinin bugüne kadar yarattığı tüm görsel ve sözel sanat eserlerini, çekilmiş tüm fotoğraf, film ve videolarını hafızasına alabilen ve tahayyül edemeyeceğimiz hızda çalışan kuantum bilgisayarla donatılmış. Verileriniz doğrultusunda, şimdilik bunları kullanarak resim yapabiliyor, şiir, hikaye yazıyor, şarkı besteliyor, film, video… aklınıza ne gelirse. (Üç  boyutlu printerlarla yapılan heykel gibi üç boyutlu çalışmaların da sıradan tüketicinin kullanımına girmesi bence oldukça yakın.) Yani dağarcığında var olanları yeniden birleştiriyor, ekliyor, çıkartıyor, çoğaltıyor ve bunu çok seri  biçimde yapabiliyor. Çok uzak olmayan bir gelecekte tamamen özgün(!) eserler yaratabileceğini iddia edenler de var.

 

Sanatın, sanatçının tanımı mı değişecek? İnsan sanatçıların(!) telif hakkı ne olacak? Tartışılması gereken bir diğer konu da bu. İşte size yeni bir haber: 

”Yüz binlerce sanatçı Instagram’ı bırakıp yapay zeka karşıtı uygulama Cara’ya göç etti. Eserlerini yapay zekadan korumak için, kurucusu da bir sanatçı olan ve anti-yapayzeka teknolojiler içeren Cara, yüzbinlerce sanatçının yeni platformu oldu.” Umarım doğru haberdir, ‘yüzbinlerce’ biraz abartılı geldi de.

 

Yapay zekayı kullanarak eser üreten yeni isimler vermeme gerek yok, diye düşünüyorum. Zaten birini meta (Facebook, Instagram)dan takibe alırsanız diğerleri otomatikman önünüze çıkıyor. Bir de bir tavsiye, internette çok zaman geçirmek istemiyorsanız, yapay zeka kullanarak üretilen ‘önerilen réels’ videolardan kendinizi koruyun. Gen Ai, Ai wry, glam ai, Ai Universe fusionmaster ai,  AiPic ve bunun gibiler. Ülkeler ve başkanları, ülkeler ve savaşçıları, güzelleri, insan gibi hayvanlar, hepsi defile yapar gibi, benim için rahatsız edici bir müzik eşliğinde biteviye tekrarlanıyor. Sanki hepsi aynı elden çıkmış gibiler. Bu yazı için araştırma yaparken takibe aldığım bazı hesaplar ya da hareketleri nasıl yapmışlar diye birini inceledikten sonra öyle bir borbardıman karşısında kaldım ki, şimdi gördüğüm yerde atlıyorum, başka bir réels videonun peşinden geliyorsa réels ‘i kapatıyorum. Yakın bir gelecekte Facebook ve Instagram’dan çıkmayı da ciddi ciddi düşünüyorum.

 

Dijital sanatı, yapay zekanın bu uygulamalarından ayrı ele almak gerekiyor. Sanatçı teknolojinin olanaklarını da özgün işlerinde kullanır, kullanmıştır. Fotoğraf, baskı, ses, video, kinetik ve benzeri fiziksel, kimyasal olanaklar 20. yüzyılın başından bugüne sanata girmiş; enstalasyonlar, kinetik heykeller yapılmış; sergilerde ve müzelerde yer almıştır, almaktadır. Teknoloji de sanatçı için boya gibi bir malzeme olarak değerlendirilmelidir. 

 

Günümüzde sergileme alanları da çeşitlenmiş; bir binanın yüzeyi, bütün bir stad, bazen bir şehir, hatta gökyüzü dijital sanatın uygulama alanı olmuştur. Sanatın, tasarımın, teknolojinin, bilimin tüm olanaklarını kullanarak kolektif çalışmayla yaratılan  -olimpiyatlarda olduğu gibi- dünyanın birçok köşesine aynı anda ulaşan özgün ve yaratıcı sunumlar bile bir sanat eserinden çok bir şov olarak hayranlıkla izlenmektedir. Etkisi kalıcı değildir, anlıktır, bir sonraki olimpiyatlarda egale edilmeye çalışılacak bir rekordur. 

 

Dijital sanatla uğraşan sanatçılar için -diğer tüm sanatsal sorunların yanı sıra- en büyük ikilemin bu olduğunu düşünüyorum: Şov mu, sanat mı, nasıl algılanacak, ne kadar kalıcı olacak? 

 

Yazımı bir dipnotla bitireyim. Dijital dünya içinde dört aydır boğuşurken boya kokusunu özlediğimi farkettim. Kağıdın-tuvalin dokusunu, fırçanın hışırtısını, kalemin gıcırtısını özledim. Dijital sanatın ve yapay zekanın yarattığı stresi sanatın terapisiyle sağaltmak için müsaadenizle ben boyalarıma dönüyorum.

Picture of Birnur Akan

Birnur Akan

Tüm Yazıları