Yugoslavya’nın kalbinden Adriyatik’e yolculuk! Tito’nun aklından geçen ilk cümle buydu sanırım. Projenin çıkışıyla ilgili birçok sebepten bahsediliyor. Tito’nun Adriyatik’i sevmesi, Tito’nun sağlık sorunları, Tito’nun hedonist olması, Yugoslavya’nın prestiji. Sosyalist Federal Cumhuriyetin halkları arasındaki ilişkileri güçlendirmek. Tito’nun ülkenin ekonomisini büyütmek istemesi. Sebep; bunların hepsi.
Bar-Belgrad demiryolu hattında ki yolculuk inanılmazdı. Hala Avrupa’nın en iyi tren rotalarından biri. Benim için manzaralardan daha inanılmaz olan 1950’lerde böyle bir demiryolu hattının yapılabilmiş olmasıydı. Tren sert doğa koşullarında yolalan bir hayvan gibiydi. Ancak yırtıcı bir kuş bu kadar yüksekten uçabilirdi, ancak bir sürüngen böyle yerin altından gidebilirdi.
Yapımı 1952’de başlayan demiryolunun açılışı 1976 ‘da yapılıyor. 235 tünel, 425 köprüden oluşuyor. Kimi yerde nehirlerin ve göllerin üzerinden devam ediyor. Kimi yerde deniz seviyesinden 1000 metre yükseğe çıkıyor. O dönem dünyadaki en yüksek demiryolu köprüsü olan Mala Rajeki’nin üzerinden geçiyor. Yüksekliği 204 uzunluğu 500 metre.
Mala Rijeka Köprüsü
Çok konforlu olduğu söylenemez. Bizim Anadolu hatlarındaki trenler gibi. Yolculuk on bir saat sürüyor. Varışlar çoğu zaman rötarlı. Yedi saatlik yolculuk hız sınırları nedeniyle on bir saate çıkmış. Yazları günde iki sefer yapılıyor. Gece ve gündüz treni, Sırbistan, Saraybosna ve Karadağ topraklarından geçiyor. Gündüz treninde, Karadağ’a giriş yaptıktan sonra aktarma yapılıyor, koltuk yerine kompartımanlı trenle devam ediyor yolculuk. Kompartımanlı olanlarda “tren yolculuğu hissi” daha fazla. Aktarma sırasında pasaport kontrolü var. Ülke parçalandığından beri herkes pasaportla geçiyor bir diğer ülkeye. Yolcular daha çok öğrenci ve gezginler. Ara istasyonlarda treni yerel halk kullanıyor. Çoğu vagonda sigara içmek serbest. Yasak yazsa da serbest. Sırbistan’da birçok kapalı mekanda sigara serbest. Sigara tüketimi konusunda dünyada 5. Sırada olmaları yasakları aşıyor.
Biletlerde koltuk numaraları var ama kimse buna uymuyor. Sırbistan’da genel olarak otobüs ve trenlerde koltuk numarasına uyulmuyor. Bunu anlamak uzun sürüyor. Biletler çok ucuz. 24 Euro. Biletin fiyatı uzun zamandır böyle. Bilet internetten satılmıyor, gişeden alıyorsunuz ama dönüş biletini alamıyorsunuz. Biletler trenin hareket ettiği istasyondan satılıyor sadece. Sırbistan genel olarak online işlemler açısından Türkiye’nin gerisinde. Nasıl olmasın ki? 80 ’lerde sosyalizmin çöküşü. 90’larda iç savaş. Yakın dönemde bütün dünyayı sarsan ekonomik ve politik kriz.
Ülke sosyalizmin açık müzesi gibi. Birçok yerde kullanılmayan raylar, kaderine terkedilmiş vagonlar var. Bir zamanlar işçilerin yönettiği fabrikalar gibi. Yolculuk birazda Yugoslavya’nın dünü bugünü gibi. Manzaranın ihtişamından hattın nasıl yapıldığını hayal etmek mümkün değil. Araştırınca projenin altından sosyalizm çıkıyor. Ne teknoloji ne para hiçbir şey insanın inancından daha güçlü olmadığını bir kez daha doğruluyor bu demiryolu hattı. Hattın yapımı sırasında 12 bin gönüllü çalışmış. ORA gönüllüleri diyorlar. Bu büyük emeğin sahibi sosyalizm inanç.
1945’ te faşizme geçit vermeyen ve çok ağır bedeller ödeyen halk, Tito ’nun önderliğinde bir araya gelir. Tito, uluslararası ilişkilerde çok güçlü bir lider. Dönemin en büyük iki devi Amerika ve Sovyetlerin içinde yeralmadığı bağımsız uluslararası örgütler kurmuş. Cenazesi dünyanın en çok liderinin katıldığı cenaze olarak tarihe geçmiş. Hitlerin ve Stalin’in korktuğu adam diye bahsediliyor.
Tren yolculuğundan gözlemler anlatmak isterken yazı Tito ve Yugoslavya anlatısına döndü. Belki de muhteşem manzaralardan daha çok beni etkileyen, böyle bir hayalin hayata geçmiş olması. İnsan iradesinin herşeyden güçlü olduğunu göstermesi. İkinci dünya savaşından ağır bedelle çıkmış bir ülkenin dünyanın güçlü bir ülkesi haine gelebilmesi.
Tabi ki tartışmaya açık Tito ya da Yugoslavya sosyalist miydi? Muhalifleri üzerindeki baskısı, özel cezaevleri çok meşhur. Lüks yaşamını herkes eleştiriyor. Bar-Belgrad hattında kullandığı lüks Mavi Treni de çok meşhur. Tren Belgrad’da sergileniyor tren. Hatta ziyaretçiler yakın zamana kadar bu trenle yolculuk yapabilmişler.
Tito’nun Mavi Treni
Tito sonrası… Sonrasını hepimiz biliyoruz. 90 ‘lı yıllarda birbirini boğazlayan halklar. 80’lerde yanlış politikalar sonucu fabrikaların zarar etmesi. 2000’lerde başlayan özelleştirme politikaları. Ülkenin hızla yabancı sermayeye açılması. İşçilerin yönettiği Partizan, Proleter adlı fabrikaların şimdi bir nostalji olması. Bir sinemacının deyimiyle; Uyuyan Beton dönüşmesi.
Son istasyon Novi Sad yazıyor ama tren bir önceki istasyondan seferini tamamlıyor. Çünkü 10 ay önce Novi Sad istasyonunun çatısı çöktü ve 16 kişi yaşamını yitirdi. Ülke on aydır ayakta, her gün eylem yapılıyor. Yorulmuyorlar. Çünkü kazaya sebep ihale yolsuzluğunda yeralan herkesin yargılanmasını istiyorlar. Halkın on aydır direnmesinin sebebi kurumsallaşmaya çalışan yolsuzluğa dur demek. Sırbistan halkı direniyor. Gençler en önde. Tanımadıkları Tito döneminin mirasıyla.
Bakalım bütün dünyayı etkileyen bütün vatandaşların, devletin bir müşterisi haline getirilmeye çalışılan bu rüzgar Belgrad’ı nereye götürecek ya da Belgrad’daki bu direniş dünyayı nereye götürecek.



