FEMTRAK – Dünya Dişidir, Dişi Dişlidir.

Nobel ödüllü Han Kang’ın “Vejetaryan” romanı  üzerine

Nobel ödüllü Han Kang’ın “Vejetaryan” romanı  üzerine

Koreli kadın yazar Han Khang bu yıl Nobel Edebiyat Ödülü aldı. Onun önemli yapıtlarından birisi de Vejetaryen. Dünyanın neresinde olursa olsun, kadına yönelik şiddetin dile getirildiği bir kitap olunca bir kadın olarak kayıtsız kalamadım.                                          

Kitap insanın, ailesine, eşine, ülkesine ve yaşama karşı verdiği çok yönlü sınavı anlatıyor. Üç bölümden oluşan kitabın ilk bölümü Vejetaryen’de kitabın asıl kahramanı olan Yonghe’nin (kahraman denilebilirse eğer/ konuşmaz, nerede ise eylemsiz) eşi Cheong’u anlatır. Cheong aslında silik bir kişiliğe sahiptir. Her konuda ortalamayı tutturmak derdindedir. Ne öne çıkar, ne geride kalır. Evliliğinde de böyledir. Göze batan bir özelliği olmayan hatta güzel bile denemeyecek bir kadın olan Yonghe ile evlenmiştir. Yonghe, sessiz sedasız onun hizmetini yerine getirmektedir. Ev işlerini aksatmaz, talepleri yoktur, sıradan davranışlar içindedir. Adam bu yaşantıdan son derece memnun yaşayıp gider. Ta ki Yonghe bir gün et yemeyi bırakıncaya dek. İşte o gün rutin yaşamı tepetaklak olacaktır.

       İkinci bölüm Moğol Lekesi olarak adlandırılan bölümdür. Bu bölümün anlatıcısı Yonghe’nin ablasının kocasıdır (Yeong-ho) O da evi ile ilişkisi olmayan birisidir. Aslında video çekimleri yapan bir sanatçıdır. Ancak sanatında tıkanıklık yaşar ve boşvermişliğe vurur kendini. Evin tüm işlerini karısı yürütür. Maddi yük de karısının üzerindedir. In-hye ile aralarında aşk ilişkisi olmamıştır hiç. O, evin işlerini yürüten, Yeong’un ihtiyaçlarını gideren birisidir sadece. Yeong’u sanat alanında yaşadığı duraklama devrinden çıkaracak olay gelişmeye başlayınca, ortalığa düşen bomba yoğun sis bulutları oluşturacaktır. 

Üçüncü bölüme Alev Ağacı başlığı atılmıştır. Bu bölüm daha çok Yonghe’nin hastane yaşamı ile ilgilidir. Anlatıcı ablası In-hye’dir.

 

Birinci Bölüm:

VEJETARYEN

 

Yonghe ve Cheong rutin bir evlilik yaşamı sürdürmektedirler. Cheong bir şirkette orta düzey yöneticidir. Bu halinden de mutludur. Eve geldiği bir gün karısını dolapta ne kadar et varsa çöp poşetine doldururken bulur. Tüm ısrarlarına rağmen etler çöpe gider. Yonghe gördüğü bir rüyadan dolayı artık et yemeyeceğini söyler. Kocasının iş yemeğinde, et yemediği için şirketin diğer elemanlarının eşleri tarafından aşağılanır. Zaman zaman rüyalarını kocasının ağzından öğreniriz. Rüyaları genellikle şiddet içerikli ve kanlıdır. Bu içerikli rüyalar nerede ise her gece uykularını kaçırır. Et yemediği gibi uyuyamamaktadır da. Eşi onun et yemediğini karısının ailesinin bütün bireylerine anlatır. Sonuçta bir gün ablası In-hye’nin evinde toplanan aile, et yemesi konusunda Yonghe’ye baskı yapmaya başlar. Babanın daha ileri giderek onu tokatlaması, herkesin gözü önünde bileklerini kesmesine neden olur. Ablasının kocası onu sırtına bindirir otoparktaki arabaya götürür. Yeong bu anı zihnine kazır ve onu taşırken duyduğu hazzı unutamaz. Cheong da yanlarındadır. Yonghe’nin hayatı kurtulur, bir süre tedavi gördükten sonra hastaneden çıkar. Ancak akıl sağlığı artık eskisi gibi değildir. Bu olaydan sonra kocası ile boşanırlar. Yonghe yalnız yaşamaya başlar.

 

İkinci Bölüm:

MOĞOL LEKESİ

Oğlunun banyo yaptığı sırada onun sırtındaki doğum beni olan ‘Moğol lekesi’ni gören Yeong aynı lekeden baldızı Yonghe’de de olduğunu karısından öğrenir. Yonghe’de var olduğunu öğrendiği bu leke garip bir şekilde cinsel dürtü olarak döner bedenine. Öte yandan sanat hayatında girdiği duraklamadan rahatsızdır. İzlediği bir gösterinin renk renk çiçeklerle ve çeşitli şekillerdeki yapraklarla süslü posterini bir kitapçıda görmesi heyecanını artırır. Bu imgeyi Yonghe’nin vücudundaki Moğol lekesinin çevresini boyarken kullanması gerektiğini düşünür. Böylece sanatını gerçekleştirmiş olacaktır. Yonghe’yi çıplak poz vermeye razı eder. Yonge’ye karşı istek duymaktadır ama Yonghe tamamen soyunduğu, vücuduna dokunan fırça darbeleri ile titrediği halde aralarında bir şey gerçekleşmez. 

Yeong biraz daha ileri giderek sanatçı arkadaşı J. ve Yonghe’nin çıplak ve sevişme sahnesi içeren resimlerini yapmak ister. Durumdan rahatsız olan J. stüdyoyo terk eder. Baldızını bir türlü aklından çıkaramamaktadır. Onunla ilişkisini geliştirmek için kısa yürüyüşlere çıkarır, çay içmeye davet eder. Eskiden ilişkide bulunduğu bir kadın arkadaşına da vücudunu Yonghe’nin vücudundaki imgelere benzer imgeler içeren bir biçimde boyatır. Stüdyoda geç saatlere kadar çalıştığı bir gece Yonghe’nin evine gider. Sevişme sahnesini videoya kaydeder. Birlikte uyurlar. 

Yonghe’nin ablası olan karısı, In-hye sabah kardeşini kontrol için geldiği Yonghe’nin evinde onları yatakta bulur. Her ikisini de akıl hastanesine yatırmak için ambulansa çağırır. Çünkü kocası, kardeşinin ruhsal rahatsızlığından yararlanarak onunla birlikte olmuştur. Yeong balkondan atlayarak kaçar. Videoyu da seyretmiştir. Sonuçta In-hye ile ayrılırlar.

                                                                        

Üçüncü Bölüm: 

ALEV AĞACI

 

Üçüncü bölüm tamamen Yonghe’nin hastane günleri ile ilgilidir. Ona  anoreksi ve şizofreni teşhisi konulmuştur. Sadece et yemeyi değil, yemek yemeyi tamamen reddeder, artık iyice güçsüzleşmiştir ve çok zayıftır. Ağzına hortumla verilen pirinç lapasını bile vücudu almamaktadır. Kendisini bir ağaç olarak kabul etmeye başlamıştır. Ablası ara sıra ziyaretine gelir. Doktorların çaba göstermesine rağmen hayatı sona erer.

 

Kitapta, geleneksel toplumlarda yaşanan her türlü baskı ustalıkla anlatılmıştır. Tabular ve baskılar insanın insan olmasını, kendisi olmasını engellemektedir. Roman kahramanları bu baskıyı ya maskeleyerek yaşamaya devam ederler, ya da kaçarak. Genellikle erkekler bu durumdan kaçarak kendileri olma yolunu tercih ederken, kadınlar bir biçimde yok olurlar. Romanın iki erkek kahramanı isteklerini gerçekleştirmek için her yolu denemektedirler. Bu konuda erkekler arasında belirgin bir benzerlik vardır ki;  In-hye bu durumu ‘karanlıkta belli belirsiz görünen baba ve oğlunun yüzlerinin acıklı bir şekilde benzediği’ sözleri ile anlatır. Kadınlar ya ölümü seçmektedirler -ki Yonghe’nin hikâyesi bir intihar girişimi olarak da değerlendirilebilir- ya da bu baskıları maskeleyip yeni bir biçime dönüştürerek kısacası ‘mış’ gibi yaşayıp giderler. Abla In-hye tam da bunu yapmaktadır. Çocukluğundan beri aileye uyum sağlayabilmek için her isteneni yerine getirmiş, aslında asiliğinden dolayı kızdığı kardeşini koruyor görünerek yeni bir maske ile hayatına devam etmiştir. Hem koruyucudur, hem de ‘bu çamura batan yaşamını ona devredip tek başına sınırın öte tarafına geçen kardeşinin zihniyetini ve sorumsuzluğunu’ asla affetmeyeceğini bilir.

YAZAR HAKKINDA

Yazar Han Kang, 2024 yılı Nobel Ödülünü kazanmıştır.

Güney Kore’de 1970 yılında doğar. Suyuri’de büyür. Kore Dili ve Edebiyatı eğitimini Kore’de tamamlar. Kitaplarında Kore halkının çektiği acıları günümüze yansıtacak şekilde işlemiştir. Çeşitli ödülleri vardır. 2024’te Nobel Edebiyat Ödülü’nü almıştır.

Türkçe’ye çevrilmiş eserleri:

Vejetaryen (2016 Man Booker ödülü)

Veda etmiyorum

Beyaz Kitap

Çocuklar Geliyor

Picture of Kifayet Ceylan

Kifayet Ceylan

Tüm Yazıları